LIBRI
Epigrafi, Çeviri ve Eleştiri Dergisi
  • tr
  • en
  • Home
  • About
  • Current Issue
  • Archive
  • Malpractice
  • Submission
  • Policies
  • Process
  • Contact
Home » 2018 » Yüceliğe Hakaret Davasında Cornelius Savunması

Yüceliğe Hakaret Davasında Cornelius Savunması

 

Quintus Asconius Pedianus, Pro Cornelio de Maiestate

Translater: Mehmet OKTAN

LIBRI IV (2018) 251-313
DOI: 10.20480/lbr.2018032
Received Date: 05.04.2018 | Acceptance Date: 25.07.2018
Online Publication Date: 19.09.2018
Copyright © Journal of Book Notices, Reviews and Translations, 2018

pdf  Get PDF

references  View PDF

info  Citation

Quintus Asconius Pedianus, Yüceliğe Hakaret Davasında Cornelius Sa­vunması. Çev. M. Oktan. Libri IV (2018) 251-313. DOI: 10.20480/lbr.201832

QUINTUS ASCONIUS PEDIANUS

YÜCELİĞE HAKARET[i] DAVASINDA CORNELIUS SAVUNMASI

 

[50] Bu konuşmayı L. Cotta ile L. Torquatus consul iken[ii], öncekilerden[iii] son­raki yılda gerçekleştirdi.

ÖZET

Cornelius, adı kötüye çıkmamış bir insan olarak yaşam sürdü. Cn. Pompe­ius’un quaestoru olmuştu, ardından – bu konuşmanın gerçekleştirilmesinden iki yıl önce – C. Piso ile M’. Glabrio consul iken[iv] tribunus plebis oldu. Bu görevi sırasında, çok ısrarcı olarak nitelendirilecek şekilde hareket etti. Nitekim bu durumdan dolayı senatus ile arası açıldı. Yabancı milletlerin temsilcilerine yüksek faizle yüklü miktarda para veril­diğinden dolayı ve bundan da çirkin ve haksız kazançlar elde edildiği için[v], hiçbir kim­senin yabancı milletlerin temsil­cilerine gider parası vermemesine dair, senatusa baş­vuruda bulunmuştu. Se­natus, onun bu önerisini reddetti[vi] ve senatusun daha henüz birkaç yıl önce, aynı senatus consultum uyarınca hiçbir kimsenin Kretelilere borç para ver­memesini karara bağlamasında olduğu üzere[vii], bir süre önce, L. Domitius ile C. Coelius consul iken[viii] çıkarılmış olan malum senatus consultum içerisinde yeterince uygun önlemlerin bulunduğuna hükmetti. Bu duruma öfkelenen Cornelius halk top­lantısında senatus aleyhine; [51] eyaletlerin özellikle, elçi­lerin görüşme gününde he­diyeler sunmak zorunda olduğundan dolayı tefe­cilik yoluyla talan edildiği[ix] şikâye­tinde bulundu. Akabinde de populus ona­yına başvurulmaksızın hiç kimsenin yasala­rın işleyişinden muaf tutulmaması yö­nünde, senatusun otoritesini zayıflatacak bir kanun önerdi[x]. Eski bir ya­sada da bu hüküm vardı; bundan dolayı bütün senatus consultumlarda, bir kimse­nin mevcut yasalardan muafiyet elde edecek olması duru­munda, bu muafi­yet önerisi hakkında halka danışılmasına dair bir ekleme yapılması ge­leneği[xi] vardı. Bununla birlikte danışma mevzusu giderek terk edilmeye baş­landı ve olay nihayetinde muafiyet önerisi hakkında halka danışılmasına dair, senatus con­sultumlara neredeyse hiç eklemenin yapılmaması yönündeki bir alışkan­lığa dönüştü. Söz konusu o senatus consultumlar da, çoğunlukla çok düşük katılımlarla gerçekleş­mekteydi. İleri gelenler ve nüfuzu aşırı şekilde azalacak olan senatus mensupları, Cornelius’un bu yasa tasarısına şiddetle tepki gös­terdiler. Bundan dolayı C. Corne­lius’a engel olmak üzere, P. Servilius Globu­lus isminde bir tribunus plebis bulundu. O, yasanın geçirilmesinin günü gel­diği ve kâtip’in fısıldamasıyla tellalın yasa madde­lerini halka okuma faslı baş­ladığı zaman, hem kâtip’in fısıldamasına hem de tellalın ilanı gerçekleş­tirme­sine izin vermedi. Bunun üzerine Cornelius yasa metnini bizzat okudu. Consul C. Piso’nun[xii] usule aykırı olduğu gerekçesiyle, buna şiddetle itiraz et­mesi ve bunun, tribunusun veto yetkisinin ortadan kaldırılması anlamına gel­diğini söylemesi[xiii], halk tarafından ağır bir protestoyla karşılandı. Piso, kendi­sini yumruk sallayarak tehdit eden kimselerin lictor tarafından tutuklanma­sını emrettiği zaman, onun fascesi kırıldı ve contionun en arka köşesinden dahi consule taşlar fırla­tıldı. Bu kargaşa nedeniyle korkuya kapılan Cornelius top­lantıyı hemen tatil etti[xiv]. Söz konusu mevzu bir süre sonra senatusta, ha­ra­retli tartışmalar eşli­ğinde görüşüldü. O esnada Cornelius, en azından iki yüz yeter sayısına ulaşıl­madığı sürece, hiç kimsenin sena­tusta yasaların işleyişin­den muaf tutulma­ması ve bir muafiyet elde edildiği ve söz konusu olay halka götürüldüğü za­man, [52] hiç kimsenin bunu veto etmemesi adına, yeni bir girişimde daha bulunmaya başladı[xv]. Bu tasa­rısı bir kargaşa olmaksızın kabul edildi. Çünkü hiç kimse, senatusa tanınan yetki yüzünden, bu yasaya hayır diyemi­yordu[xvi]. Ama yine de bunu, düşük bir katılım yoluyla arkadaşlarına lü­tuflarını sergi­leme alışkanlığında olan optimasların gönülsüzlüğüne karşın ge­çirdi. Ardın­dan Cor­nelius, her ne kadar hiç kimse alenen karşı koymaya cesa­ret etmese de, birçok kişinin hoşnutsuzluğuna rağmen, praetorların hüküm­lerini kendi daimi beyannameleri uya­rınca vermelerine dair başka bir yasa çıkarttı[xvii]. Bu düzenleme, birbirinden tutarsız bir şekilde hüküm vermeyi alış­kanlık haline getirmiş olan ihtiraslı praetorların parti­zanlığını ve kanunsuzlu­ğunu ortadan kaldırdı. Cornelius, birçoğuna görevdaşlarının karşı çıktığı daha başka yasa önerilerinde de bulundu: tüm tribunusluk süresini bu sürtüşme­lerle tamam­ladı.

Sonraki yıl, M’. Lepidus ile L. Volcacius consul iken[xviii], Cicero’nun praetor ol­duğu yılda, Cominius ismindeki iki kardeş lex Cornelia de maiestate uyarınca Cornelius’u sanık yaptılar. Suçlamayı Publius hazırladı, Gaius imzaladı[xix]. Pra­e-tor P. Cassius,[xx] gelenek olduğu üzere sanığın onuncu günde[xxi] hazır olma­sını emretmiş olduğu halde, o gün ya kamusal yiyecek ikmali görevine çağrıl­ması nedeniyle ya da sanığın iyiliği adına, bilerek bizzat kendisinin hazır bu­lunmaması üzerine, platformun önünü çevreleyen ünlü haydutlar[xxii] bir an önce davaya son vermemeleri durumunda davacıları öldür­mekle tehdit etti­ler. Davacılar, sanığın avukatlığına soyunmuş consullerin[xxiii] müdahalesiyle, bu tehlike­den güç bela kurtuldular. Cominius kardeşler merdiven tarzı bir yerin al­tına sığındıktan sonra, kendilerini gece boyunca orada gizlediler, ardından da komşu binaların çatıları üzerinden kentten kaçtılar[xxiv]. Ertesi gün P. Cassius görevinin başında olduğu halde[xxv], davayı açanların davaya iştirak etmemesi üzerine, Cornelius’un ismi sanıklar listesinden çıkartıldı. Lakin Cominius kar­deşlerin susmayı ciddi bir meblağ karşılığında satmış olduklarına dair büyük bir dedikodu dolaştı. Praetorluğunu henüz tamamlamış olan Cicero tarafından bu konuşmanın ya­pıldığı, [53] L. Cotta ile L. Torquatus’un consul olduğu sonraki yılda, çeteler vasıtasıyla yargı sürecini karıştırmış olan[xxvi] Manilius, senatus consultum uya­rınca her iki consulün de . . . . . . . . . . . . . . nezaret ettiği[xxvii] o duruşmaya çıkarıldığı zaman, cevap vermemiş olduğu ve de suçlu bulunduğu için[xxviii], Co­minius para aldıkları iftirasını çürütmek ama­cıyla yeniden ortaya çıktı ve Cor­nelius’u maiestas düzenlemesi uyarınca tekrar suç­ladı[xxix]. Süreç büyük bir il­giyle takip edildi. Buna karşın Manilius’un safdışı bırakılma­sından çok büyük bir korkuya kapılan Cornelius . . . . . . . kendi yandaşlarından en küçük bir bağrış çığrış çıkmasına meydan vermemek için, duruşmaya sadece birkaç tane arkadaşını getirdi[xxx].

Senatusta büyük nüfuza sahip, ileri gelenlerden Q. Hortensius[xxxi], Q. Catulus, Q. Me­tel­lus Pius[xxxii], M. Lucullus[xxxiii], M’. Lepidus[xxxiv] ona karşı düşmanca tanıklık yaptılar. Ve de, ken­dilerinin Cornelius’u tribunusluk görevi sırasında kürsü önünde yasa maddelerini yük­sek sesle bizzat okurken görmüş olduklarını, böyle bir şeyi Cornelius’tan önce hiç kim­senin yapmamış olduğunun sanıldı­ğını söylediler. Kendi görüşlerinin, bu eylemin özel­likle, bir tribunusun yetki­sinin zedelenmesi suçuna tekabül etmesi olarak anlaşıl­masını istiyorlardı. İşin aslı, eğer tribunuslara bunun yolu açılırsa, veto neredeyse or­tadan kal­dırılı­yordu. Cicero bunun yapılmış olduğunu inkâr edemiyordu; o, yasa maddesi­nin bir tribunus tarafından okunmasının tribunusun yetkisinin zedelenmesi anlamına gelme­yeceği noktasına getirmeye çalıştı[xxxv]. Nitekim bu hüneri ve konuşma becerisiyle hem aleyhine konuşmuş olduğu seçkin vatandaşların saygınlığını zedele­yecek bir tutum iz­lemediğini hem de sanığın onların otori­tesiyle ezilmesine izin ver­mediğini ve dahası, başkaları için böylesine zor bir davayı ne denli büyük bir ılımlılıkla aktardığını konuşma­nın kendisi ortaya ko­yacaktır. Ancak söylediğimiz üzere, Corne­lius’un karakteri icabı ileri gelenle­rin otoritesine karşı takındığı bir tavrının olmasın­dan başka, [54] hayatının geri ka­lan bölümünde çok da kınama gerektirecek bir şey yapmamış olması kozuna sahipti. Üstelik Cornelius’u veto etmiş olan Globulus dahi, ona destek veriyor­du[xxxvi]. Hem de Cornelius, yukarıda zaten belirttiğimiz gibi, Pompe­ius Magnus’un quaestoru olduğu için, iki decuria yani Roma equites sınıfı ile tri­buni aerarii üzerinde ve devletin ileri ge­lenleriyle yakın bağı olanların hari­cinde, üçüncü kesimi teşkil eden senatorların çoğun­luğunun nezdinde[xxxvii] bir avantaja sahipti. Süreç büyük bir katılımla ve nasıl bir sonuç çıkacağına dair büyük bir heyecanla takip edildi.  . . . . . . . . üst düzey insanlar tarafından tanıklık edildiği ve sanık hakkında ne söyledi­lerse, sanığın onu kabul ettiği gözlemleni­yordu. Davacı Cominius’un hakkının teslim edilmesi gereken bir itham konuşması mev­cuttur. Bunu, sadece Cicero’nun Corne­lius’u savunma konuşmaları sayesinde değil, aynı zamanda bizzat kendisininkinden dolayı bi­liyoruz. Cicero, bizzat kendisi­nin işa­ret ettiği üzere, Cornelius’u dört günde savundu[xxxviii]; onun bu eylemle­rini iki konuş­mada bir araya getirdiği açık­tır. O duruşmaya praetor Q. Gallius[xxxix] başkanlık etti.

[Bu davada sorgulanması gereken üç temel nokta vardır. İlki Cornelius, lex Cornelia uyarınca yüceliğe hakaret suçu kapsamında sanık yapıldığına göre, müdafa edenin sa­vunduğu gibi, bu yasa içerisinde yalnız bu yapılanlara isti­naden sanığın yüceliğe haka­ret kapsamında yargılanmasına imkân veren belli bazı maddeler var mıdır, yoksa dava­cının öne sürdüğü gibi, mahkemenin ya­sayı serbest şekilde yorumlaması mı kabul edil­melidir. [55] İkincisi, acaba Corne­lius’un yüceliğe hakaret kapsamında yargılan­masına vesile olacak yap­tığı bir şey var mıdır? Üçüncüsü acaba yüceliği zedeleyecek bir niyet içeri­sine girmiş miydi[xl]?]

YORUM

Başlangıçtan itibaren yaklaşık olarak 160. satır

Praetor iken benim huzurumda, ilk olarak zimmete para geçirme uyarınca dava edi­lir[xli]. Cominius gayet tabii ki, ne olup bittiğini gözlemliyor[xlii]: Riski test etmek için or­taya sürülen içi saman dolu insanları inceliyor[xliii].

İnsanların sa­mandan betimlenmiş suretinin olması geleneği vardı, gösteri için ileriye sü­rülen boğalar bu nesnelerle kış­kırtılıyordu.

Ama ne? Çok soylu ve de erdemli bir insan olan Metellus ilkin özel şekilde ardından da resmi olarak, özel şekilde babasının adı, resmi olarak ise yasa üzerine iki kez yemin ettiği[xliv] halde . . . . . . vazgeçmemiş miydi? Rızasıyla mı, yoksa zorla mı? Bir taraftan C. Curio’nun[xlv] erdemi ve de saygınlığı, diğer ta­raftan ise bütün işlerine en büyük öv­günün eşlik ettiği Q. Metellus’un[xlvi] ka­nıtlanmış gençliği, her taraftan akla gelen bütün soru işaretini ortadan kaldı­rıyor.

Gerçi her ne kadar hem suçlanmamış hem de bir anlaşma yapmamış olsa da, onun[xlvii] suçlamadan vazgeçmesi gerektiğini göstermek niyetinde olduğu için, bu örneği bu­rada gündeme getiriyor. Çünkü Metellus hem Curio aleyhine dava açmış hem de bundan vazgeçmişti. Bununla birlikte hatip, yapılanın iti­bar getirecek bir şey olma­sından ziyade akılcı bir şey olduğu gerçeğini gizle­mek için[xlviii], Metellus’un soyluluğunu ve C. Curio’nun gayretini ön plana çı­kardı. Lakin bütün olan bitenin özü şudur: [56] ancak bu olayda ilkin, hangi Metellus hakkında konuştuğuna açıklık getirilmelidir. Zira o sıralarda çok sa­yıda Quintus Metellus vardı, bunlardan ikisi yani Pius[xlix] ve Cre­ticus[l] consul görevinde bulunmuştu, bunlardan birini kastetmediği açıktır, ancak Nepos ve Celer[li] adında iki genç vardı ki, bunlardan şimdi Nepos’u[lii] işaret ediyor. Zira onun, T. Didius ile birlikte consul görevinde bulunan, Macedonicus’un[liii] torunu, Baliaricus’un[liv] ise oğlu olan, babası Q. Metellus Nepos’u[lv] hakkında konuşulan o Cu­rio suçlamıştı. Ve o Metellus, ölüm döşeğindeyken kendi oğlu Metellus’tan, kendisi­nin davacısı Curio’yu suçlamasını istedi ve bunu yapaca­ğına dair ona yemin ettirdi. Metellus, Curio’yu sanık yaptı; bu arada aynı Me­tellus, kendisinin kölesi olduğunu ileri sürerek bir vatandaşı zorla tutup ona dayak attığı zaman, Curio onu himayesi altına aldı[lvi]. Ardından açılacak bir davadan, Metellus’un dayak atmış olduğunu inkâr edeme­yeceği, azat edilmiş bir insa­nın yargılandığı sonucunun çıkacağı belli olunca, Metellus ve Curio arasında mutabakatla hem onun özgürlüğü üzerine bir girişimin olmama­sına, her ha­lükarda söz konusu kişinin özgür olarak muamaele görmesine, hem de Me­tellus’un Curio’yu suçlama konusunda ısrarcı olmamasına dair bir fikir birli­ğine varıldı[lvii]. Her ikisi de, bu mutabakata sadık kaldı. Bu yüzden, ilkin özel şekilde yemin ettiği . . . . . . . . sonrasında ise resmi olarak yani elbette Curio’ya karşı art niyetli bir dava açmadığına dair yemin ettiği için olay bu noktaya varıyor. Lakin Cicero, sonra­dan bu Metellus ile husumet içinde oldu. Zira Me­tellus[lviii], kötü ve de zalim bir vatan­daş olmaya başladı.

Cornelius’un Manilius’a azatlıların oy kullanmasına dair bir yasa verdiğini söy­lüyor[lix]. [57] Bu “verdi” ne demek oluyor? Taslak metni mi vermiş? Yoksa tek­lif mi etmiş? Ya da teşvik mi etmiş[lx]? Sanki yazılması zor, ya da oluştur­ması büyük çaba gerektiren bir yasaymış gibi taslak metni vermesi gülünç geliyor. Bundan birkaç yıl önce, böyle bir yasa yazılmakla kalmamış, aynı zamanda yürürlüğe de girmiştir[lxi].

Tribunus olduğu sırada P. Sulpicius’un, bunun aynısı olan bir ya­sayı yürürlüğe soktuğunu zaten belirttik[lxii]. Bunu, devletin kontrolünü zorbalıkla ele geçir­diği[lxiii] ve iyi işlerinin evresinden felaket sürecine doğru yol aldığı zaman, son­radan Felix olarak adlandırılan L. Sulla ile Q. Pompeius consul olduğu sırada – bunların söylenmesinden 23 yıl önce – yürürlüğe soktu. Bu hem iç savaşla­rın başlangıcı oldu hem de Sulpi­cius’un kendisi bundan dolayı consullerin si­lahlarıyla, haklı olarak devrildi şek­linde değerlendirildi[lxiv].

Bu olay sırasında gerçekleşen birçok şey, özellikle de sürecin hızlılığı ayıplan­mıştır.

Sürecin hızlılığını işaret etmektedir, zira daha önceden belirttiğimiz gibi, Mani­lius tri­bunus olmasının[lxv] üzerinden daha henüz çok fazla bir süre geçme­den, Com­pitalia[lxvi] sırasında malum yasayı[lxvii] yürürlüğe sokmuştur.

Bununla birlikte praetor, Manilius’un davasını savunmam için var gücüyle benden ricada bulundu.

Tıpkı daha önce söylendiği üzere, C. Attius Celsus’u[lxviii] kastediyor.

Başlangıçtan itibaren 850 satır

Manilius’un aynı tribunusluğu hakkında konuşuyor:

Çünkü o, tribunus plebis iken gö­revi sırasında biri zararlı diğeri muhteşem iki kanun sunduğu zaman: yüce devletin menfaatine zarar verdiğinden dolayı ilkine, o tribunusun ken­disi tarafından da sahip çıkılmadı, ancak iyi olan şey . . . . . . [58] yüce devletle birlikte kalır ve sizin . . . tanrılar içindi.

Yukarıda bu yasalar hakkında zaten bilgi verildi. Bunlardan ilki, senatus con­sultum yoluyla reddedilmiş olan, Ma­nilius’un kendisi tarafından da arkasında durul­mayan, azatlıların oy kullanma hakkı üzerineydi. Diğeri ise, Mithradates ile savaş için Cn. Pompeius’a olağa­nüstü bir yetki verilmesi üzerineydi. Pompeius Magnus bu yasa uyarınca o vakitlerde savaşıyordu.

Manilius’un yargılanması sırasındaki kargaşa hakkında konuşuyor:

O, bu çıl­gınlığın içine, devlet için çok tehlikeli, kendi durumları için çok uygun, benim dü­şüncelerime ise tamamen aykırı olmakla birlikte, arbedenin hâkim olduğu mahkemelerden bir örne­ğin tesis edilmesini arzu eden, öteki büyük adamla­rın akıl vermesiyle sokuldu[lxix].

Catilina’yı ve Cn. Piso’yu işaret ettiği anlaşılmaktadır. Catilina bir patricius idi ve Africa Eyaleti’ni yönettikten sonra kendisini tam consul adayı olarak göstermişti ki zimmet suçu işlediği gerekçesiyle sanık yapıldı. Onu, ilerde Ci­cero’ya düşmanlık bes­leyecek olan, yolunu kaybetmiş bir delikanlının ta ken­disi, P. Clodius suçlamıştı. Güçlü ve sorun yumağı bir delikanlı olan Cn. Piso da, Catilina’nın yakın arkadaşıydı ve onun bütün kararlarının ortağı ve gürültü patırtısının mimarıydı.

Satır yak. 1010

Çok sağgörülü bir insan olduğu su götürmez bir gerçek olan C. Cotta’nın kendi yasa­larının iptal edilmesi için şahsen senatusa müracat etmiş olduğunu söyleyebilirim.

Bu kişi, kendisini sık sık andığım, büyük bir hatip olarak sayılan ve bu şöhrette P. Sulpi­cius’a ve C. Caesar’a eş değer olan Cotta’dır[lxxi] . . . . . . . [59] Her ne kadar yürürlüğe koymuş olsa da, iptali istemiyle senatusa baş­vurduğu söz konusu yasalarına, önemsiz meseleler üzerine olduğu gözüyle bakılıyor. Çünkü soylu kesimin karşı çıkmasına rağ­men, consul olduğu sırada büyük bir halk desteğiyle, tribunus plebis olarak görev ya­panların diğer ma­kamlara da ulaşabilmesine olanak sağlayan malum yasayı geçir­mesi hari­cinde onun tarafından yürürlüğe sokulmuş farklı ikinci bir yasanın varlığına yönelik ne Sallustius’ta ne Livius’ta ne de Fenestella’da bir bahis vardır. Bir süre önce dictator L. Sulla tarafından çıkarılmış olan yasa, diğer makamlara erişmeyi engelli­yordu: Cotta’nın o yasasının yürürlükten kaldırıldığına işaret etmiyor.

Devam ediyor

Aynı Cotta’nın yasalaşmasından bir yıl sonra kendi kardeşi tarafından yürür­lükten kaldırılan de iudiciis privatis yasasını[lxxii] da sayabilirim.

  1. Cotta’yı işaret ediyor. Gerçekte üç kardeştiler. Bunlardan ikisi C., M. [idi]. Üçün­cüsü olan L. Cotta kendi düzenlemesi uyarınca, jüri üyeliğini üç sınıf yani senatus, equites sınıfı ve tribuni aerarii arasında paylaştırdı[lxxiii] ve kardeşlerin hepsi consul ol­mayı başardı[lxxiv].

Hemen sonra

Gördüğümüz bütün consuller içerisinde en bilgeleri olan iki consul tarafından yürür­lüğe sokulmuş olsa da, asıl vatandaşlığa dönmeyi düzenleyen lex Licinia ve Mucia düzenlemesinin devlet için sadece faydasız değil aynı zamanda teh­likeli[lxxv] olduğunun herkes tarafından bilindiğini düşünüyorum.

Hatip L. Licinius Crassus ile aynı zamanda hem bir hatip hem de bir hukukçu olan pontifex maximus Q. Mucius Scaevola’yı işaret ediyor. [60] Zira bunlar consul olduk­ları sırada, müttefiklerin kendi vatandaşlıklarına dönüşünü içe­ren, onun hakkında ko­nuştuğu malum yasayı yürürlüğe soktular. Çünkü Italia halkları Roma vatandaşlığına sımsıkı sarıldıkları ve bu yüzden onların büyük çoğunluğu kendilerini Roma vatandaş­larının yerine koydukları için, her bir kimsenin kendi vatanındaki hakkına dönmesini içeren bir yasanın kaçınılmaz olduğu varsayıldı[lxxvi]. Lakin bu yasa, üç yıl sonra[lxxvii] vuku bulan Italia Savaşı’nın en büyük nedeni olacak kadar, Italia halklarının önde gelenle­rinin hislerini çok fazla incitti.

Sayın yargıçlar, atalarımızın geleneklerine göre, senatus tarafından kanunla­rın varlı­ğına yönelik bir kararın alınmasına dair toplamda dört tür yöntem bu­lunmaktadır. Yöntemin biri, kanunun yürürlükten kaldırılmasına karar ver­mektir: Q. Caecilius ile M. Iunius consul olduğu sırada, askeri yetkinliğe zarar veren yasaların yürürlükten kaldırılması gibi[lxxviii].

Haklarında bahsettiği Q. Caecilius Metellus Numidicus ile M. Iunius Silanus[lxxix] uzun süre önce hem etkisiz hem de bir sonuca ulaşmayacak biçimde yöneti­len Cimbri Sa­vaşı sırasında consul görevinde bulunuyorlardı. Bu Iunius’un kendisi de, Cimbri kav­mine karşı savaşı çok kötü bir şekilde idare etti . . . ve o sıralarda populus tarafından geçirildiğinin bilindiği bazı yasaları askeri hiz­met süresini azalttığı gerek­çesiyle yürürlükten kaldırmıştı.

Bir diğeri, halkın uymaya yükümlü olmadığı bir yasanın çıkarılmış olduğunun söylenmesidir: L. Marcius ile Sex. Iulius’un consul olduğu sıradaki Livius yasa­ları du­rumunda olduğu gibi.

Sizlerin, bunların, onlar consul iken tribunus plebis M. Livius Drusus tarafın­dan çıka­rılan Livius yasaları[lxxx] olduğunu anımsayacağınızı düşünüyorum. [61] Bu kimse, sena­tusun çıkarlarını korumayı vazife edindiği ve optimates yara­rına yürürlüğe yasalar soktuğu halde, sonradan öyle bir haddini bilmezliğe

yöneldi ki bu konulardaki hiçbir geleneğe aldırış etmemeye başladı. Bundan dolayı, ona hasım olan consul Philippus senatustan, tek bir senatus consul­tum yoluyla onun bütün yasalarının yürürlükten kaldırılması için yetki aldı. Zira alametlerin hiçe sayılarak çıkarılmış olduğuna ve hal­kın bunlara uymaya yükümlü olmadığına karar verildi[lxxxi].

Üçüncüsü yasaların tadil edilmesi üzerinedir. Geçenlerde kendisine kısmi de­ğişiklikle­rin yapıldığı Calpurnia Yasası’nda da bizzat görüleceği üzere, bu tür üzerine oldukça sık bir şekilde senatus consultum olmaktaydı.

Bu Calpurnia Yasası [seçimlerdeki] usulsüzlük[lxxxii] üzerineydi. Başka cezaların yanı sıra, para cezalarını da bünyesinde barındıran[lxxxiii] bu yasayı iki yıl önce consul C. Calpurnius Piso yürürlüğe sokmuştu.

Söylendiğine göre, o meşhur P. Africanus, Ti. Longus ile birlikte consul olduğu sırada, senator sıralarının halk kitlesinin oturma yerinden ilk kez ayrılmasına müsaade etmek durumunda kaldığı için, sadece o zamanın en ileri gelenleri tarafından değil, aynı za­manda bizzat kendisi tarafından da suçlanmıştı[lxxxiv].

Bu olay, Kartacalılarla ikinci savaşta barış yapılmasından sonraki yedinci yılda, Scipio ikinci kez consul olduğu sırada gerçekleşti. Ve Antias da bunun, aediles curulis C. Ati­lius Serranus ile L. Scribonius Libo’nun düzenledikleri Roma oyunları sırasında ger­çekleşmiş olduğunu ve onların bunu censorlar Sex. Ae­lius Paetus ile C. Cornelius Cet­hegus’un emriyle yaptıklarını aktarmıştır. El­bette bu konuşmasında bu yazarı[lxxxv] takip etmiş olan Cicero’nun, Scipio’nun senatorların sıralarının diğer kesiminkinden ayrıl­masına müsaade etmek du­rumunda kaldığını[lxxxvi] söylemiş olduğu anlaşılmaktadır. [62] Oysaki birkaç yıl sonra yapmış olduğu de haruspicum responso isimli konuşmasında Sci­pio’nun buna müsaade etmek durumunda kalmadığını, tersine o yerin sena­torlara verilmesine bizzat kendisinin karar verdiğini işaret ettiği anlaşılmak­tadır. Onun söz­leri şöyledir: Peki ya ben, atalarımızın Palatium’da Magna Mater Tapınağı’nın önünde ol­masını ve kutlanmasını istedikleri o oyunlar hakkında ne söyleyeyim? O meş­hur büyük adam P. Africanus ikinci kez consul olduğu sırada senatusa bu oyunlarda ilk kez halkın önünde oturma hakkını tanıdı * * * * ve senatusa bu hakkın kendisinin görevdaşı Sempronius Longus ile birlikte tahsis edilmiş ol­duğunu yazar, ancak Megalesia’dan bahsetmeksi­zin – çünkü o oyunları aedi­les düzenlemekteydi – Scipio ile Longus’un consul iken himaye ettikleri adak oyunları sırasında yapılmış olduğunu aktarır[lxxxvii]. Bu­na kar­şın bu­nun, ihtiyaç du­yulduğunda, aynı konularda her iki tarafınkinden veya kar­şıtlarınkin­den ya­rarlanmanın hatip kurnazlığının bir misali olduğu­nun sizin gö­zü­nüzden kaç­ma­masını istiyorum. Çünkü Cicero’nun görüşüne göre, senator­la­ra ön sı­ra­da izleme ye­rini consul Scipio önderliğinde aediles tahsis etmekle birlikte, dava halkı ilgilendirdiği ve senatusun otoritesi nedeniyle baskı altında olduğu için ve bundan dolayı da, o sınıfın nüfuzunu davası için olabildiğince çok etkisiz hale getirmeyi amaçladığı için, elbette bu konuşmasında, Scipio’nun o eyle­miyle ilgili olarak Scipio’nun, bunun yü­rürlüğe girmesine müsaade etmek du­rumunda kaldığı için pişmanlık duyduğunu söy­lüyor. Oysa senatusta yaptığı Haruspex’lerin Cevabı Üzerine isimli o konuşmasında üyelerin kulaklarının okşanması gerektiği için, hem onu çok fazla övüyor hem de daha hafif kaldı­ğından dolayı onun [ön sırayı] vermenin mimarı olmadığını, tersine bunu biz­zat kendisinin vermiş olduğunu söylüyor.

Yarısına yakın

Bu noktada, yasayı öneren kişinin halka ayrılmasını emretmeden önce[lxxxviii], bir teklifin yasalaşması sürecinde kaç veto fırsatı olduğunu sayar.

Haliyle kanun görüşülürken, . . . . . . . getirilirken[lxxxix] veto etme hakkı vardır. Yani şöyledir . . . . . . . . [63] yasa, bireyler düşüncelerini dile getirirken, . . . . . . . . . iken, kura kabı[xc] getirilirken, kuralar kontrol edilirken, kura gerçeklik kazanırken ve eğer bu türden başka şeyler varsa[xci].

Halk diğer yerlerde her zaman nasılsa, contioda da öyle bir akıl karışıklığı için­dedir. O şey bittiği ve geriye sadece halkın fikrini sandığa taşıması kaldığı za­man, yasayı öne­ren kişi halka ayrılmasını emreder. Bu kelime alışıldığı genel şekliyle, yasanın görü­şüldüğü o yerin terk edilmesi anlamına gelmez, bunun yerine her bir kimsenin oyunu kullanacağı kendi tribusuna ayrılması anlamına gelir.

Bir müddet sonra

Yine de, bizzat bir tribunus plebis tarafından yapılmış olan şu noktanın göz ardı edil­memesi gerektiği anlaşılıyor. Çünkü ne veto cereyan ederken yasa metnini okumak oy kabının kendisini veto etmeye yeltenen kişinin gözünün tam önünde çıkarmaktan daha düşüncesizce yapılmış bir harekettir, ne sun­maya koyulmak kabul görmesini başarmaktan daha ciddi bir iştir, ne görev­daşın iradesine karşın kendisinin düşünce­sini uygulamaya hazır olduğunu göstermek görevdaşı kendi vazifesinden azletmek­ten daha çetindir, ne de tribusları bir yasayı kabul etmek üzere çağırmak bir görev­daşı sıradan bir va­tandaş haline dönüştürmeye çağırmaktan daha fazla suç unsuru içerir[xcii]. Bü­tün bunları onun görevdaşı, mert adam A. Gabinius en iyi şekilde yaptı. Roma halkına selamet ve de bütün soylar için uzun süredir devam eden onursuzlu­ğun ve köleliğin sonunu getirirken, kendisinin tek bir görevdaşının sesinin ve iradesinin tüm devletin sesinden ve iradesinden daha gür çıkmasına izin ver­medi[xciii].

Cicero’nun burada, korsanlarla savaş için Cn. Pompeius’un görevlendirilmesini sağ­layan Gabinius’un malum yasası hakkında konuştuğu açıktır. [64] An­cak adını anma­dığı tribunus plebis L. Trebellius’tur[xciv]. Bu adamın veto düşün­cesinden vazgeçmemesi üzerine – çünkü senatusa bu yasayı amacına ulaş­tırtmaktansa ölürüm diyerek söz vermişti[xcv] – Gabinius, tıpkı vaktiyle tribunus Ti. Gracchus’un kendi görevdaşı M. Oc­tavius’u kendi görevinden azlettirdiği gibi[xcvi], Trebellius’u görevinden azlettirmek için tribusları göreve çağırmaya başladı. Bundan korkmamış olan Trebellius, Gabinius’un bunu yapacak olma­sından ziyade bununla sadece gözünün korkutulacağını düşün­düğü için, bir müddet daha dik durmayı ve karşı koymayı sürdürdü. Buna karşın on yedi tribus çağrıya olumlu cevap verdikten sonra, populusun onayını almak için ge­riye sadece bir tane kalması üzerine[xcvii], Trebellius veto düşüncesinden vaz­geçti. Niha­yetinde Gabinius böylelikle, korsanların peşine düşülmesini sağla­yan yasasının başa­rıya ulaşmasını sağladı[xcviii].

Fakat yasanın tadil edilmesi hususunda girişimde bulundular.

Başlangıçta zaten, Cornelius’un ilk olarak, hiç kimse senatus vasıtasıyla yasa­nın işle­yişinden muaf tutulmasın diye bir yasa önerisinde bulunduğunu, ar­dından senatusta toplandıkları zaman iki yüz kişiden az olmamayı[xcix] yürürlüğe sokmuş olduğunu, en nihayetinde de daha sonra söz konusu olay hakkında s(enatus) c(onsultum) oldu­ğunu söyledik. Tadil olarak adlandırdığı o şey bu­dur.

Eğer C. Cornelius’un yürürlüğe soktuğu bu yasanın bizzat kendisi engel teşkil etmemiş olsaydı, aynı şahıslar[c], mahkemelerin sözde savunucularının[ci] za­ten alenen uğraş verdikleri o şey doğrultusunda karar verirlerdi[cii], [yani] se­natus’un Sulla’nın mal var­lığı üzerine o mahkemenin gerçekleşmesinden hoşnut olmadığı. Ben praetor iken, bu davayı bir contio’da farklı bir şekilde savundum[ciii], mahkemenin daha elverişli bir ko­şulda gerçekleştirilmesinin kaçınılmaz olduğunu söylediğim üzere, daha sonra yar­gıçlar da aynı yönde karar verdiler[civ].

Eski zamanlarda hazinede kamu parası kıt ol­duğundan do­layı[cv], bunun için birçok ve sık sık çareler arandı; bu çareler arasında her bir kimsede arta kalan kamu parasının geri talep edilmesi de vardı. Ancak bu en fazla dictatorun oğlu Cornelius Faustus’a dokunuyordu, [65] çünkü Sulla bir­çok yıllar boyunca orduya komuta etmişti ve devleti elinde tutmuştu, vergi­lerden ve Roma halkının hazinesinden paraları üzerine geçirmişti. Bu durum sık sık gündeme getiril­mişti, kısmen Sulla taraftarlarının nüfuzundan[cvi] kıs­men de . . . . . . . . . . . dolayı sık sık ihmal edildi. Çünkü onca yıl ardından bir kimsenin üzerine geçmiş olan paranın, servetin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ve mülkün iadesinin istenmesi haksız görünüyordu.

Hemen

Hâlbuki hem zaten bildiğiniz için hem de benim konuşmamın sanki birisini mahke­meye çağırıyormuş gibi gözükmemesi için, daha önceden birçok da­vadan kaç tanesi­nin askıya alındığını hatırlatmıyorum.

İlerleyen süreçte devlette söz sahibi olacak olan onların delikanlılıkları sıra­sında ger­çekleşen Italik Savaşı’nda, sanki o savaş onlar tarafından çıkarılmış gibi birçok kimse lex Varia[cvii] uyarınca haksızca suçlandığı ve Italiklerin birbiri ardı sıra isyan ettiği ha­beri geldiği zaman, askıya alma olanağını eline alan senatus Italik ayak­lanması süre­since yargının uygulanmamasına karar verdi. Onların bu kararı hal­kın contiolarında sık sık protesto edilmişti. Gerçekte bu yargıdan en fazla korkan­ların başında, o vakit etkin bir şahıs olan, iç savaş sırasında Caesar taraftarı olan ünlü delikanlı Curio’nun babası, C. Curio geli­yordu[cviii].

Bir müddet sonra

Cn. Dolabella çok saygın bir adam olan C. Volcacius’u[cix] olağan ve gündelik bir hak­tan mahrum bırakmazdı[cx].

O esnada iki tane Cn. Dolabella vardı, bun­ların birini C. Caesar diğerini ise M. Scaurus dava etti.

[66] En nihayetinde hem hayat tarzıyla hem de sağduyusuyla onlardan çok farklı, dahası adalet sergilemede çok özgür bir insan olan L. Sisenna kendi beyannamesi uyarınca, Cn. Cornelius’un[cxi] mülklerine sahip olma hakkını çok asil bir soya mensup bir delikanlı olan, çok seçkin bir erdemle donanmış P. Scipio’ya vermemezlik et­mezdi[cxii].

Burada sadece, bu kişinin Roma tarihi yaz­mış olan L. Sisenna[cxiii] olduğunu be­lirtmek gerekir.

Bundan dolayı Roma halkı bunları gördüğü ve dağıtıcılara[cxiv] yönelik bir ceza tayin edilmediği sürece, [seçimlerdeki] usulsüzlüğü yok etmenin hiçbir şe­kilde mümkün ol­mayacağı bilgisi tribunus’lar tarafından verildiği zaman, Cor­ne­lius’un bu yasası üze­rine ısrar ediyordu, senatus consultum uyarınca su­nu­lanı[cxv] ise reddediyordu. İki con­sul designatus’un başına gelen felaket­ten[cxvi] tecrübe ettiğimiz üzere doğru olanı buydu –

ve aynı olay üzerine bir müddet sonra:

Öyle ki koşul ve zaman açısından hayırlı ve de gerekli, tür ve örnek açısından acınacak ve de keder verici bu meşhur gösteriyi izliyoruz[cxvii].

Sulla’yı ve P. Autronius’u işaret ediyor. Cicero’nun bunları söylediği sırada consul olan L. Cotta birini, L. Torquatus ise diğerini [seçimlerdeki] usulsüz­lükle suçlamışlardı ve onların yerine seçilmişlerdi[cxviii].

Ne diye ben şimdi sana Phileros diye bir köleye sahip başka bir Cornelius’un olabile­ceğine; Phileros isminin yaygın olduğuna [67] ve hatta Cornelius sayı­sının, artık bir collegium bile oluşturulabilecek kadar çok olduğuna dair bel­gelerle cevap vereyim ki[cxix]?

O zaman oldukça sık bir şekilde, kamu denetimi olmaksızın fitneci adamlardan kamu için tehlikeli birlikler oluşuyordu: bundan dolayı birkaçı ve tıpkı za­naatkârlar ve hey­keltraşlar gibi devletin çıkarını gözeten belli başlı olanları haricinde, collegiumlar hem senatus consultum hem de birçok yasa yo­luyla[cxx] sonradan yasaklandılar.

Diğer yandan ey C. Cornelius! Sen, consulü çok çetin ve de çok zor zamanın şu meşhur çağrısına başvurmaya yönelttin: devletin selamet içinde olması arzusunu taşıyanla­rın, yasanın kabul edilmesine yardımları dokunsun[cxxi].

Cornelius’un tribunus plebis olduğu o yılda, C. Piso consul idi. Senatus con­sultum uyarınca daha öncekinden daha ağır bir rüşvet yasası gündeme getirdiği ve kaba kuvvet yoluyla karışıklık çıkaran çok sayıdaki dağıtıcılar tarafından forum­dan dışarı atıl­dığı zaman, Cicero’nun işaret ettiği çağrıda bulun­muştu ve yasanın geçiril­mesi için daha büyük bir kalabalık eşliğinde geri gel­mişti[cxxii].

Manilius yasasının başarısızlığı sonucunda[cxxiii] plebsin hezimete uğramış ve terbiye edilmiş olduğunu dile getirir:

Malum tribunus plebis[cxxiv] tarafından ya­pılan fütursuz girişim yüzünden sizin düşüncelerinizin[cxxv], o gücün telaffuzun­dan dahi tamamen yaka silkecek bir noktaya gelebileceğini dillendiriyorlar; bu gücü yapılandıranlar­dan[cxxvi] birisi sayıca çokluğa karşı kendi başına hiçbir şey yapamıyor, diğeri ise çok uzakta bulunuyor.

Crassus ve Cn. Pompeius’un işaret edildiğinin sizin için açık olduğunu dü­şünüyo­rum, bunlardan Crassus o esnada Cornelius’a karşı açılan davada yar­gıç sandalye­sinde oturuyordu, Pompeius ise Asia’da Mithradates savaşını yü­rütüyordu.

Bundan dolayı onlarda, kralların sürülmesinden sonraki on altıncı yılda[cxxvii] seç­kinlerin ezici hâkimiyeti yüzünden çekilecekleri, kendi başlarına kutsal yasa­larını oluşturacak­ları, [68] iki tribunus seçecekleri, Anio’nun arkasında silah­lanarak yerleşmiş oldukları bugünkü Mons Sacer tepesini hafızalara kazın­ması amacıyla kutsal belleyecekleri ka­dar çok büyük bir irade vardı. Nitekim kehanet alametlerine başvurulmasının ardın­dan, ertesi yıl comitia curiata ta­rafından tribuni plebis tayin edildi.

Bu noktada Cicero’nun doğru bir ifade kullanmamış olmasından ziyade, suret yazıcı­larının hatası olduğunu daha fazla dikkate almaya meyilliyim. Çünkü bahsini yapmış olduğu, kralların kovulmasından on altı yıl sonrasına karşılık gelen o zamanda, plebs sınıfı kendileri için kutsal yasaları yeniden inşa et­medi – çünkü tribunus plebis görev­lilerine henüz hiç sahip olmamıştı – ter­sine sonra onları[cxxviii] ilk kez oluşturdu. Bu ger­çekleştirilince, elbette kralların ko­vulmasından sonraki yılların sayısını dikkatli bir şe­kilde hesapladı ve o olay, A. Verginius Tricostus ile L. Veturius Cicurinus consul ol­duğu sırada gerçek­leşti[cxxix]. Bundan başka bazıları, Cicero’nun söylediği gibi o sırada iki değil ter­sine her bir sınıftan bir kişi olmak üzere beş tane tribunus plebis atanmış ol­duğunu aktarıyorlar. Yine de Cicero’nun da belirttiği üzere, aynı iki sayısını verenler vardır: bunlar arasında Tuditanus, Pomponius Atticus ve aynı za­manda hem­şerimiz Livius [bulunmaktadır]. Aynı Livius ve Tuditanus, o iki kişi tarafından bir yasayla gö­revdaşları olmak üzere üç kişi daha seçilmiş oldu­ğunu eklerler. İlk önce seçilen iki kişinin isimlerinin Lucius oğlu L. Sicinius Ve­lutus, Gaius oğlu L. Albinius Paterculus olduğunu aktarırlar.

Tribunusluk biriminin ikinci kez hayata geçirilmesine[cxxx] ve decemvirlerin im­periumu­nun kısıtlanmasına değinen bu bölümün geri kalan kısmı kendisi ta­rafından hem özlü hem de açık bir biçimde aktarılıyor. Sadece, özgür birey olduğu iddiasına karşı de­cemvir içerisinden [sözde] sahipliği dikkate alan ile kızına yönelik böyle bir kararı alan babanın kim olduğunu ismen vermiyor[cxxxi]. O malum kişinin meşhur decemvir Appius Claudius, genç kızın babasının ise L. Verginius olduğuna hiç kuşku yoktur. Ancak sa­dece şu unsur [yani], burada ilk olarak plebsin ikinci kez geri çekilmesi, bunun ardın­dan bir mutabakata varılması izah edilmelidir, şöyle konuşuyor:

O vakit, çok seçkin üç insan olan elçiler tarafın­dan yeminli bir güvence veril­dikten sonra, [69] silahlarıyla Roma’ya yö­neldi­ler. Aventinum’da mevzi tuttu­lar; oradan silahlarıyla Capitolium’a yürüdüler; hiçbir magistratus olmadığı için, pontifex himayesinde on tane tribunus ple­bis tayin ettiler.

İsmini vermediği üç elçi şunlardır: Sp. Tarpeius, C. Iulius, P. Sulpicius, hepsi consul görevinde bulunmuştu; pontifex maximus ise M. Papirius idi.

Daha yakın zamanlarda çıkan şunları da bir yana bırakıyorum: Porcius’un ya­sasıyla[cxxxii] en doğal hak olan özgürlük ilkesi, Cassius yasasıyla oy verme hakkı ile gücü yeniden itibar kazandı[cxxxiii]; diğer bir Cassius yasası ise halkın yargıdaki gücünü sağlamlaştırdı.

Oy vermenin gücüne itibar kazandıranın lex Cassia olduğu açıktır[cxxxiv]; çünkü kendisi zaten bir süre önce, Cassius’un halkın oyunu pusula ile gizli kullanma­sına yönelik bir yasayı yürürlüğe sokmuş olduğunu söyledi. Halkın yargıdaki gücünü sağlamlaştıran bir diğer Cassius yasasının hangisi olduğu sorgulana­bilir. Buna karşın şudur: C. Ma­rius ile C. Flavius consul olduğu sırada tribunus plebis L(ucius) oğlu L. Cassius Longi­nus[cxxxv], soyluların yetkisini azaltmak adına birçok yasayı yürürlüğe koydu, bunlar ara­sında halkın suçlu olduğuna hük­mettiği, imperiumunu iptal ettiği bir kimsenin artık senatusta yer almaması yönündeki bir yasa da vardı. Buna karşın bu yasayı özellikle, iki yıl önce consul görevinde bulunmuş olan ve Cimbri kabilesine karşı süreci kötü bir şekilde yürüttüğü için, halkın imperiumunu iptal etmiş olduğu Q. Servilius’a[cxxxvi] besle­diği düşmanlığından dolayı yürürlüğe sokmuştu.

Soylular hakkında konuşuyor:

sonra da bunun kendileri tarafından bütün güçleriyle korunması gerektiğini düşündüler, C. Cotta’ya en azılı düşman oldular, çünkü o consul iken, tribu­nus plebis makamının belli bir ölçüde gücünü değil de, tersine hakkını art­tırdı.

Hatırlayacağınız üzere bu Cotta, tribunus plebis olarak görev yapan bir kimsenin, [70] daha sonra başka idari görev­lere ulaşmasını sağlayacak bir ya­sayı yürürlüğe soktu[cxxxvii]: bu Sulla’nın yasasıyla elle­rinden alınmıştı.

Lex Aurelia’yı[cxxxviii], lex Roscia’yı sadece kabul etmekle kalmayıp aynı zamanda hemen istemekle, o plebs elbette size karşı nasıl bir görüşte olacaksa, kendi­sinin bu düşün­cesine bağlı kaldığını ortaya koydu.

Lex Aurelia uyarınca mah­kemelerdeki juri sena­torlar, equites sınıfı ve tribuni ae­rarii arasında payla­şıldı. L. Roscius Otho’nun yasası ise, iki yıl önce[cxxxix] Roma equi­tes sınıfına, ti­yatroda ilk on dört sırada izleme lütfunun tahsis edilmesini sağladı[cxl].

Lex Plotia[cxli] yasası uyarınca senatorlar Roma equites sınıfıyla birlikte mahke­melerde jüri üyesi olarak yer almaya başlar başlamaz, tanrıların ve de soylu­ların çok nefret ettiği bir adam olan Cn. Pompeius’un kendi davasını lex Varia uyarınca yapılan mai­estas suçuna istinaden savunduğunu hatırlıyorum[cxlii].

Equites sınıfı mahkemelerde ezici bir üstünlük sağladığından dolayı, Cn. Pom­peius Strabo ile L. Porcius Cato consul olduğu sırada[cxliii], Italik Savaşı’nın ikinci yı­lında, tribunus plebis M. Plautius Silvanus soyluların yardımıyla bir yasayı yürürlü­ğe soktu. Cicero’nun işaret ettiği söz konusu yasa şu güce sahipti: çünkü bu yasa uyarınca her bir tribus kendi içerisinden on beş kişiyi o yıl içe­risinde mahkeme­lerde jüri olarak görev yapmak üzere seçiyordu. Bun­ların arasında[cxliv] senatorların da ve hatta bazen plebsin kendi içinden de bazıları­nın yer alması bu vesileyle oldu.

CORNELIUS SAVUNMASI II

Acaba siz gerçekten bunun içinde, bu tanıkların kimler olduğuna dair ikilem mi yaşı­yorsunuz? Ben size açıklayayım. Geriye, tribunus’luk yetkisine düş­man, eski con­sul’lerden iki kişi kalıyor. Bunları takiben onların birkaç yardak­çısı ve de otlakçıları gelmektedir.

Lucullus ile M’. Lepidus’u[cxlv] işaret ediyor. Zaten söylediğimiz gibi, consul gö­re­vinde bulunmuş beş kişi Cornelius aleyhine tanıklık ettiler: Q. Catulus, Q. Hor­tensius, pontifex maximus Q. Metellus Pius, bunları bu ikinci konuşma­sında ak­tarıyor ve [71] kendilerinden henüz bahsetmediği ikisinin şimdi Lu­cullus ve Lepi­dus olduğunu işaret ediyor.

Ama ne? Çok seçkin bir babadan, dededen, soydan gelen, çok seçkin bir a­dam olan senin dayının[cxlvi] tam bir sakinlik içinde, soylu desteğiyle[cxlvii], hiçbir veto yel­tenmesi ol­madan Roma halkına teslim ettiğine ve çok büyük nüfuz sahibi kişiler­den oluşan mes­lekdaşlarının elinden görevdaş rahip seçme yet­kisini aldığına[cxlviii] inanıyorum.

Bunu kimin yaptığını ismen belirtmediği için, bu noktada kimin anılmadığına dair açıklama beklenen kimse, Cicero’nun o şahıs hakkında yirmi dize kadar önce söyle­miş olduğu şu şeylerden kesinlikle çıkarılabilir:

Ama eğer, çok akıllı ve de çok insancıl bir adam olan Q. Catulus’tan[cxlix] dostça öğrenmek istesem: nihayetinde ikisinden han­gisinin tribunus’luğuna gönlün daha az elverir, C. Cornelius’unkine mi yoksa – P. Sulpicius’unkini, L. Saturni­nus’unkini, Gai(us) Gracchus’unkini, Tiberius’unkini dile ge­tirmeyeceğim, on­ların[1] isyancı[2] olarak gördükleri hiç kimseyi zikretmeyeceğim – tersine ey Q. Catulus çok seç­kin ve vatanına aşırı düşkün kendi dayınınkine mi? Bana bunun için ne cevap vereceğini düşünüyorsun?

Devam ediyor:

Ama ne? Consul olarak hizmet vermiş olan M. Silanus’a, bir tribunus plebis olarak aynı Domitius nasıl saldırdı?

Silanus, Domitius’un tribunus plebis olarak görev yapmasından beş yıl önce consul olmuştu ve dahası kendisi Cimbri’ye karşı savaşı kötü bir şekilde idare etmişti. Bu nedenden dolayı Do­mitius halk nezdinde onu suç­ladı. Cimbri kavmiyle savaşı halkın onayı olmak­sızın icra etmiş olmakla itham edi­li­yordu ve bu durumun da, halkın o savaştan dolayı içine düştüğü felaketlerin başlan­gıcı olduğu; bunun yanında onun hak­kında bir de yazılı beyanat verdi. Buna karşın Silanus neredeyse tamamen suçsuz bulundu; çünkü onun için sadece iki tribus, Ser­gia ve Quirina mahkûmiyet kararı verdi.

[72] Bu, benim gönlümden tr(ibunus) pl(ebis) olarak Cn. Domitius’un, Catu­lus’un gön­lünden ise M. Terpolius’un geçeceği türden bir fikir ayrılığıdır.

Sulla tarafından tribunus yetkisinin zayıflatılmasından sonra ve Cn. Pompeius tara­fından yetkinin tekrar eski haline getirilmesinden önce, tr(ibunus) pl(ebis) olarak gö­rev yapanlar arasından çok adi bir ismin[3] seçilmiş olduğu aşikârdır. Gerçekte o, on iki yıl önce[4] D. Brutus ile Mam. Lepidus consul ol­duğu sırada tr(ibunus) pl(ebis) ola­rak görev yapmıştı; Cn. Domitius ise, otuz sekiz yıl[5] önce C. Marius ile C. Fimbria’nın consul olduğu sırada tribunus ol­muştu.

Cornelius, ezici çoğunluktaki oyla suçsuz bulundu[6].

 

Notlar

[1]     Optimates kesimi kastedilmektedir.

[2]     İsyancı olarak Tiberius Gracchus kastedilmektedir.

[3]     Terpolius kastedilmektedir.

[4]     77 yılı.

[5]     C. Marius ile C. Fimbria’nın consul olma zamanı 104 yılına tekabül ettiği için bir sayım hatası bulunmaktadır. Bu durumda davanın görüldüğü 65 yılından geriye gidildiği zaman, bunun 39 yıl önce olduğu anlaşılmaktadır.

[6]     Val. Max. 8. 5. 4.

[i]      Sanık Cornelius vatana ihanet suçlarını düzenleyen lex Cornelia de maiestate u­yarınca yargılanmıştır. Bununla birlikte maiestas kelimesi burada, kelimenin doğrudan karşılığı olan yücelik olarak çevrilmiştir. Davanın açılmasının gere­kçesini bir görevlinin yetkisinin engellenmesi oluşturmakla birlikte, söz konusu kişi ve makam Roma halkını temsil ettiği için, bu eylem Roma halkına karşı yapılmış oluyordu. Bu nedenle burada geçen yücelik, Roma halkının yüceliğidir. Buna bağlı olarak eserin pro Cornelio de maiestate ismini taşıyan başlığını, sadece Yüceliğe Hakaret olarak değil de Roma Halkının Yüceliğine/Büyüklüğüne Hakaret olarak anlamak daha yerindedir. Bu kelime, günümüzde yaygın bir şekilde kullanılan “Halkın/Milletin İradesi” ifadesi doğrultusunda, yüce irade olarak da yorumlanabilir.

[ii]     L. Aurelius Cotta ile L. Manlius Torquatus 65 yılında consul olarak hizmette bulun­muştur.

[iii]    Burada bahsedilen konuşmalar, edisyonlarda sıra olarak bu konuşmanın önünde yer alan ve Asconius tarafından yorumlanan in Pisonem, pro Scauro ve pro Mi­lone değildir. Bunların Asconius’un yorumladığı ancak bilinmeyen başka konuşmalar olduğu düşünülmektedir (bk. Marshall 1985, 4). Bu konuşmadan önceki yıldan bilinen diğer söylevler, pro lege Manilia (de imperio Cn. Pompeii), pro Cluentio, pro C. Fundanio, pro C. Manilio ve ayrıca kayıp bir konuşma olan pro Q. Mucio isimli konuşmalardır.

[iv]    Gaius Calpurnius Piso ile Manius Acilius Glabrio 67 yılında consul olmuşlardır. Her ikisi de optimates kesimindendir, dolayısıyla Cornelius ile fikir birliği içerisinde değillerdir.

[v]     Roma’ya yaşadıkları sorunları iletmek ve bu sorunlara çözüm aramak üzere gelen eyalet ya da bağımlı krallıkların temsilcileri, huzuruna çıkacakları senatus üyeleri ile verimli veya yararlı bir görüşme gerçekleştirebilmek amacıyla onları pahalı he­diyeler yoluyla cezbetme eğilimine sahiptiler. Lakin yerel birimlerin mali durum­larının kötü olduğu durumda, oluşturulan eyaletlerde ve müttefik kralların ülke­lerinde büyük bir güç sahibi olan Romalı vergi mültezimleri ile tüccarlar, yüksek faiz karşılığında bu temsilcilere borç vermişlerdir. Buna karşın, borç verilen para­ların geri ödenemediği durumlarda, özgür olsalar da, temsilciler arasında bazı ki­şiler rehin tutulmuşlar, akabindeyse köle olarak satılmışlardır. Örnek için bk. Diod. 36. 3. Ayrıca bk. Marshall 1985, 217.

[vi]    Cornelius’un önerisi reddedilmesine karşın, benzer bir içeriğe sahip farklı bir yasa, görevdaşı A. Gabinius’un önerisiyle aynı yıl içerisinde veya Gabinius 58 yı­lında consul olduğu sırada yürürlüğe konulmuştur. Krş. Broughton 1952, 145; Gruen 1995, 252.

[vii]    Bu durum görünüşe göre 69 yılında gerçekleşmiştir. İlişkileri güçlendirmek ama­cıyla Roma’ya gelen Krete elçilerinin senatus tarafından geri çevrilmesi üzerine bk. Diod. 40. 1. Ayrıca bk. Griffin 1973, 197; Marshall 1985, 218 vd.

[viii]   Gaius Coelius Caldus ile Lucius Domitius Ahenobarbus 94 yılında consul olmuştur.

[ix]     Bu metnin çevirisinde temel edisyon olarak kullanılan A. C. Clark’ın edisyonunda geçen “… exhauriri provincias usuris; providendum ut haberent legati unde pra­esenti die darent” ifadesinden sağlıklı bir anlam çıkarılamadığından dolayı, bura­daki cümlenin bu kısmı için Th. Stangl (1912, 47 str. 16-17) tarafından yapılan “… exhauriri provincias usuris propter id unum, ut haberent legati unde praesentia munera darent …” tamamlama önerisi dikkate alınmıştır.

[x]     Solutio legibus olarak bilinen ve ilgili bir sorun karşısında bir kimseye veya kimse­lere dokunulmazlık yoluyla güvence sağlayan bu yöntem uyarınca senatus, özel­likle senatus consultum yoluyla önemli gördüğü bazı konularda aldığı kararların yol açacağı tehlikelerinden kaçınmayı amaçlamıştır.

[xi]     Buradaki gelenekten, yasanın hükmünden muafiyet sağlayan ilgili senatus con­sultuma mevzunun halka danışılmasına veya sorulmasına yönelik bir ibarenin ek­lenmesi kastedilmektedir.

[xii]    Pompeius karşıtı olmasıyla bilinmektedir ve Gabinius’un korsanlar ile haydutlara karşı olağanüstü yetkilerle Pompeius’un görevlendirilmesine yönelik önerisine de ısrarla karşı çıkmıştır.

[xiii]   Ayrıca bk. Quint. Inst. 4. 4. 8; 5. 13. 25; 7. 3. 35. Benzer sayılabilecek örnekler üzerine bk. Marshall 1985, 219 vd.

[xiv]   Ayrıca bk. Cic. Vat. 5; Cass. Dio 36. 39. Lintott (1968, 71) Piso’nun tutumu ardın­dan yaşanan kargaşadan Cornelius’un sorumlu olmadığını ileri sürmektedir.

[xv]    Yürürlükteki bir yasanın hükmünden muaf tutulabilme hakkının elde edilebilmesi için, senatusta iki yüz kişinin oturuma iştirak etmesi talep edilirken, söz konusu olayın son söz olarak halkın önüne gelmesinin istenmesiyle halkın üstünlüğü onaylanmış oluyordu. Ayrıca bk. Gruen 1995. 250 vd.

[xvi]   Daha önce contioda bu yasanın ilk halinin veto edilmesi ardından halkın yaptığı şiddetli protestolar da önerinin bu haliyle yasalaşmasında rol oynamış olabilir.

[xvii]   Krş. Cass. Dio 36. 40. 1-2. Ayrıca bk. Gruen 1995, 251; Brennan 2000, 449 vd. Brennan (2000, 464) bu düzenlemenin eyaletlerde görev yapacak praetorları da kapsamış olabileceğini düşünmektedir.

[xviii] Manius Aemilius Lepidus ile Lucius Volcacius Tullus 66 yılında consul görevinde bulunmuşlardır.

[xix]    Publius başsavcı yani nominis delator iken, kardeşi subscriptor yani ona yardım eden savcı konumundaydı. Mahkeme 66 yılında gerçekleşmiştir ve Cornelius’un bir yıl önce tribunus plebis olarak görev yaptığı sıradaki faaliyetletini hedef almış­tır. Metinden de anlaşılacağı üzere iki kardeşin yaptığı bu girişim hayati tehlikeye maruz kalmaları nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Cicero (Cluent. 100; Cic. Brut. 270; 271) Staienus isimli birini suçlayan Publius ve Lucius Cominius isminde iki kardeşten bahsetmekle birlikte, burada bunların isimleri Publius Cominius ile Gaius Cominius olarak verilmektedir. Bu kişiler equites sınıfına mensupturlar ve Umbria bölgesindeki Spoletium yerleşimindendirler. Bk. Gruen 1995, 263.

[xx]    Burada bu isim P. Cassius olarak anılmakla birlikte söz konusu şahıs 64 yılında Cicero ile birlikte, consul olmak için aday olmuş ancak başarı elde edememiş L. Cassius Longinus olmalıdır. Kendisi bir yıl sonra seçime katılmamış ve Catilina’yı desteklemiştir. Catilina ile çok yakın bir ilişki içerisinde olduğu ve onun komplo­sunda çok önemli bir görev üstlendiği anlaşılmaktadır. Cic. Cat. 3. 9; 3. 14; 3. 16; 3. 25; 4. 13.

[xxi]    Mahkeme başkanının davayı üstlendiği andan itibaren, sanığa mahkemeye hazır­lanması için on günlük süre verilmekteydi.

[xxii]   Özellikle alt tabaka olmak üzere çeşitli sınıflara mensup kişilerden oluşan, sorun çıkarma konusunda uzmanlaşmış olan ve kendilerine verilen belli bir görev doğ­rultusunda hareket eden bu tür çetelerin önemli olaylardaki varlığı üzerine ayrıca bk. Cic. Cat. 4. 17; Sall. Cat. 50; App. civ. 2. 4. Görünüşe göre bunlar silahlı da olabilmektedir. Konu üzerine ayrıca bk. Lintott 1968, 76 vd.; Marshall 1985, 223; Crawford 1994, 106.

[xxiii] Bu consullerin sanık Cornelius’a destek vermeleri, kendilerinin onunla iyi ilişki içerisinde olmalarından ziyade, Cornelius’un Pompeius ile olan yakın ilişkisinden ve davanın Cornelius üzerinden Pompeius’u da hedef almasından kaynaklanmak­tadır. Consullerin davalıya söz konusu desteği üzerine ayrıca bk. Marshall 1985, 227; Crawford 1994, 105; Seager 2002, 63 vd.

[xxiv] Ayrıca bk. Crawford 1994, 79 fr. 9; 10; 11.

[xxv]   Maiestas kapsamında suçlama bu sıralarda nadir olarak görülmüştür.

[xxvi] Alınan önlemler sayesinde teşebbüsün başarılı olmadığı anlaşılmaktadır. Griffin (1973, 209 dn. 131), 66 yılında Cornelius’un yargılanacağı gün, çetenin davayı açan Cominius kardeşleri ölümle tehdit etmesinde de Manilius’un parmağı oldu­ğunu düşünmektedir. Krş. Ramsey 1985, 368 vd.

[xxvii] 66 yılındaki consuller Cornelius yargılandığı sırada onun tarafında yer alırken, 65 yılındaki consuller davalı Manilius ve Cornelius tekrar yargılandığı sırada bunların karşıtı bir tutum izlemişlerdir. Görünüşe göre Catilina ve Piso nedeniyle çıkabile­cek karışıklıklara istinaden mahkemeyi kollayan consullerin senatus tarafından korunmasına yönelik önlem alınması üzerine bk. Cass. Dio 36. 44. 4. Consullerin mahkemeye nezaret etmeleri üzerine ayrıca bk. Marshall 1977a, 318 vdd.

[xxviii]          Süreç üzerine bk. Crawford 1994, 33 vdd.

[xxix]   Daha önce iki kardeş bu süreçte yer almasına karşın, bu kez Publius Cominius bu eylemi gerçekleştirmiştir. Ancak Cicero’nun yaptığı etkili savunma (Quint. Inst. 8. 3. 2-3) sayesinde amacında başarılı olamamıştır. P. Cominius’un 46 yılında yaşa­mını kaybettiği düşünülmektedir. Bk. Cic. Brut. 271.

[xxx]   66 yılında yaratılan kargaşa ortamı ve tehditler sonucunda Cornelius’un davası­nın düşmesinde olduğu üzere, Manilius da benzer bir yöntemi izleyerek davayı düşürmek istemiştir. Buna karşın bu düşüncesinde başarısız olması ve davadan da mahkûmiyet çıkması nedeniyle Cornelius, kendisinin ikinci defa yargılanması sırasında bu tarz bir kargaşa ortamı yaratmaktan kaçınmıştır ve yaratılmasına izin vermemiştir. Bu tutumundaki önemli etmenlerden biri de, yönetim kademesinde kendisini destekleyecek güçlü şahısların olmaması ve mevcut ortamın bu yıl aley­hine dönmesidir. Mahkemelerde olağanüstü koşulların gerçekleştiği ve kargaşa­nın olduğu durumlarda, davayı savunan Cicero’nun kendisini rahat hissetmemesi de, bunun nedenlerinden biri olabilir. Bk. Plut. Cic. 35. 2-4.

[xxxi]   Verres’in savunmasını üstlenen kişidir. 69 yılında consul görevinde bulunmuştur.

[xxxii] Q. Caecilius Metellus Pius, Pompeius ile birlikte Sertorius’a karşı savaşmıştır. 80 yılında consul görevinde bulunmuştur.

[xxxiii] 73 yılında consul görevinde bulunan M. Terentius Varro Lucullus, Mithradates’e karşı yürütülen savaşa komuta eden Lucullus’un kardeşidir.

[xxxiv] Cornelius’a karşı tanıklık yapanlar üzerine ve adı geçen Lepidus’un 77 yılında con­sul görevinde bulunmuş olan Mamercus Aemilius Lepidus olduğuna dair ayrıntılı bilgi için bk. Sumner 1964, 41 vdd.

[xxxv] Cicero (Vat. 5) daha sonraları da, eski bir arkadaş diye bahsettiği Cornelius’u sa­vunmasına sahip çıkarken, onun bu davranışını kastederek yasa metnini sadece gözden geçirmek amacıyla okuduğunu dile getirerek onun eylemini önemsiz bir olay gibi göstermeye çalışmıştır. Krş. Quint. 5. 13. 25. Cornelius davadan aklan­makla birlikte, Cicero’nun bu açıklaması Cornelius’un eyleminin suç olduğuna işa­ret etmektedir. Değerlendirmeler için ayrıca bk. Marshall 1985, 228.

[xxxvi] Globulus dava sürecinde, eski görevdaşı Cornelius tarafında yer almıştır. Gruen (1995, 265), Globulus’un bu tutumunun davanın kazanılmasında önemli bir rol oynadığını düşünmektedir.

[xxxvii]          Mahkemedeki jüri üç sınıf yani senatus, equites sınıfı ve tribuni aerarii temsilcile­rinden oluştuğu için bunlardan bahsedilmektedir.

[xxxviii]         Plin. epist. 1. 20. 8.

[xxxix] Quintus Gallius 67 yılında aedilis, 65 yılında praetor olmuştur. Gallius praetor adayı iken gladiator gösterisi düzenlediği için, seçimlerde haksız rekabetin önüne geçmek amacıyla yasaklanan suçları işlediği gerekçesiyle 66 yılı ile praetor seçil­diği 65 yılı arasındaki bir süreçte dava edilmiş ve kendisi Cicero tarafından savu­nulmuştur. Kendisi ve yargılama süreci üzerine bk. Balsdon 1963, 248 vd.; Ram­sey 1980, 496 vdd.; Marshall 1985, 300 vd.; Crawford 1994, 143 vdd.; Lewis 2006, 295.

[xl]     Buradaki ifade, edisyonu veya metni hazırlayan kimselerin yaptığı eklemelere karşılık gelen köşeli parantez içerisinde verilmekle birlikte söz konusu bu ifade Asconius’a aittir.

[xli]    66 yılında tribunus plebis olarak görev yaptığı sırada Pompeius’un doğuda olağa­nüstü yetkilerle görevlendirilmesini sağlayan C. Manilius kastedilmektedir. Aynı yıl praetor olarak görev yapan Cicero da bu yasayı savunan bir söylev vermiştir. Manilius özellikle Pompeius adına, optimates aleyhine yaptığı girişimlerle opti­mates kesimin önde gelenlerinin düşmanlığını kazandığı için, 66 yılı sonlarında görev süresi dolar dolmaz zimmet suçlamasıyla dava edilmiştir. Dava Manilius’a karşı açılmış olmasına karşın, dolaylı olarak Pompeius’a karşı yapılmış bir eylem­dir. Bk. Val. Max. 12. 7; Plut. Cic. 9. Bu dava, görev süresinin dolmasına birkaç gün kalan Cicero’nun sorumlu olduğu birimde görülmüştür. Dava edilen bir kim­seye normalde savunma süresi için on günlük bir hak tanınmasına rağmen, pra­e-tor Cicero gerek davanın kendi görev süresi dolmadan görülmesi gerekse de sa­nığın temize çıkmasını sağlamak için Manilius’a sadece bir günlük süre tanımıştır. Amacı anlaşılmadığı için başlangıçta Manilius taraftarları tarafından tehdit edil­mekle ve hesap vermeye çağrılmakla birlikte, hem bu tutumu hem de sanığın savunmasını üstlenmesi ardından, bu kez optimates kesiminin şiddetli tepkisine maruz kalmış ve onu dönek diye suçlamışlardır. Cicero’nun girişimlerine karşın, dava sonraki yıla sarkmıştır. Cicero sonraki yıl maiestas suçlamasıyla da dava edi­len Manilius’un savunmasını üstlenmemiş ve Manilius kendisine isnat edilen suç­tan mahkûm olmuştur. Plut. Cic. 9. 4-6; Cass. Dio 36. 44. Ayrıca bk. Ward 1970, 546 vdd.; Phillips 1970, 595 vdd.; Rawson 1978, 75 vdd.; Crawford 1994, 33 vd.

[xlii]   Manilius’un yargılanması sürecini ele alan bu anlatımda Cominius davacı değildir. Buradaki davacı Cn. Minucius olduğu için, Cominius’un yargı sürecinin nasıl oldu­ğunu anlamaya çalışması dile getirilmektedir. Bk. Marshall 1985, 230.

[xliii]   Asconius’un açıklamasından da anlaşılacağı üzere, Cicero burada kinaye yap­makta ve bu insanların içi doldurulmuş korkuluk kılıklı kof insanlar olduğunu ileri sürmektedir.

[xliv]   Davacı Metellus’un babası ile Curio arasındaki husumet bilindiği için, burada da­vanın iftira boyutunda olup olmadığına dair bir yemin ettirme söz konusudur.

[xlv]   Gaius Scribonius Curio 76 yılında consul olmuş, 75 yılından 72 yılına kadar Make­donia Eyaleti valisi olarak görev yapmış ve 61 yılında censor olmuştur. Gençlik yıllarına karşılık gelen 97 yılı civarında muhtemelen şahsi sebeplerden dolayı, 98 yılında consul olan baba Q. Caecilius Metellus Nepos’u dava etmiştir. Bu metin­den anlaşıldığına göre ölüm döşeğinde olan baba Metellus intikam alınması adına, kendisiyle aynı adı taşıyan oğul Metellus’a Curio’yu dava etmesini vasiyet etmiştir. Curio’nun Makedonia valiliğinin bitmesiyle Roma’ya dönmesi ardından, muhtemelen valilik görevinde bulunduğu esnada yaptıklarına istinaden 72 ile 70 yılları arasındaki bir süreçte açtığı davayla oğul Metellus bu vasiyeti yerine getir­miştir. Buna karşın bir azatlıya kötü muamelede bulunan Metellus, dava ettiği Curio’nun eline karşı bir dava açabilme fırsatı vermiş ve davasından vazgeçmek zorunda kalmıştır. Süreç için bk. Marshall 1977b, 87; Gruen 1995, 42; Marshall 1985, 230; Crawford 1994, 102 vd.

[xlvi]   Burada 57 yılında consul olan Q. Caecilius Metellus Nepos kastedilmektedir. Bu Metellus’un 99 yılı civarında doğmuş olabileceği düşünülmektedir.

[xlvii] Cominius kastedilmektedir. Cümleden de anlaşılacağı üzere Cicero burada, ken­disine vasiyet edilmesine ve davasının haklı gerekçelere dayandığına dair iki kez yemin etmiş olmasına rağmen, nasıl Metellus Curio’ya karşı suçlamadan vazgeç­tiyse aynısını Cornelius’a karşı Cominius’un da yapabileceğini dile getiriyor.

[xlviii] Burada davacı tarafında yer alanlardan biri de 80 yılında Sulla ile birlikte consul olan Q. Metellus Pius’tur. Haliyle Pius, Sulla taraftarıdır ve Cornelius’un aksine Pompeius karşıtı bir politikacıdır. Cicero görünüşe göre özellikle büyük bir nüfuz sahibi olan Metellus ailesini incitmemek ve davada akılcı çözümler olabileceğini hatırlatmak adına, olayı yüz kızartıcı bir durum haline getirmeden aktarmıştır (krş. Crawford 1994, 103).

[xlix]   Q. Caecilius Metellus Pius 80 yılında consul olmuş ve Pompeius’tan önce Serto­rius’a karşı yürütülen mücadeleye komuta etmiştir. Bu mahkemede Cornelius karşısında hareket eden Metellus da budur.

[l]      Q. Caecilius Metellus Creticus 69 yılında consul olmuştur. Korsanlara karşı elde ettiği başarıya istinaden Creticus olarak adlandırılmıştır. Bu şahıslar üzerine bk. Marshall 1977b, 83 vdd.; 1985, 231 vd.

[li]     Q. Caecilius Metellus Celer. 102 yılı dolaylarında doğduğu düşünülmektedir. 60 yılında consul olmuştur.

[lii]    57 yılında consul olan Q. Caecilius Metellus Nepos.

[liii]    Q. Caecilius Metellus Macedonicus. 143 yılında consul olmuştur. 148 yılında, prae­tor olduğu sırada Makedonia Krallığı’nda hak iddia eden Andriskos’a karşı elde ettiği başarısıyla bilinmektedir.

[liv]    Q. Caecilius Metellus Baliaricus. 123 yılında consul olmuştur.

[lv]    98 yılında consul olmuştur. 60 yılında consul olan Q. Caecilius Metellus Celer ile kendisiyle aynı adı taşıyan ve 57 yılında consul olan Q. Caecilius Metellus Ne­pos’un babasıdır.

[lvi]    Söz konusu şahıs azat edilmiş olmakla birlikte, statüsü tartışmalı olduğundan do­layı, yasa gereği mahkemede kendisini savunamayacak durumdadır. Bu nedenle kendisine Curio sahip çıkmış ve onun hakkını savunmuştur.

[lvii]   Bu mutabakat daha çok, Nepos’un azat edilmiş birini dövmesi sonucunda Cu­rio’nun karşı bir hamle elde etmiş olmasından dolayı kaynaklanmıştır.

[lviii] Q. Caecilius Metellus Nepos kastedilmektedir.

[lix]    Cominius’un Cornelius’a karşı suçlamalarından birini de bu oluşturmaktadır. 10 Aralık 67 tarihinde tribunus plebis olan Manilius aynı yılın sonlarında, azatlıların dört tribusa kaydolma düzenlemesini değiştirerek bunların otuz beş tribusun hepsine, yani kendisini azat eden kimsenin olduğu tribusa kayıt olabilmesini ve sonrasında bunların oy kullanabilmesini sağlayan bir yasa önerisinde bulunmuş ve Compitalia sırasında bunun yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Yasanın onaylan­ması sırasında, nüfuzlarının azaltılacağı düşüncesiyle bu düzenlemeye karşı ko­yan optimates kesimi ile kölelerden ve azatlılardan olu­şan Manilius taraftarları arasında yaşanan şiddet sırasında çok sayıda insanın öl­mesi nedeniyle yasa onay­lanmasından çok kısa bir süre sonra yani 66 yılının he­men başlarında yeni con­sullerin öncülüğünde senatus tarafından iptal edilmiştir. Konu üzerine bk. Cass. Dio 36. 42. 2-3. Ayrıca bk. Ward 1970, 546; Lott 2004, 49 vd.; Wiseman 2006, 338.

[lx]     Bauman (1985, 22), ünlü hukukçu Servius Sulpicius Rufus’un bu süreçte, bazı ka­nun tasarılarının oluşturulmasında Manilius’a ve Cornelius’a yardım ettiğini dü­şünmektedir.

[lxi]    Azatlıların oy kullanabilmesine yönelik yapılan diğer girişimler üzerine bk. Crawford 1994, 106 vd.

[lxii]   Yeni vatandaş yapılan kimselerin ve azatlıların belli tribuslar yerine otuz beş tri­bustan herhangi birine, yani vatandaşlık veren veya azat eden kimsenin tribusuna kayıt olabilmesini amaçlayan düzenleme kastedilmektedir. Sulpicius’un girişim­leri, düzenlemeleri ve tutumunu değiştirmesi üzerine bk. Broughton 1952, 41; Mitchell 1975, 198 vdd; Marshall 1985, 233; Steel 2013, 91 vdd.

[lxiii]   Krş. Cic. Phil. 8. 7. Ancak Cicero (de Or. 3. 11) genel olarak Sulpicius’a karşı olum­suz düşünceler taşımamakta ve onu yaşadığı dönemdeki en iyi hatiplerden biri olarak göstermektedir (Cic. Har. Resp. 41; Brut. 201).

[lxiv]   Publius Sulpicius, 88 yılında tribunus plebis olarak görev yaptığı sırada görevinin ilk evrelerinde iyi işler yaptığı dile getiril­mekle birlikte, daha sonrasında devlet için kötü faaliyetlerde bulunduğu iddia edilmiştir. Görevi sırasında, aleyhine giri­şimlerde bulunduğu Sulla’yı consul olmasına rağmen Roma’dan uzaklaştırmıştır. Sulla ise daha sonra topladığı orduyla Roma’yı kuşatmış ve Sulpicius’u görevi ba­şındayken öldürmüştür.

[lxv]   Manilius 10 Aralık 67 tarihinde tribunus plebis olarak hizmet vermeye başlamıştır.

[lxvi]   Yılın sonunda veya yeni yılın başında kavşaklar ve yol ağızları gibi yerlerde Lares Compitales onuruna kutlanan bir festivaldir. 67 yılındaki kutlama 29 Aralık’a denk gelmiştir. Compitalia üzerine bk. Flower 2017, 162 vdd. Zamanları değişen bu gibi diğer festivaller üzerine ayrıca bk. Coşkun-Abuagla 2016, 19. Bu festivale ka­tılanların desteğini elde etmek ve yasanın geçmesi sırasında bir engelle karşılaş­mamak amacıyla Manilius tarafından yasanın onaylanması için bu günün bilinçli olarak tercih edildiği anlaşılmaktadır. Ancak bu festival sırasında çalışılmadığı için bir yasa görüşülmüyor ve onaylanmıyordu. Bu nedenle yasanın iptal edilmesin­deki etkenlerden birisinin bu olduğu düşünülmektedir. Bk. Crawford 1994, 108.

[lxvii] Azatlıların tribusların tamamına kaydolmasına olanak veren ve onlara oy kul­lanma hakkı tanıyan yasa.

[lxviii] Bu ifadeden, söz konusu praetorun Pompeius yanlısı olduğu anlaşılmaktadır.

[lxix]   Pompeius’un doğuda önemli bir görev için bulunmasının mimarı olan Manilius’u aklamak için olağan dışı bir yöntem izleyen Cicero başlangıçta onu savunma ni­yeti taşımasına, görünüşe göre bunun için de karşılıklı bir mutabakata varılma­sına karşın (Q. Cic. Com. Pet. 51), Manilius’un Catilina, Piso ve Crassus gibi ken­disinin düşmanlarıyla işbirliği içerisine girmesi nedeniyle bu tutumundan vazgeç­miştir. Konu üzerine ayrıca bk. Ward 1970, 556. Metinde geçen büyük adamlar üzerine detaylı bir değerlendirme için bk. Crawford 1994, 110.

[lxxi]   Gaius Aurelius Cotta. 75 yılında consul görevinde bulunduğu esnada, tribunus plebis olarak görev yapan daha önceki görevlilere seçim yoluyla gelinen üst ma­kamlara ulaşabilmenin önünü tekrar açmıştır.

[lxxii] Özel hukuka yönelik bu kanun hakkında herhangi bir bilgi mevcut değildir. Me­tinde he­men alttaki açıklamada da işaret edildiği üzere, söz konusu yasa C. Cotta’nın kar­deşi M. Cotta tarafından 74 yılında iptal edilmiştir.

[lxxiii] Lucius Aurelius Cotta mahkemelerdeki jüri üyeliği konusunda senatusun üstün­lüğüne 70 yılında praetor iken son vermiştir.

[lxxiv] Gaius Aurelius Cotta 75, Marcus Aurelius Cotta 74 ve Lucius Aurelius Cotta 65 yılında bu makama erişmiştir.

[lxxv] 95 yılındaki consuller Lucius Licinius Crassus ve Quintus Mucius Scaevola tarafın­dan çıkarılan kanun Roma vatandaşlığını illegal bir şekilde almış olanların yargı­lanmasını içermekteydi. Burada belirtildiği üzere, bu düzenleme müttefikler sa­vaşının çıkmasındaki en önemli nedendi. Ayrıca bk. Tweedie 2012, 123 vdd.

[lxxvi] Ayrıca bk. Cic. Balb. 54.

[lxxvii]          Savaş dört yıl sonra, yani 91 yılında başlamıştır.

[lxxviii]          Ayrıca bk. Crawford 1996, 13 vdd.; Sandberg 2001, 93.

[lxxix] 109 yılında consul görevinde bulunmuşlardır. Savaşa komuta eden M. Iunius Si­lanus, aynı yıl içerisinde Cimbri kavmi tarafından bozguna uğratılmıştır. Bundan dolayı Domitius Ahenobarbus kendisini dava etmesine karşın, davadan bir sonuç çıkmamıştır. Ancak Silanus ile Ahenobarbus arasında, Ahenobarbus’un babası ile iyi ilişkiler kurmuş olan Gallia’daki yandaşlarına karşı kötü davranması nedeniyle sorun yaşanmıştır. Bu dava sırasında Cornelius’un karşısında yer alan ve 80 yı­lında consul görevinde bulunan Q. Metellus Pius’un babası olan Q. Caecilius Me­tellus Numidicus da aynı yıl Numidia kralı Iugurtha’ya karşı yapılan savaşa komuta etmiştir. Marius’u da legatusu olarak bu savaşa götürmüştür. Kendisi görev sü­resinin sonrasında da sürdürdüğü savaşa istinaden Numidicus olarak adlandırıla­rak onurlandırılmakla birlikte, bölgedeki asıl başarılar Marius tarafından kazanıl­mıştır.

[lxxx]   91 yılında tribunus plebis M. Livius Drusus tarafından çıkarılan kanunlar. Kendisi­nin en büyük destekçisi L. Licinius Crassus’un ölümü ardından, takındığı tutum­dan dolayı senatusun kendisine birden bire desteğini kesmesi veya arka çıkma­ması üzerine, consul L. Marcius Philippus 91 yılının Eylül ayı sonlarında bu kanun­ları iptal etmiştir. Bu yasaların yürürlükten kaldırılması üzerine bk. Dart 2014, 88 vdd. Drusus yasaları için mücadelesini sürdürmekle birlikte, yasalarının iptal edil­mesinden çok kısa bir süre sonra öldürülmüştür. Bk. Marshall 1985, 243 vd.

[lxxxi] İstenmeyen yasaların yürürlükten kaldırılması üzerine bk. Lintott 1968, 132 vdd.

[lxxxii] Ambitus genellikle rüşvet olarak algılanmakla birlikte bu tür yasalar, bir adayın yürüttüğü seçim kampanyası sırasında rüşvet vermesi dışında yaptığı diğer usul­süzlükleri de kapsamaktadır. Bu nedenle bu kelime rüşvet yerine usulsüzlük şek­linde çevrilmiştir.

[lxxxiii]          Krş. Cass. Dio 36. 38. 1-2.

[lxxxiv]          P. Cornelius Scipio Africanus’un 194 yılında consul olduğu sırada, gösterilerde ay­rıcalık da sağlayan iyi konuma sahip oturma yerlerini senatorlara tahsis eden söz konusu bu düzenlemesinden kendisinin de rahatsızlık duyması kastedilmektedir. Ancak bunun ilk kez ludi Megalenses yerine ludi Romani sırasında uygulandığı da aktarılmaktadır. Süreç ve çelişkilerin değerlendirmesi üzerine bk. von Ungern-Sternberg 2006, 185 vdd.

[lxxxv] Valerius Antias kastedilmektedir.

[lxxxvi]          Scipio’nun o yılın censorları tarafından ikinci kez princeps senatus olarak anılması nedeniyle kendisinin buna sessiz kaldığı belirtilmektedir. Bk. Marshall 1985, 247.

[lxxxvii]         Burada Fenestella’nın kastedildiği düşünülmektedir. Konu üzerine bk. Marshall 1985, 247. Ancak cümleden de anlaşılacağı üzere Asconius bahsi geçen yazardan farklı bir düşünce içerisindedir.

[lxxxviii]         Yasanın görüşme faslının artık sona erdiğinin işaret edilmesi ardından oy hakkı olmayan insanlar ile oyunu kullanacak kişilere yönelik ayrılıp gitme talebinde bu­lunulduğu zaman, veto olanağının ortadan kalktığı anlaşılmaktadır (Taylor 1991, 145 dn. 37).

[lxxxix]          Söz konusu boşluk için, bir alt paragrafta anlatıldığı şekilde bir tamamlama öne­risi bulunmaktadır. … quamdiu cives nondum in suas quisque tribus suffragii fe­rundi transferuntur … Buna göre burası “…vatandaşlar oy vermek üzere kendi tri­buslarına henüz sevk edilmeden önce her bir kimse …” olarak çevrilebilir. Değer­lendirme üzerine bk. Kunkel – Wittmann 1995, 215 dn. 398.

[xc]    Situla kelimesinden türetilmiş olan sitella, önerilerin yasalaşması esnasında kura çekme amacıyla kullanılan testi, vazo veya kavanoz gibi bir tür kap için kullanılan terimdir. Söz konusu kabın içerisine kura işlemi sırasında su dökülmekte ve oy kullanacak olan birimin yerini saptamak amacıyla, bunun içerisine tribusların veya centuriaların isminin yazılı olduğu ahşap toplar atılmaktaydı. Bunun çalın­ması durumunda oylamanın durabileceği belirtilmektedir. Bk. Taylor 1991, 75.

[xci]    Tasarının görüşülmesi ve kabul edilmesi sürecinde yapılabilecek veto olanakları üzerine bk. Taylor 1991, 74 vd.

[xcii]   Aulus Gabinius ile Cornelius’un eylemleri karşılaştırılmakta ve Cornelius’un eyle­minin, sıraladığı bütün bunları yapmasına rağmen başına bir şey gelmeyen Aulus Gabinius’un yaptıklarından daha kabul edilebilir olduğunu iddia etmektedir. Ay­rıca bk. Crawford 1994, 120; Arena 2012, 128.

[xciii] Aulus Gabinius 67 yılında bir ilerlemenin kaydedilemediği korsanlarla ve haydut­larla mücadeleye olağanüstü yetkilerle Pompeius’un atanmasını talep eden bir tasarı sunmuştur. Bu sıralarda Pompeius taraftarı olmaları ikisinin ortak noktası­dır. Gabinius 58 yılında consul görevinde bulunmuştur.

[xciv] Cornelius ile aynı tarihte bu makamda bulunmuşlardır. Bu süreçte senatusun çı­karları doğrultusunda hareket eden Trebellius bir diğer tribunus plebis L. Roscius Otho ile birlikte Pompeius’un görevlendirilmesine karşı çıkmıştır. Onun görevlen­dirilmesi amacıyla çok cüretkâr bir tutum izleyen Gabinius’a Trebellius aynı şe­kilde karşılık vermek istemesine karşın çoğunluğu sağlayacak olan on sekizinci tri­bus ile tehdit edilmesi sonrasında katı tutumundan vazgeçmek zorunda kal­mıştır.

[xcv]   Sözünde durmaması üzerine ayrıca bk. Cass. Dio 36. 24. 4.

[xcvi] Tiberius Gracchus’un M. Octavius’u görevinden azlettirmesi üzerine ayrıca bk. Cic. Mil. 72; leg. 3. 24.

[xcvii] Böyle bir işlemin gerçekleştirilmesi için otuz beş tribusun on sekizinin onayı ge­rekmekteydi.

[xcviii]          Yasanın görüşülmesi ve kabul edilmesi sırasında yaşanan bu sürecin anlatımı için ayrıca bk. Cass. Dio 36. 30.

[xcix]   Senatusta bir kimsenin yasadan muafiyet elde etmesi adına gerçekleştirilen otu­rumlara katılımın çok düşük düzeyde olmasına bağlı olarak dokunulmazlığın elde edilmesi çok kolay olduğu için, söz konusu kararın görüşülmesini ve sonrasında oylanmasını zorlaştırmak adına böyle bir yöntem izlenmiştir.

[c]     Cornelius’un mahkûm edilmesi için uğraş veren önde gelenler yani Q. Horten­sius, Q. Catulus, Q. Metellus Pius, M. Terentius Varro Lucullus ve Mamercus Ae­milius Lepidus isimli şahıslar kastedilmektedir.

[ci]     Cornelius’un mahkûm edilmesi için uğraş veren ileri gelenler Cornelius’un davası sırasında hukukun üstünlüğünü ve mahkemelerin varlığını savunmalarına karşın, bunların Faustus’un davasında mahkemeyi devre dışı bırakmayı veya dikkate al­mamayı istemeleri eleştirilmekte ve bu şahıslar tutarsızlıkla suçlanmaktadır. Bk. Marshall 1985, 252.

[cii]    Cicero, Cornelius’un yasalardan muafiyet veya imtiyaz elde etmeye yönelik iki yüz yeter sayısını arayan yeni düzenlemesinin sağladığı faydayı, Faustus Sulla aleyhine dava açılmasının engellenemediğini örnek göstererek ortaya koymuş­tur. Ayrıca Cornelius’un bu düzenlemesiyle, güç sahibi kimseler tarafından yasa­lara yönelik karar almanın veya yasaları yok sayarak imtiyaz elde etmenin eskisi gibi kolay olmayacağını ifade etmiştir. Konu üzerine ayrıca bk. Marshall 1985, 252 vd.; Crawford 1994, 121 vd.; Lewis 2006, 278 vd.

[ciii]   Cicero burada Cornelius’un yürürlüğe soktuğu yasayı, Faustus Sulla üzerinden bir ikilem yaratarak savunmaktadır. Oğul Sulla’nın dava edilmekten kurtarılamadı­ğını belirterek Cornelius’un yeni düzenlemesinin faydalı olduğunu savunurken, oğul Sulla’nın yargılanması konusunda halk yanlılarından farklı düşündüğünü be­lirtmektedir. Cicero burada Sulla yanlısı bir tutum izlemekte ve koşullardan do­layı Sulla’nın o esnada yargılanmasının uygun olmadığını ileri sürmektedir. As­lında aynı konuda, halk yanlıları ve optimates lehine olabilecek bir tutum izlemesi ne­deniyle, kendi davası için de bir yarar elde etmiş oluyordu.

[civ]   Faustus Sulla bir tribunus plebis vasıtasıyla 66 yılında dava edilmiştir (Cic. Cluent. 94). Yeni düzenlemede bir şahıs adına senatusta imtiyaz elde etmek için iki yüz yeter sayısının aranması nedeniyle, Sulla kendisine dava açılmasından kurtula­mamıştır. Cicero jürinin o sıralarda güçlü olan halk yanlıları tarafından etkilene­bileceği gerekçesiyle, mahkeme öncesindeki bir contioda Sulla’yı o esnada yargı­lamanın zamanlama açısından doğru bir düşünce olmadığını belirtmiştir. Mah­keme gerçekleştiği zaman da, dava jürisi onun görüşünü dikkate alarak, ön yar­gıdan uzak durulması gerekçesiyle davayı ertelemiştir. Konu üzerine bk. Marshall 1985, 252 vd. ve 255. Cicero’nun Faustus Sulla’yı savunması üzerine bk. Crawford 1984, 61 vdd.

[cv]    Roma’nın bu esnada sürekli savaş halinde olmasına bağlı olarak, sayıları aşırı şe­kilde artan askerlere ödeme yapmak zorunda kalması ve iç siyasette yaşanan ik­tidar çekişmelerinin yarattığı istikrarsızlık bunun en önemli etkenleridir. Para kıt­lığı üzerine bk. Marshall 1985, 254; Lewis 2006, 278 vd.

[cvi]   Zamanında Sulla’ya çok yakın olan ve halen nüfuzunu koruyan kimselerden bah­sedilmektedir.

[cvii]   90 yılında tribunus plebis olarak görev yapan Q. Varius Severus Hybriada tarafın­dan yürürlüğe sokulmuştur ve düzenleme lex Varia de maiestate ismiyle bilin­mektedir. Müttefikleri isyana teşvik edip yardım yapanların cezalandırılması he­def alınmıştır. Bu yasa kapsamında dava edilenler ve hüküm giyenler üzerine bk. Broughton 1952, 26 vd.; Marshall 1985, 255 vd. 90 yılı başlarında yürürlüğe giren bu yasa üzerine bk. Gruen 1965, 59 vdd.

[cviii] 90 yılında tribunus plebis, 81 veya 80 yılında praetor, 76 yılında ise consul olarak görev yapmıştır. 90 yılındaki görevi sırasında işlediği suçlardan dolayı yargılan­mak istenmiştir. Ancak metinden de anlaşılacağı üzere bu gerçekleşmemiştir.

[cix]    66 yılında consul olan L. Volcacius Tullus’un babası olabileceği düşünülmektedir. Konu üzerine bk. Marshall 1985, 260; Crawford 1994, 124.

[cx]    Söz konusu bu olay Cn. Cornelius Dolabella 81 yılında praetor olduğu sırada ger­çekleşmiştir. Cicero, Cornelius’un praetorlara yönelik düzenlemesini kastederek, eğer Cornelius’un düzenlemesi daha önce çıkmış olsaydı, Dolabella’nın keyfiyet doğrultusunda Volcacius hakkında haksız bir hüküm vermemiş olacağını belirte­rek Cornelius’un düzenlemesini övmektedir. Bk. Crawford 1994, 124.

[cxi]    Kim olduğu bilinmiyor.

[cxii]   Cicero, Cornelius’un praetorların görevlerine başlamadan önce ilan ettikleri bil­dirilerine sadık kalmalarını hayata geçiren düzenlemesini savunurken, özgür bir insan olduğunu dile getirmekle birlikte, yine de bir talep sonucunda keyfiyet doğ­rul­tusunda karar ve­rebilen Sisenna’ya göndermede bulunmakta ve muhtemelen Cornelius’un azat­lısı olan P. Scipio’ya kalan mülkleri Sisenna’nın vermemesini eleş­tirmektedir. Konu üzerine bk. Lintott 1977, 184 vd.; Marshall 1985, 260; Crawford 1994, 124.

[cxiii] Aynı zamanda tarihçi kimliğiyle bilinen L. Cornelius Sisenna, 78 yılında hem prae-tor urbanus hem de praetor peregrinus olarak görev yapmış ve 67 yılında Pom­peius komutasında görev yaparken hastalanması nedeniyle Krete dolaylarında hayatını kaybetmiştir. Kendisi ve eserleri hakkında bk. Rawson 1979, 327 vdd.; Brennan 2000, 484.

[cxiv] Divisores: Seçim kampanyası sırasında ilgili aday adına hareket eden ve seçim desteği kazanmak için onun adına harcamalarda veya çeşitli faaliyetlerde bulu­nan kişilerdir.

[cxv]   Calpurnius Piso’nun daha yumuşak olduğu gerekçesiyle benimsenmeyen yasası kastedilmektedir. Ayrıca bk. Cass. Dio. 36. 39. 1.

[cxvi] Cicero burada görünüşe göre, eğer Cornelius’un seçimlerdeki usulsüzlüğü önle­meye yönelik katı yasası çıksaydı, mevcut adayların kampanyaları sırasında suça meyletmeyeceklerini belirtmektedir (bk. Crawford 1994, 125). Çünkü P. Autro­nius Paetus ile P. Cornelius Sulla 65 yılı için consul seçilseler de, daha sonra suçlu bulunmuşlar ve kazandıkları consul olma hakkından men edilmişlerdir. Her ne kadar adaylar Calpurnius’un düzenlemesi uyarınca haklarını kaybetseler de, bu durum ilgili soruna yönelik yapılan düzenlemede boşluk olduğuna işaret etmek­tedir. Cicero da 64 yılında, consul seçimi öncesinde senatusta yaptığı konuşmada bu soruna yönelik yeni bir yasanın çıkmamasından dolayı memnuniyetsizliğini açıkça yansıtmamış olmakla birlikte (Asc. Tog. Cand. 79 / 88), seçim kampanyası sırasında adaylar ve onların yandaşları tarafından yapılabileceklerin çerçevesinin yeterince açık saptanmamasından yakındığı gözlemlenmektedir. Buna karşın 63 yılında ise, mevcut yasanın seçimler için yeterince ağır koşullar içerdiğini belirt­miştir. Bk. Cic. Mur. 46.

[cxvii] Seçimle elde ettiği consul olma hakkını dava sonucunda kaybeden Sulla’yı 62 yı­lında savunmuştu.

[cxviii]          65 yılı için consul seçilen P. Autronius Paetus ile P. Cornelius Sulla’nın seçim kam­panyası sırasında usulsüzlük yaptıkları gerekçesiyle kazandıkları consul olma hak­kından men edilmeleri ardından bunları dava eden diğer adaylar, yani L. Cotta ile L. Torquatus bunların yerine consul seçilmişlerdir.

[cxix]   Bu ismi taşıyan bir collegiumun varlığına dair değerlendirmeler üzerine bk. San­tangelo 2007, 96 vdd.

[cxx]   Bu yasalar 64 yılından sonraki dönemde çıkarılmıştır.

[cxxi] Bu söz, 133 yılında pontifex maximus Publius Scipio Nasica tarafından Tiberius Gracchus’un eylemlerinden dolayı söylenmiştir. Bk. Val. Max. 3. 2. 17. Krş. Vell. 2. 3. 1; Plut. Tib. Gracch. 19. 3. Detaylı bir değerlendirme için ayrıca bk. Wiseman 2006, 336 vd. Sadece pontifex maximus olmasına ve resmi bir vazifesi olmama­sına karşın Nasica, Tiberius Gracchus’un öldürülmesine neden olmuştu.

[cxxii] Cornelius’un çıkarmak istediği seçim usulsüzlüğüne yönelik yasaya istinaden con­sul Calpurnius Piso da kendi yasa önerisini hazırlamıştı. Ancak praetor seçimleri­nin iki kez ertelenmesine neden olan bu yasa tasarısının görüşülmesi esnasında, mevcut tasarının kendilerine de dokunması nedeniyle kalabalık bir divisores grubu kaba kuvvet yoluyla kendisine engellemede bulunmuş ve onu forumdan kovmuş­tur. Piso daha sonra kalabalık bir koruma ordusu eşliğinde geri gelmiş ve önerisi­nin yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Konu üzerine ayrıca bk. Cass. Dio 36. 38; 36. 39. 1. Piso, consul olmayı mevcut seçim kampanyasına aykırı bir tutum izleyerek başarmıştır. Bu nedenle seçim kampanyalarında adaylara yönelik katı kurallar ge­tirmesi, kendi yaptıklarına tezatlık oluşturmuştur.

[cxxiii] Manilius’un azatlıların oy kullanmasına dair öneride bulunduğu yasaya gön­derme yapılıyor.

[cxxiv] Manilius kastedilmektedir.

[cxxv] Mahkemede karar verecek olan jüri kastedilmektedir.

[cxxvi] Tribunus plebis biriminin yetkilerinin arttırılması ve güçlendirilmesi kastedilmek­tedir. Konu üzerine ayrıca bk. Broughton 1952, 126.

[cxxvii]          494 yılına karşılık gelmektedir.

[cxxviii]         Tribunus plebis makamı kastedilmektedir. Süreç ve bu makamın gücü üzerine ay­rıca bk. Cic. leg. 3. 19; 3. 20; 3. 21; 3. 22; 3. 23; 3. 24; 3. 25; 3. 26.

[cxxix] Tribunus plebis makamının oluşturulması kastedilmektedir. A. Verginius Tricos­tus Caeliomontanus ile T. Veturius Geminus Cicurinus 494 yılında consul olarak görev yapmışlardır.

[cxxx] 449 yılında gerçekleşmiştir.

[cxxxi] Burada antik dönemin en acıklı olaylarının bir tanesinden bahsedilmektedir. 449 yılında gerçekleşen bu olayda, decemvir biriminin nüfuz sahibi bir üyesi olan pat­ricii sınıfına mensup Appius Claudius, Verginia isimli bir kızdan hoşlanmasına kar­şın, ondan aşkına bir karşılık görmemiştir. Bunun üzerine onun adına hareket eden Marcus Claudius isimli bir şahıs, Verginia normalde özgür bir kız ve başka biriyle nişanlı olmasına karşın onun Appius ile evlenmesini sağlamak için, fo­rumda gördüğü zaman kızı kolundan tutmuş ve kendisinin kölesi olduğunu iddia ederek onu alıkoymuştur. Bu olay nedeniyle büyük bir kargaşanın yaşanması so­nucunda, Appius kendisinin başkanlık ettiği duruşmada kızın, kendisinin adamı olan Claudius’ta kalmasına hükmetmiştir. Plebs sınıfından bir centurio olan baba Verginius kızını geri almak için elinden bir şey gelmeyeceğini anlayınca, kızını kendi eliyle öldürmüştür. Bu gelişmelerin ardından oluşan tepki sonucunda de­cemvir birimi kaldırılmıştır.

[cxxxii]          100 yılı başlarında yürürlüğe girmiştir. Eyaletlerde valilerin otoritesini kısıtlayan yeni koşullar içermektedir.

[cxxxiii]          Bu yasalarla populusa bazı haklar tanınmıştır.

[cxxxiv]          137 yılında tribunus plebis L. Cassius Longinus Ravilla tarafından çıkarılan ve lex Cassia Tabellaria olarak bilinen yasa. Bu kanunla, yargılamalarda gizli oy kullan­manın kapsamı, vatana ihanet suçu dışarıda bırakılacak şekilde genişletilmiştir.

[cxxxv]          Söz konusu yasa 104 yılında tribunus plebis L. Cassius Longinus tarafından çıka­rılmıştır.

[cxxxvi]          Söz konusu kişi 106 yılında consul görevinde bulunan Q. Servilius Caepio isimli şahıstır. 6 Ekim 105 tarihinde, 105 yılında aynı zamanda consul görevinde bulu­nan Cn. Mallius Maximus ile birlikte Arausio yakınlarında Cimbri kavmine karşı yaptığı savaşta ağır bir mağlubiyet almıştır. Caepio’nun, Roma’nın müttefiklerinin altınlarını zimmetine geçirmekle suçlanması üzerine, 104 veya 103 yılında tribu­nus plebis olan C. Norbanus’un girişimiyle kendisi imperium yetkisinden mahrum bırakılmış ve yargılanması ardından hapishaneye gönderilmiştir. Buna karşın 103 yılında tribunus plebis L. Reginus sayesinde Smyrna’ya sürgüne giderek ölüm ve hapis cezasından kurtulmuştur. Konu üzerine bk. Lintott 2006, 109.

[cxxxvii]         75 yılında consul Gaius Aurelius Cotta tarafından çıkarılan düzenleme. Metinden de anlaşılacağı üzere, daha önce tribunus plebis görevinde bulunmuş kimselere daha üst seviyedeki makamlara seçim yoluyla ulaşmanın önündeki engel kaldırıl­mıştır. Ayrıca bk. Cass. Dio 36. 38. 2.

[cxxxviii]        Mahkemelerde jüri üyeliği konusunda senatus üstünlüğüne son veren ve 70 yılında praetor Lucius Aurelius Cotta tarafından çıkarılan lex Aurelia Iudiciaria isimli düzenleme.

[cxxxix]          Bu konuşmadan önceki iki yıl kastedilmektedir. Tribunus plebis L. Roscius Otho tarafından 67 yılı başlarında çıkarılmıştır. Ayrıca bk. Iuv. Sat. 3. 159; Liv. perioch. 99. 2.

[cxl]    Bu düzenleme buradan da anlaşılacağı üzere, equites sınıfına eski kazanımlarının bir iadesi olarak görüldüğü gibi (Vell. 2. 32. 3; Cic. Mur. 40), Otho’nun getirdiği bir yenilik olarak da değerlendirilmektedir. Bk. Plut. Cic. 13. 2-3. Konu üzerine ayrıca bk. Marshall 1985, 272.

[cxli]   Lex Plautia iudicaria olarak da bilinmektedir. Bu yasa uyarınca mahkemelerde görev yapan jüri üyeleri büyük ölçüde senatorlar arasından ve equites sınıfından seçilmiştir. Bunun yanında, sayıca daha az olmakla birlikte bazen plebs sınıfından kimseler de onlarla beraber jüri üyesi olarak görev yapmaya başlamışlardır. Nor­malde mahkemelerde senatus kesiminin jüri üyesi olarak yer almasına Gaius Gracchus tarafından son verilmiş ve sadece equites sınıfı bu görevi icra etmiştir. Sulla’nın önayak olduğu bu düzenleme görünüşe göre özellikle publicani birimi­nin mahkemelerdeki gücünü kırma amacını taşımaktaydı.

[cxlii] Pompeius Strabo, Pompeius Magnus’un babasıdır. 89 yılında consul, 88 yılında ise proconsul olarak görev yapmıştır. Cicero da kariyerine Pompeius Strabo ko­mutasında başlamış ve aralarında çok güçlü bir bağın olduğu Pompeius ile ilişki­sini bu sıralarda kurmuştur. Badian (1969, 465 vdd.) bu kişinin Pompeius Strabo yerine 90 yılında tribunus plebis olarak görev yapan Cn. Pomponius olduğunu be­lirtmektedir. Aslında söz konusu mahkemenin gerçekleştiği yılda Pompeius Strabo’nun kendisine dokunulmazlık sağlayan bir görevde bulunması yanında, Ci­cero’nun Pompeius’a karşı büyük bir hayranlık duyması ve daha da önemlisi Pom­peius’tan bu sıralarda consul olma yolunda büyük beklentiler içerisinde olması dahi, bu kişinin Pompeius Strabo olamayacağına işaret etmektedir. Adı geçen kişi için çok ağır ifadeler kullanan Cicero bu örneği, Cornelius’un davası ile benzerlik taşıması nedeniyle vermektedir. Hem söz konusu kişi hem de Cornelius maiestas kapsamında yargılanmıştır. Cicero burada, nefret edilen bir kimse olmasına rağ­men, karışık jüri önünde yargılanması sayesinde aklanan ilgili şahsın durumundan yararlanmaya çalışmıştır. Süreç üzerine bk. Crawford 1994, 134 vd.

[cxliii] 89 yılında consul olarak görevde bulunmuşlardır.

[cxliv] Mahkemelerdeki jüri üyeleri kastedilmektedir.

[cxlv] Marcus Lucullus ile Mamercus Aemilius Lepidus Livianus kastedilmektedir. Bun­lar, ilk mahkeme sırasında tanık olarak ifadelerini vermemişlerdir. Konu üzerine ayrıca bk. Crawford 1994, 139.

[cxlvi] 104 yılında tribunus plebis görevinde bulunan Cn. Domitius Ahenobarbus kaste­dilmektedir. Babasının ölümüyle boşalan pontifex kurulu veya augur üyeliğine kendisinin alınmamasına içerleyen Ahenobarbus buna Scaurus’un neden oldu­ğunu düşündüğü için, Lanuvium’daki Penates kültünü kastederek görevi sıra­sında dini unsurlara karşı görevini layıkıyla icra etmediği gerekçesiyle onun yargı­lanmasına vesile olmuştur. Ancak bu girişiminden sonuç alamamış ve Scaurus ço­ğunluğun oyuyla aklanmıştır.

[cxlvii]          Domitius Ahenobarbus’un soyu plebs sınıfına dayanmakla birlikte, kendi soyunda consul mertebesine ulaşan birisi olduğu için, soylu olarak nitelendirilmektedir. Plebs sınıfına mensup bir kimse consul olmayı başardığında, kendi soyundan ge­lecek olanlara önemini hiç kaybetmeyecek, büyük ve çok değerli bir miras bırak­mış oluyordu. Çünkü artık homo novus olarak hor görülmeyen bu gibi kimselerin soyundan gelenlerin consul olabilmesi çok daha kolay olmaktaydı. Burada, ken­disi gibi olanların desteği vurgulanmaktadır.

[cxlviii]          Diğer dini birimlerde de olduğu üzere, Domitius Ahenobarbus’un talip olduğu pontifex ya da augur biriminden, bir ölüm veya olağanüstü farklı bir durum ne­deniyle bir üye boşalması durumunda yeni üye, ilgili birime üye diğer rahiplerin kararıyla belirlenmekteydi. Kendisinin durumuna içerleyen Domitius, söz konusu birime katılacak üyenin halk tarafından seçilip atanmasına olanak veren ve lex Domitia de Sacerdotiis olarak bilinen düzenlemeyi yürürlüğe sokmuştur. Bunun için de on yedi tribus yeterliydi. Kendisi, bu yasanın yürürlüğe girmesinden çok kısa bir sonra, yani 103 yılında pontifex maximus olarak seçilmesiyle istediğini elde etmiştir. Konu üzerine bk. Beard 1990, 22 vd.; Millar 1998, 91 vd.

[cxlix] Q. Lutatius Catulus 78 yılında consul, 75 yılında censor olarak görev yapmıştır.

 

18 January 2019 Aykan A.
← Salâhaddin Eyyûbî ile Pisalıların Anlaşması
Ortaçağ Tüccarları ve Bankerleri →

eISSN: 2458-7826

SCImago Journal & Country Rank

eISSN: 2458-7826

    PhaseKapakWeb
    PhaseKapakWeb
    PhaseKapakWeb PhaseKapakWeb PhaseKapakWeb

    ISSUE I (2015)

    ISSUE II (2016)

    ISSUE III (2017)

    ISSUE IV (2018)

    Search for Publication

    Popular Posts

    • PLUTARKHOS, Agesilaos & Pompeius: Giriş, Değerlendirme ve Açıklayıcı Notlar
      PLUTARKHOS, Agesilaos & Pompei...
    • Antigonus the One-Eyed: Greatest of the Successors
      Antigonus the One-Eyed: Greatest of...
    • Strabon, Geographika: XVII. Kitap
      Strabon, Geographika: XVII. Kitap
    • Geç Antikçağ Dünyası
      Geç Antikçağ Dünyası
    • İzmir Ticaret Tarihi Müzesi Antik Dönem Sikke Koleksiyonu
      İzmir Ticaret Tarihi Müzesi Antik D...
    • Avrupa’daki Asya ve Batı’nın Şekillenişi Cilt 2, Tek Dünyaya Doğru – Antik İran ve Batı
      Avrupa’daki Asya ve Batı’nın Şekill...
    • Bizans İmparatorluğu Tarihi
      Bizans İmparatorluğu Tarihi
    • Anadolu’da Roma Eyaletleri: Augustus Dönemi
      Anadolu’da Roma Eyaletleri: Augustu...
    • Eskiçağ Ahlakları
      Eskiçağ Ahlakları
    • Plutarkhos, Paralel Yaşamlar: Agesilaos
      Plutarkhos, Paralel Yaşamlar: Agesi...
    • Sualtı Arkeolojisindeki Tarihsel Partikülarizme [Tek Tarafçılığa] Yönelik Bir İtiraz
      Sualtı Arkeolojisindeki Tarihsel Pa...
    • Stobaios, Anthologium IV. 23. 61; 28. 19; 25. 50
      Stobaios, Anthologium IV. 23. 61; 2...
    • Müslümanların İktisadi Düşünce ve Analize Katkıları
      Müslümanların İktisadi Düşünce ve A...
    • Büyük İskender
      Büyük İskender
    • Cumhuriyet Dönemi Roma Vergi Sistemi
      Cumhuriyet Dönemi Roma Vergi Sistem...

    PhaseKapakWeb

    eISSN: 2149-7826

    Libri

    • Home
    • About
    • Current Issue
    • Archive
    • Publication Policies
    • Publication Process
    • Contact

    Creative Commons Lisansı
    Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

    Popular Publications

    • PLUTARKHOS, Agesilaos & Pom...
    • Antigonus the One-Eyed: Greatest...
    • Strabon, Geographika: XVII. Kita...
    • Geç Antikçağ Dünyası
    • İzmir Ticaret Tarihi Müzesi Anti...
    • Avrupa’daki Asya ve Batı’nın Şek...
    • Bizans İmparatorluğu Tarihi

    Recent Publications

    • Strabon, Geographika (Coğrafya): Kitap XI.1-14 20 March 2025
    • Stamped Amphora Handles from Magarsus 18 February 2025
    • New Dedications from Phaselis to Apollon Epidamos, Artemis Pergaia and Hephaistos 28 December 2024
    • New Inscriptions from Olympos (Lykia) 21 December 2024
    • New Inscriptions from Nikaia XVI: Votives to Zeus (Bronton and Gorzaios) 18 December 2024
    • New Reading of I.Mylasa I, 403 15 December 2024
    • A Wandering Jewish Tombstone 9 December 2024

    Search for Publication

    Archive

    Flag Counter
    • Home
    • About
    • Current Issue
    • Archive
    • Malpractice
    • Submission
    • Policies
    • Process
    • Contact
    Copyright © 2015 www.libridergi.org
    • Türkçe (Turkish)
    • English