Medieval Literature: The Basics
A. J. WEİSL – A. J. CUNDER
ISBN: 9781317210634
Sayfa: 179
Baskı Yılı: 2018
Baskı Yeri: New York
Yayınevi: Routledge
LIBRI VI (2020) 67-70
Geliş Tarihi: 09.12.2019 | Kabul Tarihi: 27.02.2020
Elektronik Yayın Tarihi: 23.03.2020
Telif Hakkı © Libri Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi, 2020
A. J. WEİSL and A. J. CUNDER, Medieval Literature: The Basics. New York 2018. Routledge, 179 sayfa. ISBN: 9781317210634
Seton Hall Üniversitesi’nde İngiliz Dili Profesörü olan Angela Jane Weisl ile İngiliz Dili Yüksek Lisans mezunu Anthony Joseph Cunder’ın birlikte kaleme aldığı Medieval Literature: The Basics önsözünde belirtildiği üzere konuyla ilk defa karşılaşan öğrenciler için ideal bir giriş olduğu kadar Ortaçağ Edebiyatı’yla daha derinden ilgilenmek için bir sıçrama tahtası görevi görmek üzere yazılmıştır. Yine önsözde kitabın dört soruyla ilgileneceği belirtilir: 1. Ortaçağ Edebiyatı Nedir?, 2. Ortaçağ Edebiyatı’nın Belli Başlı Konuları ve Türleri Nelerdir?, 3. Teknoloji Geliştikçe Nasıl Bir Evrim Geçirmiştir?, 4. Yirminci Yüzyılla Bağlantısını Nasıl Korumuştur?. Kitap Giriş bölümü ve ana konuyu işleyen altı bölüm: Introduction: Here Begynneth Game: The Basics of Medieval Literature (1-9), 1. Game of Texts: The Magic of Medievalism (10-27), 2. How to Wield a Sword in the Middle Ages: The Literature of War and Violence (28-50), 3. Chivalry is Not Dead: The Literature of Love and Desire (51-76), 4. Touching Heaven: The Literature of Religion (77-104), 5. Meeting Monsters on the Map: Medieval Literature of Space and Time (105-122), 6. The Most Extreme: Iconic Authors of the Middle Ages (123-154), İnternet kaynakları (155-157), Kaynakça (158-163) ve Dizin’den (164-170) oluşmaktadır.
Giriş bölümü (Introduction: Here Begynneth Game: The Basics of Medieval Literature, 1-9) “Ortaçağ Edebiyatı nedir?” sorusuyla başlar. Bu bölümde öncelikle Ortaçağ’ın ne olduğunu, neyle karakterize olduğunu genel hatlarıyla anlatılır. Ortaçağ’da yaşanan siyasal, ekolojik ve teknolojik olaylardan kısaca söz edildikten sonra Ortaçağ teriminin ortaya çıkışı ve kimler tarafından ne zaman kullanılmaya başlandığı aktarılır. Döneme özgü edebiyat, düşün dünyası, güzel sanatlar ve mimari ile ilgili genel bilgiler verilip kitabın ana konusuyla bağlantılı olarak Ortaçağ’da edebi ürünlerin nasıl kopya edildiklerine değinilmiştir. Daha sonra Ortaçağ Edebiyatı’nı okuyabilmenin ve araştırabilmenin zorluklarından söz edilip Ortaçağ Edebiyatı’nı şekillendiren kavramlar ele alınmıştır. Yazarlar bu kitapta edebi türler üzerine, özellikle Batı Avrupa ve başta Hristiyan Edebiyatı üzerine eğileceklerini belirtirken bunun nedenlerini dile getirmiştir. Son olarak da tek tek bölümleri tanıtmıştır. Bölümün sonunda “For Further Reading” başlığı altında bu konuda çalışmak isteyenlere rehber olması açısından kaynaklar yer alır ve yazarlar bu eserleri de birkaç cümleyle değerlendirmiştir.
Game of Texts: The Magic of Medievalism (10-27) başlığını taşıyan bölüm aslında Ortaçağ hakkında bildiğimizi sandığımızdan daha fazla bilgimiz olduğunu iddia edip “medievalism” terimini ele alır. Bölümün içinde dört alt bölüm, bir sonuç ve bir de “For Further Reading” kısmı yer almaktadır. Yazarlar ilk altbölüm olan Epic Fantasy and The Middle Ages’a J. R. R. Tolkien’in fantastik edebiyat üzerine söyledikleri ile başlar. Fantastik tür hakkında kısaca bilgiler verdikten sonra J. R. R. Tolkien, Christopher Paoloni ve George R. R. Martin’in eserlerini örnek olarak verir. Buradan hareketle “niçin çağımız yazarlarının Ortaçağ’ı kendi sihirli dünyalarına uygun bir arka plan olarak gördükleri” sorusunu sorar. Bu soruyu bölümün başında Tolkien’den alıntıladıkları “escapist” yani hayal gücüne dayalı ya da romantik türdeki hikâyelerin insanlar üzerindeki etkileriyle cevaplar. Ortaçağ’ı konu edinen çağımız yazarları ile Ortaçağ’da eser kaleme almış yazarları karşılaştırdıktan sonra aslında çağdaş yazarların mevcut dönemdeki endişelerini de ürettikleri Ortaçağ hikâyesine kattıklarını dile getirerek bu altbölümü bitirir. Medieval Movies altbölümünde bir filmi neyin Ortaçağ’a ait yaptığını tartışır. Ortaçağ’ı anlatan filmlerin sağlamaya çalıştıkları tarihe ya da gerçeğe uygunluk niteliğinin bile bir fantezi olduğunu savunan yazarlar konuya açıklık getirebilmek adına Monty Python and the Holy Grail, Beowulf (2007) ve benzeri filmleri değerlendirir. Bir sonraki altbölüm olan Medieval Video Games’te filmler gibi video oyunlarının da benzer yoldan Ortaçağ’ı konu edindiklerini belirtir. Bu oyunlarda başarı sağlamak için oyuncuların Ortaçağ’a özgü konularda bilgi sahibi olması gerektiğini savunan yazarlar edebiyat ve video oyunları arasındaki farklara değinerek konuyu ele alır. Medieval Novels başlıklı bölüme “eğer çağdaş bir roman Ortaçağ’da geçiyorsa, bu roman Ortaçağ’a ait sayılır mı?” sorusuyla başlar. Ian Watt ve Michael McKeon’un görüşlerinden yola çıkarak Ortaçağ anlatısını ele alıp Ortaçağ’da oluşmuş eserlerle Ortaçağ konulu çağdaş eserler arasında bir ayrıma varmasını sağlayacak bilgileri sıralar. İlk gotik roman olarak nitelendirilen, Horace Walpole’un 1764 tarihli Castle of Otronto’yu Ortaçağ açısından kısaca değerlendirir. Bu konuyla ilgili olarak pek çok örneğe yer verdikten sonra Ortaçağ romanlarının pek çok biçimi olduğunu ve bu biçimlerin neler olduğunu belirtir. Bu altbölümü çevirilerin de “medievalism” sayılıp sayılamayacağı sorusu ve buna verdiği cevapla bitirir. Sonuç bölümünde “medievalism” ve “neomedievalism” terimlerinin işlevlerine, yarar ve zararlarına değinir. Her ana bölümün sonunda olduğu gibi “For Further Reading” bölümünde de açıklamalarıyla önerdikleri eserler yer alır.
Weisl ve Cunder, How to Wield a Sword in the Middle Ages: The Literature of War and Violence (28-50) adlı bölüme Amerika’daki Medieval Times adındaki işletmeden hareketle Ortaçağ’a ait tüm algılarımızın hangi türde olursa olsun bir biçimde şiddet içerdiğini söyleyerek başlar. Ortaçağ denilince aklımıza gelen imgelerden biri olan şövalyeliğin Ortaçağ Edebiyatı’ndaki konumunu ele alır. Bu bölümün altı altbölümü, bir sonuç bölümü ve bir de “For Further Reading” bölümü bulunmaktadır. Chivalry (Which is Not Dead) başlıklı ilk altbölümü “chivalry” kelimesinin anlamları üzerine bilgilerle başlar. Şövalyeliğin taşıdığı değerler ve geliştikçe yansıttığı sosyal ve ahlaki erdemler ele alındıktan sonra kurumsal olarak şövalyelik incelenir. Şövalyeliği konu edinmiş anlatılar ele alınıp yazında şövalyeliğin sınırları belirlenmeye çalışılmıştır. Bir sonraki alt bölümde Weisl ve Cunder, (Chansons De Geste) kahramanca işlerin türkülerini konu edinmiştir ve en bilindik örneklerle bu anlatıları aktarır. The Siege of Jerusalem başlıklı altbölümde aynı başlığı taşıyan bir şiiri incelenir. Literature of The Crusades altbölümünde ise Weisl ve Cunder’ın ifadesiyle Ortaçağ’ın olasılıkla en bilinen ama yanlış anlaşılmış savaşları olan Haçlı Seferleri işlenmiştir. Epic başlıklı altbölüm klasik destan ve Ortaçağ destanlarını karşılaştırmasını, Ortaçağ destanlarının özelliklerinin bir değerlendirmesini içerir. Bir sonraki altbölümde (Icelandic Sagas) İzlanda efsanelerindeki şiddetin nasıl işlendiği tartışılmıştır. Sonuç bölümünde ise Weisl ve Cunder şiddet, savaş, kahramanlık, şövalyelik konularını ele alan eserlerden hareketle Ortaçağ Edebiyatı’nı anlamak için hem eserin yazıldığı bakış açısını anlamak hem de bugünün şartları içerisinde söz konusu eserin nasıl yorumlanabileceğini görmek gerektiğini dile getirir. “For Further Reading” bölümünde ise birincil ve ikincil kaynaklar olarak ayrılan ayrıntılı bir eser listesi yer almaktadır.
Chivalry is Not Dead: The Literature of Love and Desire (51-76) bölümü Kuzey Amerika’da en geniş ağa sahip bir yayın evi olan Harlequin Publishers’ın Harlequin Desire başlıklı serisinde yer alan modern romantik anlatı yazarları için basılmış bir kılavuzdan maddeler ile başlar. Weisl ve Cunder buradan hareketle “romance” türü üzerine bir değerlendirmede bulunur ve Ortaçağ Edebiyatı’nın en popüler türü olan aşk öykülerini inceler. Bu bölüm altı altbölüm, bir sonuç ve “For Further Reading” bölümünden oluşur. İlk altbölümde (Marie de France and Chrétien de Troyes), Marien de France ve Chrétien de Troyes, Weisl ve Cunder tarafından aşk öykülerinin yükselişinde yer alan ilk iki anahtar isim olarak açıklanır. Yazarlar, bireyselcilik ve aşk öyküleri arasında var olduğu düşünülen bağdan söz ettikten sonra aşk öykülerini türlerine ve içeriklerine göre sınıflandırır. Aşk öykülerinin neleri yansıttığı, hitap ettiği kitlenin ne olduğu gibi konuları açıklar. Devamındaki altbölüm Romans Antiques başlığının altında klasik kaynaklardan türemiş kafiyeli anlatıları konu edinir. The Lyric başlıklı altbölüm İspanyol Edebiyatı ve barındırdığı Arap Kültürü’nden yola çıkar ve “Troubadour” şiirini inceler. Bir sonraki altbölüm olan Breton Lais, Marie de France’ın on iki şiiriyle başlar ve bu türün örnekler verilerek yapılmış bir değerlendirmesini içerir. Courtly Romance altbölümünde Weisl ve Cunder, Arthur’u konu alan aşk öykülerini ele alır. Fabliaux başlıklı altbölümde bu türün içeriğinin ne olduğunu, dinleyicilerinin kimler olduğunu, kimleri ne ölçüde etkilediğini tartışmaktadır. Sonuç bölümünde ise yine günümüz ve Ortaçağ’daki romantik öykü türünü karşılaştırarak anlatıyı noktalar. Öteki bölümlerde olduğu gibi “For Further Reading” bölümünde birincil ve ikincil kaynakları açıklamalarıyla sunarlar.
Ortaçağ denilince pekçok zihinde çağrışım yapan konulardan biri de dindir. Weisl ve Cunder Touching Heaven: The Literature of Religion (77-104) adlı dördüncü bölümde dini konu alan yazını ve bu yazının türlerini inceler. Sekiz altbölüm, bir sonuç ve “For Further Reading” bölümü içerir. Yazarlar, ilk altbölümde, Augustine’s Confessions and spiritual autobiography Ortaçağ’ın simgelerinden biri haline gelmiş olan Aziz Augustinus’un İtiraflar adlı eserini inceler. Religious Rules and Sermons başlıklı altbölüm ise rahiplerin yaşantısı hakkında kaleme alınan eserler değerlendirilmiştir. Bir sonraki altbölüm olan Saints’ lives, miracles of the Virgin, and hagiography’de biyografi türünün bir alt dalı sayılabilecek olan hagiography, yani azizlerin yaşam öyküleri ele alınmıştır. Dream visions, mystics, and religious lyric başlığı altında Boethius’un Felsefe’nin Tesellisi eseri başta olmak üzere pekçok eser incelenmiştir. Religious Drama’da şeytanın aracı sayılan tiyatronun dinin etkisinde nasıl biçimlendiği ve ne tür eserlere sahne olduğu anlatılmaktadır. Quest for the Holy Grail Romances altbölümü kutsal kâse efsanesi çevresinde gelişen anlatıları, bu anlatıların çıkış noktalarını ve özelliklerini ele alır. Ovide Moralisé altbölümü kendisiyle aynı adı taşıyan ve Ortaçağ’ın en popüleri olduğu düşünülen eserin değerlendirmesini içerir. Son olarak da Weisl ve Cunder, Non-Christian Religious Works başlıklı altbölümde Müslüman ve Yahudi yazınlarına kısaca değinir. Sonuç bölümünde de Ortaçağ’da dinsel yazının oldukça büyük bir yer kapladığını, bu yazını yalnızca Hristiyanlık açısından incelemenin eksik kalacağını savunarak sona erdirir ve “For Further Reading” bölümünde de yine birincil ve ikincil kaynakları açıklamalarıyla sunar.
Beşinci bölüm Meeting Monsters on the Map: Medieval Literature of Space and Time (105-122) öteki ana bölümlerden farklı olarak bir giriş bölümüne sahiptir ve bunun dışında üç altbölüm, bir sonuç bölümü ve yine “For Further Reading” bölümü içerir. Weisl ve Cunder giriş bölümünde Peter Turchi’nin “bir harita istemek ‘öykü anlat’ demektir” sözünden hareketle Ortaçağ’ın haritalarının coğrafi bilgilerden daha fazla şey barındırdığını dile getirir. Bu noktadan hareketle coğrafya, tarih, seyahat eserlerini kısaca değerlendirir. Travel Narratives başlıklı altbölümün temel konusu iki seyahatnamedir: The Travels of Sir John Mandeville ve Marco Polo’nun Description of the World. Bir sonraki altbölüm Historiographies, Histories, and Chronicles başlığını taşır ve altında Ortaçağ tarihi kaynaklarından olduğu kadar dönemine ait siyasi ve sosyal işlevleri olan belli dönemleri konu alan eserlerin incelemesi yer alır. Üçüncü bölümde (Sagas) ise kurgu ve gerçeğin bir arada olduğu efsaneler değerlendirilmiştir. Yazarlar sonuç bölümünde şimdiki zamanı kavrayabilmek için geçmiş zamanı bilme düşüncesine vardıktan sonra “For Further Reading” bölümünde birincil ve ikincil kaynaklara yer vermiştir.
The Most Extreme: Iconic Authors of the Middle Ages (123-154) başlıklı altıncı bölüm Ortaçağ’la özdeşleşen büyük yazarları konu alır. Background başlığı altında bu bölümde ele alacakları yaklaşımı açıklayan Weisl ve Cunder sırasıyla Dante Alighieri, Giovanni Boccaccio, The Gawain-Poet, Geoffrey Chaucer, Christine de Pizan ve Sir Thomas Malory’yi inceler. Bölümün bir özetinin yer aldığı kısımdan sonra “For Further Reading” bölümünde yine birincil ve ikincil kaynakları açıklamalarla sunar. Her bölümün sonunda yer alan “For Further Reading” bölümüyle ilgi ya da araştırma alanı Ortaçağ olan kişilere dolu bir kaynakça vermelerinin yanında Weisl ve Cunder İnternet Kaynakları (155-157) başlıklı bölümde bu katkılarını bir seviye daha artırır. Bu bölümün de For Texts and Resources, For some useful resources on specific authors, For Medievalism olmak üzere üç altbölümü vardır.
Weisl ve Cunder, eserin başında belirttikleri üzere Ortaçağ Edebiyatı’nı genel hatlarıyla ele almakla kalmamış, Ortaçağ’ın imgeleriyle Ortaçağ yazın dünyasını daha anlaşılabilir kılmıştır. Özellikle “medievalism” teriminin üzerinde durmaları Ortaçağ’ın bir bütün olarak görülmesi için önemli bir çabadır. Tüm bunların ötesinde Weisl ve Cunder hem “For Further Reading” bölümlerinde hem de İnternet Kaynakları başlıklı bölümde sundukları kaynakça ile bu eserin tam bir başvuru kaynağı olduğunu kanıtlar.
Akdeniz Üniversitesi
Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü
Rabia AKÇORU (PhD.)
rabiakcoru@gmail.com
Kalıcı bağlantı adresi: http://www.libridergi.org/2020/lbr-0227