Moğol Batı Avrupa İlişkileri ve İslam Dünyasına Etkileri
A. HİLAL
ISBN: 9786054944200
Sayfa: 312
Baskı Yılı: 2019
Baskı Yeri: İstanbul
Yayınevi: Selenge Yayınları
LIBRI VII (2021) 31-32
Geliş Tarihi: 16.02.2021 | Kabul Tarihi: 26.02.2021
Elektronik Yayın Tarihi: 01.03.2021
Telif Hakkı © Libri Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi, 2021
A. HİLAL, Moğol Batı Avrupa İlişkileri ve İslam Dünyasına Etkileri. Çev. A. BATUR. İstanbul 2019. Selenge Yayınları, 312 sayfa (Bibliyografya ve İndeks ile birlikte). ISBN 9786054944200
Ortaçağ İslam dünyasında Moğolların yayılışı, 1243’ten itibaren Anadolu Selçuklu Devleti’ni yıpratıp 1258 yılında Bağdat Abbasi Halifeliği’ne son vermekle birlikte Katolik Batı dünyasınca ilgiyle takip edilmiştir. Moğolların gelişine, önce korku ve kuşku ile bakan Papalık ve onun öncülüğündeki Katolik devletler ilerleyen yıllarda elçilik ve misyoner heyetleri göndererek Moğolları hem dizginlemeye hem de Suriye – Filistin’deki Haçlı Devletleri, Kilikya Ermeni Krallığı ve Kıbrıs’taki Lusignan yönetiminin bölgedeki konumlarının lehine kullanmayı amaçlamıştır. Elçi teatileri sonucunda ‘’yenilmez’’ oldukları varsayılan Moğol orduları ile Haçlı orduları ortak harekatlar planlamışlar, bazı Moğol hanları Hristiyanlığı kabul etmiş ya da eder görünmüştür. Bütün bunların yanında Moğol Batı Avrupa ilişkilerinin ticari bir boyutu İpek Yolu’nda özgürce ticaret yapabilmek bir diğer boyutu ise Moğol egemenliği altındaki Hristiyan azınlıkların haklarının korunması idi. Böylesine çok boyutlu ilişkiler ağı üzerine Türk dilindeki tarih yazınına baktığımızda, konunun bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda yazar ve eseri tarafından odak noktası hâline getirilip incelendiğini görmekteyiz. Türkçeye Ahsen Batur tarafından 2019 yılında Moğol Batı Avrupa İlişkileri ve İslam Dünyasına Etkileri adıyla kazandırılan ve alanında önemli bir boşluğu dolduran bu eser Mısır’da Demanhur Üniversitesi’nde görevli ve Ortaçağ İslam Tarihi üzerine çalışmaları bulunan Adil Hilal tarafından Moğollar ve Avrupa adıyla Arapça olarak yazılıp 1996 yılında Kahire’de yayınlanmıştır.
Eser Künye (3-4) ve İçindekiler (5-7) bölümlerinin devamında bulunan Moğol Dönemi Öncesi Asya ile Avrupa Arasındaki İlişkilere Genel Bir Bakış (9-26) başlıklı bölümle başlamaktadır. Bu bölümde Büyük İskender’in Asya Seferi ve öncesinden kısaca bahsedilmekle başlatılan Doğu-Batı ilişkileri, Sasani-Roma ilişkileri ile devam etmekte, Hristiyan batı dünyasında Ortaçağ’da yaygınlaşan keşiş kral rahip John/Prester John, Gog ve Magog gibi efsanelere sebep oluşturabilecek algıların temelinde yatan olgular incelenmektedir.
Bu bölümün devamında asıl eseri oluşturan 1237-1255 Yılları Arasında Moğol Batı- Avrupa İlişkileri (27-98) başlıklı birinci bölüm yer almaktadır. Bölüm Moğolların Orta Asya dışına taşarak hareketlenişi sonucunda 1222-23 ve 1236-40 yıllarında Rusya üzerine seferleri, ile 1240-41 Polonya ve 1241-42 Macaristan seferlerini ele almakta olup Papalık ve Batı Avrupa’nın bu seferlere bakışı irdelenmektedir. İncelenen dönem aynı zamanda Papalık tarafından elçi olarak gönderilen Fransisken rahip Plano Carpini heyeti ile Dominiken rahip Andre de Longjumeau ve Ascelin de Lombard heyetlerini Fransa kralı IX. Louis tarafından 1253’te gönderilen Wilhelm de Rubruquis heyetinin işlerini ve sonuçlarını ele almaktadır.
Müslümanlara Karşı Moğol – Latin İttifakı (99-172) başlıklı ikinci bölüm XIII. yüzyılın ikinci yarısı başları ile XIV. yüzyılın ilk yarısını kapsamakta olup İlhanlı Moğolları ile Memlukler arasında vuku bulan savaşlara Haçlıların tepkileri incelenmektedir. Bu bölümde Haçlı devletleri ve Kilikya Ermenileri Moğollar ile ortak harekatlarda bulunmayı planlamışlar, Papalık ve Moğollar arasında elçiler yine gidip gelmeye devam etmiş fakat Memlûklere karşı ittifak çabaları her zaman çeşitli sebeplerle âkim kalmıştır. Bütün bu sebepler bölüm donunda irdelenmiştir.
Katolik Batı, Papalık öncülüğünde Moğollar üzerinde bir Hristiyanlaştırma çabası göstermiştir. Bu çabada güdülen amaç Moğolların dizginlenmesinin yanı sıra Müslüman dünyaya karşı bir ittifak arayışı ve Doğu Hristiyanlarının ibadet özgürlüğünün yanı sıra dağınık cemaatlerin Papalık ve Katolikliğe meyletmelerini sağlamaktı. Moğolların Din Siyaseti ve Papalığın Onları Hristiyanlaştırma Çabaları (175-227) başlıklı üçüncü bölüm işbu amaç doğrultusunda gönderilen elçiler ve misyonerleri incelemekte onların neden başarısız olduklarına dair çıkarımlarda bulunmaktadır.
Moğol – batı Avrupa ilişkileri çerçevesinde Venedik ve Cenova menşeili İtalyan tacirler İpek Yolu’nu Çin’den Akdeniz’e dek fetheden Moğolların ülkesinde ticaret yapmak istiyorlardı. Onların bu pazarlara yönelmelerinin sebepleri, İtalyan tacirlerin İlhanlı Moğolları nezdinde elde ettikleri çeşitli imtiyazlar, ticareti yapılan emtia, Hindistan ve Çin’deki İtalyan tacirlerin durumları ve XIV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İtalya tacirlerin İlhanlı pazarlarından çekilmelerinin sebepleri eserin dördüncü ve son bölümü olan Moğol Asyası’nda İtalyan Tacirleri (231-279) başlığı altında incelenmiştir.
Sonsöz (281-284) bölümünü takiben Ekler (285-290) bölümünde konu ile akından ilişkili olan Argun Han’ın 1289’da IV. Philip’e gönderdiği mektup ve Olcaytu Han’ın 1305’te Fransa kralı IV. Philip’e gönderdiği mektubun çevirileri neşredilmiştir. Eser, Kaynakça (291-302) ve Dizin (303-312) kısımları ile son bulmaktadır.
XIII. yüzyılın ikinci yarısında, gerek durumları artık sallantıda olan Haçlılar gerekse Suriye’de Memlûklerle çarpışan Moğollar kendilerine müttefikler bulma arayışına girmişlerdi. Moğollar açısından Cengiz Han’ın ölümünden sonra imparatorluğun dört oğlu arasında paylaştırılmış olması, Büyük Han’ın kim olacağı konusundaki rekabetler ve Altın Orda’nın İslamiyet’i kabulü gibi sebepler de bu arayışın nedenleri arasındaydı. Doğu ülkelerine açılarak ticaret ağlarını genişletmek isteyen Batı Avrupa devletleri, Hristiyanlığı yaymak isteyen Papalık, Doğu Akdeniz’de yerini korumak isteyen Haçlı devletleri bu ilişkilerin diğer odaklarındandı. Nitekim olayların gidişatı günümüzden bakılınca çok farklı yerlere gitmiş görünmektedir. Adil Hilal eserinde bütün bu çok boyutlu ilişkiler ağını ortaya koymaya çalışmakla bu alandaki bilgi okyanusuna bir damla dahi olsa katkıda bulunmuştur. Türkçeye kazandırılan bu eserin hem Arapça literatür hem de Batı tarih yazınını kullanan bibliyografyası, sade ve anlaşılır dili ile kendisi araştırmacıların olduğu kadar günümüz okurunun da ilgisini çekecek düzeydedir.
Akdeniz Üniversitesi
Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü
Hasan Atik (MA.)
hasanatik88@yandex.com
Kalıcı bağlantı adresi: http://www.libridergi.org/2021/lbr-0288