Tiranlar. Gücün, Adaletsizliği ve Terörün Tarihi
Waller N. Newell
ISBN: 9789750844973
Sayfa: 299
Baskı Yılı: 2017
Baskı Yeri: İstanbul
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
LIBRI VI (2020) 349-351
Geliş Tarihi: 18.10.2020 | Kabul Tarihi: 27.11.2020
Elektronik Yayın Tarihi: 05.12.2020
Telif Hakkı © Libri Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi, 2020
W. R. NEWELL, Tiranlar. Gücün, Adaletsizliği ve Terörün Tarihi. İstanbul 2017. Yapı Kredi Yayınları, 299 sayfa. Çev. D. ŞENDİL. ISBN: 9789750844973
Tiran, antikçağda siyasal gücü tek başına elinde bulunduran kişi olarak tanımlanır. Kimi zaman yönetimi zorla ele geçirerek kimi zaman ise soy yolu ile başa geçer. Kitap antikçağdan günümüze tiranlık kavramını ele almaktadır. Nasıl ve hangi şartlarda ortaya çıktığının yanı sıra bunu toplumun farklı alanlarındaki etkilerini göstererek anlamamızı sağlamaktadır. Siyasal hırsın demokrasiye ve herkesin yararına hizmet eden hale dönüştürülebilmesinin mümkün olup olmayacağını sorgulatmaktadır. Yazar, tiranlığın psikolojisini ve günümüze kadar gelen etkilerini göstermeyi amaçlamıştır.
Kitap; Önsöz (7-8) ve Teşekkür (9) kısımlarıyla başlayıp Giriş: Tiranlığın Tuhaf Seyri (11-13), Tiranlığın Üç Yüzü (13-16), Antik ve Modern Dönemde Tiranlık Anlayışı (16-18), Pusuda Bekleyen Tiranlar: Terörizm ve Gençlerin Haklı Öfkesi (18-24), Şiddet Güzellemesi (24-25), Günümüz Dünyasında Tiranlık Sorunu (25-33) Kısım Bir: Akhilleus’un Hiddeti: Homeros’un Kahramanlarından Dünyanın Efendisine ve Tanrısına (33-36), Homeros’un Kralları ve Kahramanları (36-43), Dünyanın Kralları: Evrensel Monarşi (43-52), Tiranlık mı, Cumhuriyet mi? Batı’nın Doğuşu (52-74), Büyük Cumhuriyet (74-82), Evrenin Sahibi: Cumhuriyetten İmparatorluğa (82-95), Kısım İki: Tanrı Şehri mi, İnsan Şehri mi? Modern Devlet İnşa Edenler Olarak Tiranlar (95-102), Batı’nın Çöküşü (102-109), Feodal Monarşi ve Büyük Varoluş Zinciri (109-113), Tanrı’nın Yeryüzündeki Gölgesi: Osmanlı Halifesi (113-121) Hükümdarlar ve Halklar: Batı’nın Yeniden Doğuşu (121-130), Tanrı’nın İzni ve Benim Yetkimle: Şu Hayranlık Uyandıran Tudorlar (130-150), Devlet İnşa Eden Tiranlar Bugün de Var: İyiliksever Despotizm (150-160), Kısım Üç: Gökten Ölü Kartallar Düşer: Robespierre’den El Kaide’ye Binyıl Tiranlığı (169-172), İnsanın Doğal Durumu: Rousseau’nun Kanlı Rüyası (172-176), Robespierre ve Toplu Katliamın Cebiri (176-181), Binyıl Tiranlığının Alametifarikaları (181-190), Büyük Gün Gelir Çatar: Binyıl Devrimi Yeraltına Çekilir (190-201), İkinci Thermidor Yok: Binyıl Tiranlığı Geri Geliyor (201-205), Bir Numaralı Leninist (205-212), Nasyonal Sosyalist Dünya Nimetleri (212-220), Führer (220-231), Nasyonal Sosyalizm’den Üçüncü Dünya Sosyalizmi ve Uluslararası Cihat’a (231-236), Tiranın Zorba Kişiliği (236-241), Binyıl Tiranlığının Bugünü (241-245), Dünya Çapında Halifelik: Cihatçıların Ütopya Hali (245-247), Tanrı’nın Nükleer Cumhuriyeti (247-255), Terörizm Bir Amaca Giden Araçtır: Devrimci Ütopya (255-258) Sonuç: Demokrasi Nasıl Kazanır? (258), Tiranlık Gezisine Çıkıyoruz (258-260), Vladimir Putin: Reformcu ve Kleptokrat Başkana Bir Tutam Binyılcılık (260-265), Gezi Sürüyor: Demokrasi ve Tiranlık Cazibesi (265-270), Batı Ne Yapmalı? (270-275), Yirmi Birinci Yüzyıl Devrimi’nin Sınırları (275-279), Tiranlığın Cazibesine Homepatik Tedavi (279-283), Meraklılarına Okuma Önerileri (283-290) başlıklarıyla devam etmekte ve son olarak Dizin (290-299) kısmıyla sona ermektedir.
Önsöz (7-8) kısmında; kitabın içeriğinden bahsedilmektedir. Antikçağdan Modern Çağ’a kadar yaşanan olaylar ve sonuçları sıralanmıştır. Teşekkür (9) kısmında ise kitabın yazarı yayınlanmadan önceki belirli kısımlarının sunulmasında, hazırlık aşamalarında emeği geçen vakıf ve üniversitelere, öğretmenlerine, öğrencilere, çalışma arkadaşı ve aynı zamanda eşine desteklerinden ötürü teşekkür etmektedir.
Giriş bölümü (11-30) itibarıyla yazar hem özgürlükleri sınırlayan hem de tarihte önemli birçok uygarlıkta etkin rol oynayan tiranlığın dünü ve bugünü hakkında bilgi vermeyi amaçlar. Yazara göre mekânsal kavramın dışına çıkarak tiranlık, kimi zaman korku uyandıran kimi zaman ise hayranlık uyandıran kişilere dönüşmüştür. Öte yandan kendisi günümüzde devlet oluşumlarının temelindeki etkisinin yadsınamayacağını savunmaktadır. Tiranlığın kendi insanlarına daha büyük güç ve refah getirdiği konusunda yararlı olup olamayacağı hatta daha iyi ya da daha kötüsünün olup olamayacağını sorgulatır.
Yazar, tiranların üç farklı şekilde karşımıza çıktığından bahseder. Bunlardan birincisi; Bilindik Tiranlar olup bilinen en eski tür olarak karşımıza çıkmaktadır. Her şey üzerinde hak sahibi olduğunu düşünürler. İkincisi; Reformculardır. Büyük Aleksandros, Iulius Caesar, Mustafa Kemal Atatürk’ü de bu sınıfa dahil eder. Ve bu sınıfta yer alanların kendi halklarını geliştirmek için çalışan kişiler olduklarını ifade eder. Halkı için savaşmaktan kaçmayan gerekirse askerleriyle birlikte çarpışan bu kişilerin tüm bunların karşılığında sahip olacağı yegâne şeyin ebedi bir ün olduğunu ve bu kişilerin geniş bir kesim tarafından desteklendiklerini dile getirir. Üçüncü ve son olarak ise Bin Yıl Tiranları’dır. Bunlar ise bireyin hiçbir zaman ön planda olmadığı bir gelecek tasavvur eder. Yine kendi halklarının iyilikleri için çalıştıkları iddiasındadırlar. Ancak diğerlerinden farkla bugünü yıkmak ve kurguladıkları geleceği inşa etmek için her şeyi yaparlar. Bu grup içerisinde Hitler, Stalin ve Robespierre gibileri yer almaktadır.
Yazar, antik ve modern dönemdeki örnekler üzerinden karşılaştırma yaparak antikçağdaki tiranlık dürtülerini erdem ve ahlaka dönüştürmenin iyi bir eğitimle olabileceği üzerinde durmuştur. Ancak Rönesans döneminde Machiavelli’nin ‘Hükümdar’ adlı eseriyle mutlak gücün tek bir kişide olması gerekliliğinin altını çizmiş ve yönetimde baskın kişilerin olması sağlanmıştır. Avrupa’da ise tarihin bilinen ilk Bin Yıl Tiran’ının Rousseau olduğunu belirtir. Çünkü onun gerçekleri 1793’te Robespierre’in önderliğinde gerçeğe dönüşmüştür. Robespierre’den sonra ise Stalin, Hitler, Başkan Mao ve bugünkü cihatçıları sayabileceğimizi ileri sürmektedir.
Yazar, tiranlığın sadece devlet ya da yöneticilerle sınırlı olmadığından, bireylerin haklı öfkeleriyle tiranlık dürtüsü arasında da ilişki olduğundan bahseder. Yazara göre asalet özlemi, kişinin itibarına yönelik algılanmış hakarete yönelik öfkenin zafer ve intikam özlemiyle yanıp tutuşmanın sonuçları tiranlık dürtülerini besleyebilir. Tarihten Homeros’un İlyada’sından Akhilleus’un Hellenler arasında krallar kralı olan Agamemnon’a olan öfkesiyle bu dürtüleri benzeştirir. Ve Akhilleus’un bir süre sonra tiran gibi gördüğü Agamemnon gibi davrandığını dile getirir. Potansiyel Tiran kimi zaman kahraman, kimi zaman kurtarıcı olarak görülebilir.
Teröristlerin pusuda bekleyen tiranlar olduğuna ilişkin; Boston Marathonu katliamı, sonradan Müslüman birinin Oklahoma’da birinin kafasını kesmesi, Fransa’da bulunan El Kaide üyelerinin Charlie Hebdo karikatüristlerini katletmesi örnekleri göz önüne alındığında haklı öfke duyan gençlerin aşırı politikalarda oynadığı rolü göstermektedir.
Daha iyi şartlarda bir gelecek vaadiyle insanları etkilemeye çalışan yöneticilerin radikal vaatlerinin ve siyasal çekişmelerinin gençlere çekici geldiği savunulmaktadır. Bunun etkileri 19. ve 20. yüzyılların sanatlarına yansımış ve birçok kişiyi etkilemiştir. Charles Manson gibi hayatı çocuk yaşlardan çok zor geçmiş, öfkeli genç örneğine uyan bu kişinin birçok cinayetine ilham veren şey Beatles’ın ‘Helter Skelter’ şarkısı olmuştur. Ve Flaubert’in Duygusal Eğitim romanında 1848 Devrimi’nde Jakoben olmaya özenmiş, ancak III. Napoleon’un gizli polisi olarak görev yapan Senecal örnek verilebilir.
Yazar, günümüz dünyasındaki tiranlık sorunun mevcut demokratik uygarlığımızın temelini maddi hırs ve rahat yüzünden sarsabileceği ve buna karşı daima tetikte olma gerekliliğini düşündürmektedir.
Birinci kısım (33-92) Antikite üstüne temellendirilmiştir. Burada tiranlık kavramı ve tiranlığın ortaya çıkışı ele alınmıştır. Yazar, çok sayıda kent devletinden oluşan Yunan topluluklarında bu kavramın önceleri doğulu krallarda olduğu kadar yaygın olmadığını ancak kahraman olabilmek için sayısız savaşa giren ve sonunda ortaya çıkan kahramanın hiddetini tiranlığın psikolojisinde yatan gerekçelerden biri saymaktadır. Kişinin en büyük hırsı, sonsuz üne kavuşmak ve bu doğrultuda her şeyi yapabilecek potansiyelde olmasıydı. Yazar bu bölümde doğulu değerlerin batıya taşınarak Hellenistik monarşinin nasıl geliştiğini anlatmaktadır.
İkinci kısım (95-165) Ortaçağ dünyasında modern devletin kuruluşunu anlatmaktadır. Platon’dan Cicero’ya kadar antikçağ düşünürlerinin itibar peşinde koşmanın ne denli izin verileceği konusunda ayrım yaparken sonraki dönemlerde bir devlet adamının savaşta veya kamu yararına yaptığı hizmetlerin onurlandırma yoluna gidilmesi hayranlık uyandırarak tiranlığın ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Ancak Hristiyanlıkta bu durumun tam tersi olduğu savunulmaktadır. Layık olunsun veya olunmasın gururun yersiz olduğu gerekçesiyle bu durumu engellendiği açıklanmaktadır. Çünkü inanışa göre herkes eşitti. Bu bölümde feodal monarşinin gelişimi ele alınmıştır. Sonrasında “sezaropapizm” olarak isimlendirilen hem dünyevi hem de tanrısal otoritenin tek bir kişide toplandığı sürecin nasıl geliştiğini anlatmaktadır.
Üçüncü kısım (169-256) Fransız Devrimi ve sonrasında gelişen ihtilalci şiddeti ve terörü ele almaktadır. Yazar, bu bölümde Binyıl Tiranlığının alametifarikalarından bahsetmektedir. Diğerlerinden farkla bu modelin gelecek için ütopik bir hedefle hareket ettiğini ve mevcut düzeni yıkmak istediğini bildirir. Bu durumu tarihte 1794 Robespierre’in devrilmesi ve sonrasında Bolşevik İhtilali ile kendini gösterdiğini anlatır. Yazar, günümüze kadarki olan süreci anlatmış, 11 Eylül saldırısıyla cihatçı terörizmin, tiranlığın yansıması olarak tekrar karşımıza çıktığını belirtmektedir.
Yazar, Sonuç kısmında (257-282) günümüzde hala bu tehdidin geçerli olduğunu ve eğer tedbirli olunmazsa tarihteki birçok örnek gibi yıkıcı sonuçları beraberinde getireceğini bildirmektedir. Kendi klan ve kabilelerinin zaferini isteyen bu intikamcı tiranları yenebilmenin yolunun demokrasinin korunmasıyla mümkün olabileceğini açıklamıştır. Kitap, Meraklılarına Okuma Önerileri (283-289) ve Dizin (290-299) ile son bulmaktadır.
Akdeniz Üniversitesi
Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü
Ayşe TAŞKESEN (MA.)
aystsksn@gmail.com
Kalıcı bağlantı adresi: http://www.libridergi.org/2020/lbr-0269