Antikçağda Kitap
Necmettin ERAYDIN
ISBN: 9786051716206
Sayfa: 268
Baskı Yılı: 2017
Baskı Yeri: İstanbul
Yayınevi: Alfa Yayınları
LIBRI IV (2018) 345-352
DOI: 10.20480/lbr.2018038
Geliş Tarihi: 29.09.2018 | Kabul Tarihi: 04.10.2018
Elektronik Yayın Tarihi: 16.11.2018
Telif Hakkı © Libri Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi, 2018
H. BLANCK, Antikçağda Kitap. İstanbul 2017. Alfa Yayınları, 268 sayfa (121 resim ile birlikte). Çev. Z. A. Yılmazer. ISBN: 9786051716206
Blanck tarafından 1991’de kaleme alınan eserde insanlığın düşüncelerini yazı ve imgelere çevirip bunu aktarması ve kitapların tarihsel ve kültürel derinliğinin bilgi aktarımına katkısı üzerinden, Hellen ve Romalıların kitapları, bu kitapların üretim ve dağıtımının nasıl olduğu, kitapların koleksiyonu ve korunması için kütüphanelerin ne zaman ve nasıl kurulduğu akıcı bir dil ve örneklerle birlikte ele alınmıştır.
Blanck eserini on ana bölüm ve yirmi iki alt başlık olarak tasarlamıştır. Yazar ilk ana bölüm olan Hellen ve Latin Harfleri (9-22)’nde Roma’daki Forum Romanum’da bulunan Titus Takı üzerine Latince harflerle kazınmış olan onur yazıtı örneğini vererek, klasik ve ortaçağ kökenli el yazmalarında geliştirilmiş küçük harfleri de Latince büyük harflere dayandırmıştır. Yazar Latince’nin dönemin dillerine etkisini dört alt başlık altında işlemiştir. Birinci alt başlık olan Hellen Alfabesi (9-15) Hellenlerin başarılarını mistik bir şekle sokmasını ve bu düşünceyi zaman ve mekâna iletmelerini, önemli kişilerin buluşu olmasına bağladıklarını konu edinmiş ve bu alt başlıkta; Herodotos tarafından aktarılan, Fenikelilerin Kadmos ile birlikte Hellas’a gelmesini ve bu alfabenin Hellen kültürüne katılmasını anlattığı efsanenin tarihsel gerçekliğe yakınlığı ele alınmış ve Hellen harfleri incelenmiştir (12-15). İkici alt başlık Etrüks Alfabesi (15-18)’nde ise MÖ 700 civarında Vulci kentinde bulunan kil kaplar (Tarquinia) bilinen en eski Etrüks yazıtları olarak belirtilmiş ve kral mezarında bulunup MÖ 670 yılına tarihlendirilen mezar hediyeleri Asya ve Hellen ticari ilişkileri sonucu ortaya çıkan örnekler olarak aktarılmıştır. Etrüksler de Hellenler gibi aldığı harfleri kendilerine göre uyarlamış ve farklı sesleri ortaya çıkarmışlardır. Tomba Regolini-Galassi’de bulunan, Vatikan Müzesi’nde sergilenen “calamaio” üzerindeki alfabe örnek gösterilmiştir. Üçüncü alt başlık olan Latin Harfleri (18-22)’nde ise modern araştırmacıların gerçekliğinden şüphe duyduğu, Praeneste’de bulunan elbise tokasının (fibula) inceleme dışında tutulması gerektiğini vurgulayan yazar, günümüze ulaşan en eski Roma yazılarının MÖ VI. yüzyıldan kalma olduğunu örnekler üzerinden belirtmiş ve Latin harflerinin incelemesine yer vermiştir (20-22). Son alt başlık olan Rakam İmleri (22-24)’nde yazar, Hellas’ın’ın günümüzde de zaman zaman kullandığı Hellenlerin iki sistemini; Akrofonik sistemi/Attika sistemi ve alfabetik sistem/Miletos sistemini (22-23) incelemiş ve Miletos sisteminin önemini belirtmiştir. Ayrıca Etrüks ve Roma rakamlarının ayrıldığı noktalara değinerek (23-24), bu alfabelerin oluşumunu, eski yazıtlar üzerindeki hemen hepsi el yazıları olmasından kaynaklı; mallar üzerine kayıtlar düşmek, kutsamalar ve şiirsel notlar yazmak adına oluşturulmuş olan örneklere dayandırmıştır.
İkinci ana bölüm olan Okuma ve Yazma Bilgisi (25-46)’nin ilk alt başlığı Yunanlılar (25-35)’da Hellast’ta yazının mülkiyetinin ilk olarak aristokrat kesimin elinde bulunması ve sonra halka ulaşma sürecini anlatan yazar, MÖ VII. yüzyıldan itibaren okuma ve yazmanın artık bir mevki ya da zümreyle sınırlı olmadığını örneklerle açıklamış (25-26) ve o dönemde okuma ve yazma öğretmeye yönelik bir yöntem olduğu sonucuna varılabileceğini belirtmiştir. Alt başlık içerisinde okul hayatı temasını işleyen tasvirlerin bulunduğu vazolar örnek gösterilerek bu düşünce desteklenmiştir. Vazolar üzerine işlenen tasvirlerde rulo kitabın toplulukta yüksek sesle okunmasına sık sık rastlanırken, resimlerdeki kadınlar bazen Musa’lar bazen de iyi ailelere mensup Atinalı genç hanımlar olarak belirtilmiş ve çanak çömlek parçaları incelenerek Atina halkının sosyal yaşamı üzerinde durulmuştur. Bu bölümün ikinci alt başlığını oluşturan Romalılar (35-37)’da ise Roma’daki yazınsal notların Hellas’a göre daha az olması üzerinden en eski yazıtlardan biri üzerinde olan Gabii kökenli bir çömlekten bahsederken Romulus ve Remus’un okuma yazma öğrenmek için Gabii’ye gönderilmiş oldukları tartışmasını konu edinmiştir. Etrüks lahitleri ve kül kavanozları üzerindeki tasvir örnekleri üzerinde durulmuş ve mezar kültürüne de yer verilmiştir. Bu bölümün son alt başlığı olan Okul ve Ders (37-46)’te ise antikçağda eğitim sistemi içindeki okuma ve yazma ile ilgili yöntem ve dersler ele alınmıştır. Çocukların altı-yedi yaşına geldiğinde ilkokula (Hellenlerde didaskaleion, Romalılarda ludus litterarum) başlamakta olduğunu anlatan yazar, çoğunlukla yazı malzemesi olarak papirüs yerine üzeri balmumu tabakasıyla kaplı ahşap bir yazı tahtası ve tığ kalem kullanıldığından bahsetmiştir (38). Devamında öğrencilerin; öğretmenleri ve aileleri ile bu süreçteki öğrenme aşaması ve görevleri konu alınmış (41-46) ayrıca Hellen ve Latin edebiyatına değinilmiştir.
Eserin üçüncü ana bölümü olan Antik Yazı Malzemeleri (47-73)’nde anıtsal yazıtlar dışında, antikçağda en yaygın kullanılan malzemeler konu edilmiştir. Bölümün ilk alt başlığı olan Anorganik Yazı Malzemeleri (48-53)’nde ise vergi faturaları, raporlar, mektuplar ve özellikle de okul ödevleri şeklinde bulunan kırık çömlek parçaları ele alınmıştır. Bir diğer ilkel malzeme olarak yassı taşlara işaret edilmiş ve Mısır’da siyah mürekkeple yazılmış olan ostrakon’lardaki kısa metinlere benzeyen yazılarla bezeli kireç taşlarına (resim 18) benzerlikleri üzerinde durulmuştur. Bir diğer önemli grubun madenler olduğunu belirten yazar el yazmaları dışında en başta bronz kullanıldığının da altını çizmiş ve yazmak için daha yumuşak madenlerden olan kurşunun kullanımı ile ilgili kurşun tabletlere, mektup ve disklere örnekler vermiş, altın ve gümüşün kullanımından bahsetmiştir. Bir diğer alt başlık olan Organik Yapı Malzemeleri (54-73) ise kendi içinde üç ayrı kısımda incelenmiştir.
Bunlardan ilki olan Ahşap, Keten, vb. (54-64)’inde malzemelerin kullanımına, en zengin buluntuların Mısır kökenli olmakla birlikte, en basit yöntemin tahta üzerine mürekkep ile yazmak olduğuna değinen yazar, Mısır ve Roma’da bulunan örneklerle ele aldığı konuyu, çizimlerle de desteklemiştir. Burada Vindolanda bulgularının incelenmesiyle buluntular üç gruba ayrılmıştır ve üçüncü grup olan tabula cerata’ların yapılışı ve kullanımı ayrıntılı bir şekilde aktarılmıştır. Plinius’a göre erken dönemde palmiye yapraklarının kullanılması görüşünü anlatan yazar, Livius’ un aktarımına göre de Roma İmparatorluk Dönemi keten kitaplarına da değinmiştir. Roma ve Etrüks arşivlerinin anlatımıyla devam eden bölümde, Caere’de bulunan örnek verilmiştir. Bu malzemeler kullanılarak oluşturulan metinler, kehanet merkezlerine yazılan metinler, okuma ve yazma kurslarında kullanılan yazı levhaları ve not defterleri, mektuplaşmalar şeklinde karşımıza çıkmıştır. İkinci alt başlık Papirüs (64-72)’ün devamında, Papirüs bitkisinden elde edilen papirüsün diğer malzemelere oranla daha önemli olduğu belirtilmiş ve bu bitkinin yetişme alanları ve özelliklerine değinilmiştir (65). Antikçağda papirüs üretimine dair bilgilere ulaşmamızda Plinius’un Naturalis Historia’sının önemini vurgulayan yazar, buradaki bilgilerden aktarımlar yapmıştır (66-68) ve Mısır’da papirüsün bulunduğu yerleri çizimlerle desteklemiştir. Deri ve Parşömen (72-73) son alt başlığı ile papirüsün en büyük rakibinin hayvan derisi olduğu aktarılmış (72) ve üretim yöntemine bağlı olarak elde edilen iki çeşit ürün olarak karşımıza çıkmaktadır: Deri ve parşömen. Herodotos’un yazılarına göre keçi ve koyun derilerine yazılan yazıları hatırlatan yazar, Ilias ve Odysseia’nın yılan derisi üzerine yazılmış olduğunu da hatırlatmıştır. Parşömen için kullanılan “pargamena” sözcüğüne ilk kez İmparator Diocletianus’un fermanında rastladığımızı aktaran yazar, Plinius’un Romalı alim Varro’dan aktardığı bilgiye dayanarak (73); Ptolemaios ve Eumenes’in birbirinin kütüphanelerini kıskanan krallar olduklarını, bunun üzerine Ptolemaios’un papirüs icadını yasaklamasını ve bu şekilde Pergamon’da parşömenin keşfedilmesini konu almıştır (73).
Çalışmanın dördüncü ana bölümüne Nasıl Okunur, Nasıl Yazılırdı? (74-86) birinci alt başlığı Yazma (74-82) ile devam eden yazar, burada “Yazı hangi gereçlerle yazılıyordu?” sorusuna cevap aramaktadır. Yazar ilk aşamada Hellence ve Latince konuşulan bölgelerdeki, en eski yazı örnekleri olan çanak çömlek üzerine sivri bir gereç ya da metal kalem ile kazındığını aktarmıştır (74). Buluntular içinde, kemik ve fildişi örnekler yanında önemli madenlerden de yapılmış olan tığ kalemlere dikkat çeken yazar, yazı tahtasını kullanan tasvirlere de örnekler vermiştir (75). Doğal kamıştan yapılan kalemlerin kolay aşınmaları nedeniyle kullanım şeklinin aktarılmasıyla devam eden bölüm, mürekkebin içeriğini de ele almıştır. Ayrıca tasvirlerde mürekkep hokkasına rastlanması örneklerini de ele alan bölümde, yazma biçimleri, oturuş ve tahtayı kullanma şekilleri aktarılmıştır (79-82). Bölümün ikinci alt başlığı Okuma (82-86)’da yazar ilk olarak Eskiçağdaki sesli okuma şeklini ele alarak, nedenlerini aktarmış (82-83) ve sanatsal metinlerin kulağa hitap etmesine özen gösterildiğine değinmiştir (83). Hellen sanatında ilk kez MÖ V. yüzyılda kitap okuyan insan tasvir edildiğini belirten yazar, bunun Geç Antikçağ’dan sonra da sevilen bir tasvir olduğunu eklemiştir.
Antik Kitabın Başlıca Biçimleri: Rulo ve Kodeks (87-115) isimli beşinci ana bölüm, Rulo Kitap alt başlığı ile devam etmiş olup, burada rulo kitabın asırlar boyunca tek kitap biçimi olarak karşımıza çıktığı belirtilmiştir. Onesimos’un MÖ 490 civarında yaptığı vazo resminin konuyla ilgili en eski örneklerden biri olduğu aktarılmıştır (87). Papirüsün piyasada satılma şekli ve kullanımı ile ilgili bilgileri de aktaran yazar (88), kaliteli papirüsün ayırt edilmesi hakkında bilgi vermiş ve dikdörtgen ruloya yazma şeklini açıklamıştır. Alt başlığın devamında görsel örneklere yer veren yazar (90-92) italik yazı karakterinin hangi metinlerde kullanıldığını da aktarmıştır. Yazısı tamamlanan rulonun bir çubuk ile sarılması ve parşömen etiket ile isim eklenmesi ardından, papirüslerin boyutları hakkında bilgi veren yazar; ikinci alt başlık olan Kodeks (98-110) ile ana bölüme devam etmiş ve kodeks tanımına yer vermiştir (98-99). Bu bölümde yapı itibari ile iki ayrı tip karşımıza çıkmıştır. Papirüslerin ortadan ikiye ayrılmasıyla ortaya çıkan bu iki tip hakkında bilgiler aktarılmış (99-102), kullanım şekli ve yapımına dair bilgiler de bu bölüme eklenmiştir. Bölümün devamında örneklere (102-110) yer veren yazar eserine, Rulo Kitap ve Kodeks Arasındaki Rekabet (110-115) alt başlığı ile devam etmiştir. Kodeksin ortaya çıkması ile rulonun değer kaybetmesi ve matbaanın gelişimine kadarki süreyi aktaran yazar, özel ve kamusal kütüphanelerdeki ruloların kodekslere aktarılması ile orijinal metni korunabilen az sayıda eser olduğunu ve onların da bir kısmının aktarıldığını belirtmiştir (110). Yazara göre ruloya kıyasla kodekse daha fazla metin sığdırılabilmesi durumu kodeksin rulonun yerini alma sürecini başlatmıştır. II. yüzyılın sonu ve III. yüzyılın başına ait bazı kodekslere örnekler veren yazar (113), kodeksin yaygınlık kazanma sürecine değinerek (114) bölümü tamamlamıştır.
Resimli Kitaplar (116-127) isimli altıncı ana bölümde yazar, Geç Antikçağdaki resimlerin genellikle doğal ya da mimari ortamdaki çok figürlü resimler olduğunu ve resmin bir çerçeve ile belirtildiğini aktarmakta, tam sayfa resimlerin ise kitaplara kodeksin yerleşik kitap biçimi halini almasından sonra girmiş olabileceğini savunmuştur. Ayrıca parşömenin yüzeyinin resim ve çizim yapmaya elverişli olması nedeniyle MÖ V. yüzyıldan beri antik ressamlar tarafından kullanıldığı belirtilmiştir. Daha sonra ise MÖ 39’da Varro’nun “Ünlüler Ansiklopedisi” anlamında başvuru kaynağı olabilecek eserinin, resimli kitapların başarısının kanıtı olduğu belirtilmiş ve diğer sanatçılarla karşılaştırmalara yer verilmiştir (121-122) ve devamında örnek tasvirler bu bölüme eklenmiştir (125-127).
Çalışmanın yedinci ana bölümü olan Kitap Dağıtımı ve Kitapçılık (128-151) kendi içinde üç alt başlık halinde kurgulanmıştır. Bunların ilki Roma Dönemi Öncesi Yunanistan’da Kitap Satışı ve Dağıtımı ve ikincisi Kitapların Kitapçılar Dışındaki Dağıtımı (128-137) başlığını taşımaktadır. Yazar ilk başlık altında kitabın Hellen dünyasına ne zaman girmiş olabileceğini tartışmış ve Homeros’un yazıya dökülmüş eserlerinin kitap biçiminde yayılmış olabileceğini savunmuştur (128). Ayrıca yeterli kaynak olmaması nedeniyle kitapları elde etmenin yolunun kopyalamak olabileceğini düşünmüştür. Burada Hellen dünyasında kitapların ödünç alındığı ve kopya edildiği sonucuna da varılmıştır. Diğer alt başlık olan Roma Dönemi’nde Kitapçılık (137-148) içerisinde, düşüncelerin yazıya aktarılması ve geniş kitlelere ulaşması ile başlanmış yayıncı ve yazar arasındaki ilişki konu alınmıştır (139-141). Devamında ise papirüsün bir nüsha mı yoksa orijinal mi olduğunu anlamanın tartışması yapılmıştır (143). Daha sonra da Gellius’un verdiği bilgiler ışığında Roma’daki kitabevlerinden bahsedilmiş ve Roma İmparatorluk Dönemi kitabevleri tasvirine yer verilmiştir (146-148). Kitap Armağanları, Kitap Hırsızlıkları, Kitap Kıyımları (148-152) isimli son alt başlık ile Roma Dönemi’nde kitapların sevilen armağanlar olduğu ve bir yazarın başına gelebilecek en kötü olayın eserinin yayımlanmadan çalınması olduğundan bahsedilmiş (148-149) ve kitap kıyımları bugünün sansür kelimesine benzetilmiştir (150-151).
Çalışmanın sekizinci ana bölümü olan Kütüphaneler (152-208) kendi içinde beş alt başlıktan oluşmuştur. Kütüphane ve Arşivlerin Tanımı (152) alt başlığı ile devam eden bölümde, kütüphane ve arşivlerin tanımı yapılmış, ikinci alt başlık Eski Yunanistan’da Kütüphaneler (153-176)’de ise antik kaynaklara göre bir kamu kütüphanesi kuran ilk kişinin Atina tiranı Peisistratos olduğu belirtilmiş (153) ve Atina’da kitap kültürüne yer verilmiştir (154-155). Strabon’un verdiği bilgiler ve Neleus’un bilgileri arasındaki çelişkiye açıklık getiren yazar, kütüphanelerin barındırdığı kitapların içeriklerine değinmiştir (158-159). Kütüphane envanterlerinin çoğalmasıyla devam eden bölümde, kataloglama ve kütüphanenin yönetimi hakkında çok bilgiye sahip olunamadığı da yazarca vurgulanmıştır. Museion Kütüphanesi sınıflandırmasıyla devam eden bölüm, kitapların çoğaltılması sırasında özgünlüğünü koruyabilmesi çabalarına da yer vermiştir (164-165). Ayrıca Pergamon ve İskenderiye arasındaki rekabet ve kütüphanelerin içerikleri analiz edilmiştir (170-176). Üçüncü alt başlık olan Romalıların Özel Kütüphaneleri (176-186)’nde ise Roma’nın yazınsal üretime Hellas’tan asırlar sonra başladığı belirtilmiş ve Roma’ya getirilen Hellen savaş esirleri ile Roma’nın etkileşim içine girdiği aktarılmış (176-179) ve bu bölümde Herculaneum’daki Papirüs Villa’sı incelenmiştir. Diğer alt başlık Roma’daki Kamu Kütüphaneleri (186-194)’nde ise Makedonya Kkralı Perseus’un kütüphanesinin savaş ganimeti olarak Roma’ya getirilmesinden başlayarak, Caesar’ın ilk kamu kütüphanesi yapma fikri ele alınmıştır. Roma’da ilk kamu kütüphanesi fikrini hayata geçiren kişi Gaius Asinius Pollio olmuş (MÖ 76-MS 4) ve ikinci kamu kütüphanesi de İmparator Augustus’un Palatinus Tepesi’ndeki inşaat projesinin önemli bir parçası olmuştur. Son alt başlık olan Roma İmparatorluk Kütüphaneleri (195-208)’inde bağışlar sayesinde daha küçük yerlerde bile kütüphanelerin kurulması durumu vurgulanmıştır (195). Ayrıca İmparator Augustus ve Traianus Dönemi’nde kurulan kütüphanelere değinilmiş ve özel bağışları ile kurulan kütüphaneler konu edinilmiştir (201-207).
Dokuzuncu ana bölüm olan Kütüphanelerin İç ve Dış Mimarisi (209-247)’ne kapsamlı bir kitap birikiminin önemi ile devam edilmiştir. Vitrivius’un Roma evi tasvirinde yüksek tabakaya mensup birinin evinde mutlaka kütüphane olması gerektiğini savunduğu düşüncesine yer verilmiştir (212-214). Bölüme İskenderiye’deki büyük “Museion Kütüphanesi” örneğiyle devam eden yazar, Strabon’un tasvirini de eklemiş ve kitapların muhtemelen özel depolarda muhafaza edildiğini aktarmıştır. Caesar’ın kurmayı planladığı kütüphanenin hem Hellen hem de Latince metinler barındırması ve halka açık olması şeklindeki düşüncesi ve Palatium Kütüphanesi hakkında bilgiler verilmiştir (222-227). Bir Roma kütüphanesinin önemli unsurları, duvar nişlerindeki gömme kitap dolapları, bunların önüne merdivenle çıkılan bir podyum ve girişte yer alan bir heykel olarak tasvir edilmiş, Roma kentlerindeki bazı kaplıcaların belirli odalarının da kütüphane olarak kullanıldığı belirtilmiştir (229).
Yazar, eserin son ana bölümünü oluşturan Kütüphanelerin İşletimi ve İdaresi (248-257) ana başlığı altında kütüphanelerin nasıl işletildiğini ele almıştır. Somut verilerin az olmasından dolayı bilgiler genelleştirilmemiş, düzenli ve kurumsal bir hizmetin ise ancak 19. yüzyılda verildiği saptanmıştır. Pantainus Kütüphanesi’nin Traianus Dönemi’nden kalma bir yazıtı ile çalışmaya devam eden yazar kütüphane sisteminin işleyişini bu örnek üzerinden anlatmıştır (248-250). Kütüphanelerde bulunan katalogların, sahip olmak istenilen kitapların varlığı hakkında bilgi edinilmesi açısından her kütüphanede bulunan bir unsur olduğu belirtilerek, kütüphane görevlilerinin kitap takibi hakkında ele geçen bazı yazıtların varlığı bilgisi verilmiştir (251-254). Yine yazıtlardan bilebildiğimiz kadarıyla kütüphane yöneticileri ve bu yöneticilerin görevleri, kimler arasından seçildikleri gibi bilgileri aktaran yazar, imparatorların da kamu kütüphanelerine verdiği önemi vurgulamıştır. Yalnızca kamu kütüphaneleri değil, kütüphane sahiplerinin koleksiyonu arttırmaya ve kütüphane sistemine verdikleri öneme de değinen yazar, günümüze ulaşabilen eserlerin oranının fazla olması durumunda Antikçağ kütüphaneciliği hakkında bilgimizin de fazla olacağını belirtmiş ve bu konu hakkında yazılan diğer eserlere de dikkat çekmiştir (256-257).
Bu çalışma eser içinde geçen kısaltmaların verildiği, Kısaltmalar (258), eserin anlatımında kullanılan görsellerin kaynakçasının aktarıldığı Resim Kaynakçası (259-262) ve son olarak kapsamlı bir Dizin (263-268) kısmı ile tamamlanmıştır. Sonuç olarak, Antikçağda okuma ve yazma bölümü ile başlayıp; kitap kültürünün uygarlıklara nasıl girdiğini, kitap haline nasıl geldiğini, nerelerde ve nasıl muhafaza edildiğini ele alan eser, “Antikçağda Kitap” başlığı altında verilmiş ayrıntılı bir çalışmadır.
Anadolu Üniversitesi
Arkeoloji Bölümü
Necmettin ERAYDIN
neraydin@anadolu.edu.tr
Kalıcı bağlantı adresi: http://www.libridergi.org/2018/lbr-0168