Sümerler ve Akadlar Tarih, Toplum, Kültür.
G. J. SELZ
ISBN: 9786254490507
Sayfa: 155
Baskı Yılı: 2020
Baskı Yeri: İstanbul
Yayınevi: Alfa Yayınları
LIBRI VII (2021) 23-24
Geliş Tarihi: 16.02.2021 | Kabul Tarihi: 23.02.2021
Elektronik Yayın Tarihi: 28.02.2021
Telif Hakkı © Libri Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi, 2021
G. J. SELZ, Sümerler ve Akadlar Tarih, Toplum, Kültür. Alfa Yayınları, 155 sayfa. Aralık 2020. Çev. F. G. Gerhold. ISBN: 9786254490507
Gebhard J. Selz’in 4 bölüm ve Önsöz’den (9-13) oluşan bu kitabı Sümerler ve Akadların tarihine kısa bir giriş niteliği taşımaktadır. Yazar kitabında Sümer ve Akad ülkelerinin toplumsal, ekonomik, siyasi ve kültürel hayatını temel özellikleri ile incelemiştir. Bu temel özelliklerin yan sıra Amurriler ve Elamların saldırısında her iki halkın düşüşü ele alınmaktadır. MÖ III. binyılda erken gelişmiş uygarlıkların ortaya çıkışını, tarih öncesini, Sümerlerin ve Akadlar’ın ortaya çıktığı dönemde Mezopotamya’nın nasıl olduğu, bu iki kavmin başarıya ulaşmasındaki belli başlı dinamikler genel çerçevede kitapta ele alınan konulardır.
Kitabın temel ilkeler bölümünde yer ve zaman başlığı altında, Mezopotamya’nın tarihsel ve coğrafi sınırları çizilmektedir (15-17). Sümer ve Elam uygarlığının ortaya çıkışından önceki tarihsel gelişim de yaşam ve çevre konjonktürü ile değerlendirilmektedir (17-21). Geç Uruk döneminden Cemdet Nasr dönemine geçiş için verilen tarihlerin III. binyıldan daha çok II. binyıla karşılık değerler olduğunu Kronolojik sorunlar bölümünde kesin ve göreceli kronoloji vererek bu tartışmalı konuya yazar alternatif bir başlık oluşturmuş gibidir(22-26). Sümer ve Akad medeniyetlerinin tarih, toplum ve kültürle ilgili kaynaklar kısmında bu iki uygarlığın ortaya çıkışına zemin hazırlayan Mezopotamya topraklarının verimliliği, gelişim ve atılım yapmasına vesile olan maddesel öğelerin yanı sıra yazının icadı dayanak olarak gösterilmektedir (27-33). Yazar bu konuları fazla detaylandırmadan ve tartışmadan temel olarak ele almaktadır. Yazının oluşum ve gelişim evreleri Geç Uruk dönemi ve Cemdet Nasr dönemi, Erken Hanedanlık dönemi olarak üç safhada değerlendirilmiştir (34-38).
Sümer ve Akad tarihine geçişi yazar III. binyılı Geç Uruk’un son evresi ve Cemdet Nasr dönemini (3400-2900 civarı) ele alarak başlamıştır. Çok katmanlı bir yerleşim sisteminin merkezi olan Güney Mezopotamya şehri Uruk, 25.000 ila 50.000 kişilik nüfusuyla, dev bir iş gücünü finanse edebilecek ticaretiyle, büyük yapılarıyla (ziggurat, tapınak, saray) Antik Mezopotamya tarihinde şehirli toplum yapısına örnek olarak gösterilmiştir. Uruk Vazosu’nun tasvirlerini detaylandıran yazar tarihsel önemine de dikkat çekmek istemiştir (39-48). Uruk’dan Cemdet Nasr dönemine geçişin belirlenmesi noktasında zorluk olduğunu söyleyen müellif Erken Hanedanlık döneminin başlangıcını MÖ 2900 civarına tarihlendirmiştir (51-53). Ur’un yeni yerleşimlerden biri olmasından sonra Fara ve Abu Salabikh’de yazının kullanım fraksiyonlarını ele aldıktan sonra (56-62) olaylar tarihinin başlangıcı Erken Hanedanlık Devleti’nde I. Lagaş Hanedanı dönemine atama yapılmaktadır. Devletin kurucusu olan Ur-Nanşe ve onun torunu olan Eannatum dönemlerinde devletin sınırlarının genişletildiğinden bahsedilmektedir (62-69). Bir diğer taraftan Urukagina döneminde planlı ekonominin katalizör unsurlarından olan tarım ürünleri ve toprağın yönetimi, hayvan yetiştiriciliği, tekstil ürünleri, zanaat ve keresteciliğin yanı sıra balıkçılık hatta dış ticaret konularında hükümdarlığın kurumsal olarak örgütlendiği anlatılmaktadır (72-79).
Akad Devleti’nin kuruluşu (2340-2200) Sargon ile başlatılmaktadır. Sümer ve Akad dininin bağdaştırılmasına yardımcı olan tanrı Enheduanna metinlerinden ve diğer tanrılardan bahsedildikten sonra Sargon’un ardılları olan Maniştuşu ve Rimuş hanedanlık dönemi ve akabinde Naram-Sin dönemi zaferleri ve önemli olaylarını anlatan muharrir; olayları kısa ve detaylandırmadan tekdüze anlatmıştır (80-91). Şarkalişarri döneminden sonra Sümerler üzerinde etki ve kontrollerini kaybetmeye başlayan Akadlar Yukarı Fırat’daki Mari ve Suriye’deki Ebla kenti ve diğer şehirlerde Guti döneminin sonuna kadar nüfuzunu yitirmiştir (91-95). Akad Krallığı yıkıldıktan sonra Güney Mezopotamya kökenli bir hükümdar ailesinin, kısa bir zaman dilimi için Lagaş Devleti’ne yeniden tarihsel bir önem kazandırdığı ifadelerine bu hanedanın Gudea Hanedanı olduğunu ekleyerek devam eden edip; bu hanedanlık döneminin bir barış prensliği dönemi olup olmadığını tartışmaktadır (96-103). Savaş Tanrısı Ningursu-Ninurta üzerine oluşturulmuş mitler, heykel ve ölü kültü hakkında kısa anektodlar aktarıldıktan sonra II. Uruk olarak adlandırılan hanedanın yaklaşık olarak Gudea’nın hükümdarlığı ile eşzamanlı olduğu ve Utuhegal’in de Gutileri nihai olarak yenme liyakatını gösteren kişi olduğu aktarılmaktadır (104-109).
Bir Sümer Rönesansı olan III. Ur Krallığı [2112-2004] hükümranlarında Ur-Nammu’nun ülkede yaptığı bilhassa imar, adalet, güvenlik ve diğer bütün hizmetlerine öteki hükümdarlık dönemlerine kıyasla geniş ölçüde yer verilmiştir (110-116). Ur-Nammu’nun ölümünden sonra iktidarı devralan Şulgi’nin Mezopotamya tarihi için 48 yıl sürecek parlak dönemin başlatıcısı olduğu icraatlarıyla birlikte verilmiştir [2093-2046]. Krallığın altyapısı ve politik örgütlenmesi için gösterdiği çabalar aktarılırken diğer hükümdarlar döneminden farklı olarak bu dönemdeki entrikalara da değinen yazar Amar-Sin’i de babasının izinden yürüyen bir kral olarak aktarmaktadır [2046-2039]. İbbi-Sin{İbbi-Suen} döneminde krallığın bozguna uğrayıp ve ülkenin hem askeri hem de ekonomik olarak çöküşe geçmesinden sonra Elam birlikleri ile birleşen İşbi-Erra’nın Güney Babil’i kontrolü altına almasıyla birlikte III. Ur Krallığı sona ermiştir (117-134).
Sümer ve Akad tarihi için genel değerlendirme ile sonuç kısmını beşinci kısımda ele alan yazar teknik yenilikler ve değişimler bölümünde sulama sistemindeki teknolojik ilerlemeler, sabanın kullanımı ve zanaat alanındaki kültür ithaline vurgu yapmıştır (135-136). Doğanın her şeye gücü yeten varlığının, kendini her yerde göstermesi sonucu doğa olayların tanrılaştırılmasına neden olduğu ilerleyen zamanda toplumsal düzendeki farklılaşmanın neticesinde de hükümdarın da tanrılar gibi bireylerden uzaklaştığı yorumu yapılmıştır (136-137). Yazarın Mezopotamya düşüncesi kısmında ele almaya çalıştığı konu bu medeniyetin altyapısını oluşturan düşünce için oldukça sığ kalmıştır (138). Müellif toplumda birey anlayışının oluştuğunu aktarırken Sümer ve Akad toplumlarının aile yapısı hakkında tam olarak bilgi sahibi olunamadığı ve köleliğin {tapınak köleliği} bu toplum modellerinde var olduğunu söylemektedir (139-141). Erotizm ve evlilik konusuna (142) da değinen yazar hipotez olarak sentez kısmını oldukça az tutmuş, Sümer ve Akad tarihini değerlendirme noktasında yetersiz kalmıştır (143-144).
Gebhard J. Selz, Sümerler ve Akadlar üzerine kaleme aldığı bu kitabında konuları siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan temel çerçevede değerlendirmiştir. Müellif, tarihi kıymete haiz olan yazının icadını ve aynı şekilde yazının Mezopotamya ve bi’l-cümle diğer coğrafyalara aktarımı ve yayılımı konusunu oldukça yüzeysel geçmiştir. Tarihin başlangıcı noktasında oluşum göstermiş bu uygarlıkların anlatımı ve aktarımı noktasındaki sığ seçicilik, devamında teşekkül eden medeniyetleri kompozitleştirme ve bağıntı kurma noktasında noksan kalmamıza neden olmaktadır. Kitabı ele alan kalem sahibinin, Tarih Neden Yazılır? isimli son bölümünde tartışmaya ve açıklamaya düçar olduğu konuyu kavrayabilmek için araştırmanın derinliğini ve düşünsel altyapısını arttırmak gerekmektedir.
Akdeniz Üniversitesi
Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü
Gülsün Acar (PhD.)
gulsunacar952@gmail.com
Kalıcı bağlantı adresi: http://www.libridergi.org/2021/lbr-0285