Kahramanın Doğuş Miti: Mitolojinin Psikolojik Yorumu
Otto RANK
ISBN: 9786055302870
Sayfa: 112
Baskı Yılı: 2016
Baskı Yeri: İstanbul
Yayınevi: Pinhan Yayıncılık
DOI: 10.20480/lbr.2017008
Geliş Tarihi: 02.03.2017 | Kabul Tarihi: 25.03.2017
Elektronik Yayın Tarihi: 29.03.2017
Telif Hakkı © Libri Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi, 2017
O. RANK, Kahramanın Doğuş Miti: Mitolojinin Psikolojik Yorumu. İstanbul 2016. Pinhan Yayıncılık, 112 sayfa. Çev. G. Yavaş. ISBN: 9786055302870
Mitolojik konular hiç olmazsa S. Freud ve C. G. Jung’dan -bir başka deyişle psikoloji bir bilim olarak ortaya çıktığından- beri psikologların ilgisini çekmektedir. Bu psikologlar genel olarak efsane kökenlerine ve efsaneleştirme süreçlerine dikkatlerini çevirmekle birlikte kendi bilimsel araştırmalarını açıklamak için bu efsaneleri kullanmaktadırlar. Mitolojik söylence araştırmalarında psikoloji bilimini kullanan araştırmacılardan birisi de Otto Rank’tır. O. Rank’ın araştırmalarına Freud’un çalışmaları hem yöntem olarak hem de argümanların kullanımı olarak kaynaklık etmektedir. O. Rank’ın böylesine araştırmalarından biri olan Der Mythus von der Geburt des Helden: Versuch einer Psychologischen Mythendeutung 1909 yılında yayınlanmış ancak 2016 yılında Türkçe’ye Kahramanın Doğuş Miti: Mitolojinin Psikolojik Yorumu (Türkçe’ye çevirisi The Myth of The Birth of The Hero: A Psychological Interpretation of Mythology adlı İngilizce nüshasından yapılmıştır) ismiyle kazandırılabilmiştir. Kitabı çekici kılan nokta, yayınlanmasının üzerinden yüz yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen ortaya koyduğu yaklaşımların özgünlüğüdür. Eser, J. B. Hare’ın kaleme aldığı Sunuş (7-8) ve ardından yazarın okuyucuya temel bilgiler sunduğu Giriş (9-19) kısımlarıyla birlikte iki ana bölümden oluşmaktadır.
Giriş (9-19) kısmında yazar, ilkel veya bir siyasi birlik kurabilmiş tüm insan topluluklarının içlerinden bazı kişileri (bunlar genelde kral veya din adamıdır) veya gerçekliği olmayan kişilikleri efsane ve masallarla yücelttiklerini ve bu yüceltme/efsaneleştirme fenomeninin coğrafi yakınlığı olmayan topluluklarda bile benzerlikler hatta bazen tam bir örtüşme içerisinde bulunabileceğini belirterek hem yüceltme/efsaneleştirme hem de efsanelerin içeriklerinin örtüşmesinin nedenlerini incelemektedir. Yazar dikkat çekici olarak vurguladığı bu konu hakkında üç başat yaklaşım sıralamaktadır: Bunlardan ilki Adolf Bastian ve Adolf Bauer tarafından savunulmuş temel fikirler teorisidir. Bu teoriye göre mitler insanların ortak eğilimlerinin bir dışavurumu şeklinde meydana gelmektedir ve farklı coğrafyalarda da olsalar insan toplulukları birbirlerinden esinlenmeden benzer mitolojik unsurlar yaratabilirler. Mitlerin belirli bir topluluk tarafından yaratıldığını ve diğer toplulukların bu ilk topluluğun mitolojik içeriklerini kabul ettiklerini savunan diğer teoriler ise; orijinal topluluk teorisi ve göç (veya ödün çalma) teorisidir. Bu üç teori arasında çok büyük ayrımlar olmadığını kaydeden yazar özellikle orijinal topluluk ve göç (veya ödünç alma) teorisinin birbiriyle uyuştuğunu ifade eder. Ancak bu iki teorinin aslında mitlerin nasıl yayıldığını açıklamak için belirli bir varsayım ortaya koysalar da neden ortaya çıktıklarına dair bir ipucu vermediklerini ifade eder. Diğer taraftan Freud, insanların ortak psikolojik süreçlerine dair yaptığı bir araştırmasıyla (Oedipus sendromuna dair) temel fikirler teorisine katkıda bulunmaktadır. Zira Freud’a göre Oedipus’un yaşadıkları insanların ortak arzu ve korkularının dışavurumudur ve bu ortaklık mitolojik içeriğe yansımaktadır. Yazar ayrıca mitolojik içeriklerin göksek olgularla (mesela güneşle veya ayla) karşılanması geleneği üzerinde de durarak ortak psikolojik süreçlerin nasıl olup da göksel olgularla örtüştürülmeye çalışıldığını ve aslında hangisinin; psikolojinin mi yoksa göksel olguların mı mitlerin oluşumunda daha etkin olduğunu sorgulamaktadır.
Kitabın birinci ana bölümü olan I. Mitlerin Döngüsü (20-73) kendi içerisinde on beş alt başlıktan oluşmaktadır. Bu alt başlıklarda Yahudi mitolojisinden Hindu mitolojisine İskandinav mitolojisinden Yunan mitolojisine kadar pek çok efsane karakteristik noktaları özellikle vurgulanarak kısaca özetlenmiştir. İlk alt başlık olan Sargon’da (20-21) pek çok efsaneye kaynaklık eden kral soyundan yeni doğmuş çocuğun terk edilmesi, çocuğun başka bir aile tarafından büyütülmesi ve büyüdükten sonra kral olması teması üzerinde durulmaktadır. Bu temanın hemen hemen aynısı Musa’nın hikâyesinde mevcut olduğu ikinci alt başlık olan Musa’da (21-24) anlatılmaktadır. Musa mitinde ayrıca rüya motifinin mitolojik döngüye girdiğini görmekteyiz. Üçüncü alt başlık Karna’da (24-26) aynı tema Hindu mitolojisindeki Karna ile Yunan mitolojisindeki Ion efsanesiyle karşılaştırılmaktadır. Oedipus (27-29) adını taşıyan bir sonraki alt başlıkta bu temaya ayrıca babayı öldürme ve anneyle ensest ilişki teması eklenerek mitolojik döngü genişletilmiştir. Beşinci alt başlık Paris’te (29-31) terk edilen çocuğa bir hayvan tarafından bakılması olgusu eklenmiştir. Sonraki alt başlıklar; Telephus (31-32) ve Perseus’ta (32-33) benzer içeriklerin yer aldığı belirtilmektedir. Sekizinci alt başlık olan Gılgamış’ta (33-34) efsane döngüsüne bir kartalın terk edilen çocuğu yetiştirmesi eklenir. Dokuzuncu alt başlık olan Kiros’ta (34-49) Pers İmparatorluğu’nun kurucusu Büyük Kyros miti farklı kaynaklardan özetlenmiştir. Yazarın, araştırmacılar tarafından mitolojik döngünün merkezine yerleştirilmiş bir efsane olarak betimlediği Kyros’un hikâyesi Herodotos ile Pompeius Trogus’taki (Justinus’un yaptığı alıntılarla günümüze ulaşan) versiyonlarının benzerliğiyle dikkat çekerken Ktesias (metnin aslı kaybolmuş olduğundan bu versiyonu Şamlı Nikolaos’un özetinden öğrenmekteyiz) ve Firdevsi’de farklı yorumlarının mevcut olduğu vurgulanmaktadır. Onuncu alt başlık Tristan’da (49-51) Kelt kökenli ünlü İngiliz destanı Tristan ve İsolde özetlenmektedir. Romulus (52-56) adını taşıyan on birinci alt başlıkta Roma şehrinin kuruluş miti; Romulus ile Remus’un ünlü efsanesini hem Q. Fabius Pictor’un anlatımını yeniden kurgulayan Mommsen’in versiyonundan hem de Titus Livius’un versiyonundan alıntılanarak anlatılmaktadır. Yazar bu efsanede düşman kardeş motifine dikkat çekmektedir. On ikinci alt başlık Herkül (56-59) adını taşımakta ve Yunan mitolojisinin en ünlü efsanelerinden biri olan Herakles mitini anlatmaktadır. İsa’nın hikâyesinin Luka ve Matta İncillerindeki doğuş hikâyesinin alıntılanarak verildiği on üçüncü alt başlık İsa (59-65) adını taşımaktadır. Bu başlıkta İsa’nın doğuş hikâyesiyle Zerdüşt’ün doğuş hikâyesi arasındaki bağlantılara ayrıca değinilmektedir. On dördüncü alt başlık olan Siegfried’de (65-67) İskandinav sagası olarak bilinen Volsung Sigurd/Siegfried efsanesi özetlenmiştir. Bu başlığın son alt başlığı olan Lohengrin’de (67-73) Kuğulu Şövalye efsanesi XIX. yüzyılın büyük bestecisi R. Wagner’in “Lohengrin” adını taşıyan operasında dramatize edildiği şekliyle anlatılmaktadır.
Kitabın ikinci ana bölümü II. Mitlerin Yorumlanması (74-110) olarak adlandırılmaktadır. Burada bir önceki başlıkta özetlenen mitlerin ortak noktalarından hareketle standart bir destan taslağı oluşturulmuş ve bu mitlerin kaynağına yönelik araştırmanın mümkün olup olmadığı tartışılmıştır. Bu noktada yazar, mitolojik birikimin oluşumunda bireysel hayal gücüne dikkat çekmektedir. Ayrıca, bireysel hayal gücünün karmaşık ve artistik yapısını incelemek için psikanalitik yöntemin kullanılması gerektiğini iddia eder. Ardından psikanalitik yöntemi kullanarak bireyin ebeveyn otoritesinden çıkma sürecini kabaca özetler: Aseksüel aşama olarak adlandırılan çocukluğun ilk dönemlerinde ebeveynler yüceltilir. Çocuk zihinsel olarak büyüdükçe sosyal yaşamda karşılaşmalar yoluyla ebeveynlerine alternatif olabilecek yüksek statüdeki ebeveynlerle tanışır ve bu ebeveynleri kendi anne babalarıyla değiştirme isteği duyar. Yazar, bu olgunun mitlerde karşımıza çıkan kahramanın düşük statüdeki bir aile tarafından yetiştirilip sonradan yüksek statüdeki kendi ailesine dönmesi motifiyle uyumlu olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca yazarın, kendisinin nevrotiklerin aile romansı olarak adlandırdığı çocukluk düşlerinden kurtulamamış bireylerin egosuyla, mitlerdeki temel eğilimlerin ve fantastik öğelerin örtüşmesini vurgulaması dikkat çekicidir. Bununla birlikte “aslında kahraman her zaman tüm mükemmelliklerle donatılmış kolektif bir ego olarak yorumlanmalıdır” diyerek temel düşüncesini tek cümleyle ifade etmiştir. Yazar, genel hatlarıyla ortaya koyduğu bu paralelliğin tam olarak anlaşılabilmesi için detayların incelenmesi gerektiğini söylemektedir. Bu detayların rüyalar (veya kehanetler), reddedilme ya da suya terk edilme gibi motiflerle temsil edildiğini belirterek, bunları nevrotiklerde görülen histerik belirtilerle karşılaştırarak incelemektedir.
Sonuç olarak eser mitolojik araştırmaya psikolojik bakış açısının özgün örneklerinden birini sunarak okuyucunun ilgisine sunulmuştur. Yazarın özellikle II. Mitlerin Yorumlanması (74-110) olarak isimlendirilen ikinci ana bölüm altında en çok bilinen mitlerle modern psikanaliz kuramı arasında kurduğu bağlantı ve mitlerin kökenine dair yapılan açıklamalar ufuk genişletici niteliktedir. Bununla birlikte çeviri yapılırken özel isimlerin Latince ve Yunanca özgün hallerinin korunmaması çeviri metodolojisi açısından son derece yanlış bir tercih olmuştur. Kyros yerine Kiros, Korinthos yerine Corinth veya Ion yerine İyon gibi hatalar bu konuda verilebilecek birkaç örnektir. Tarihsel ve mitolojik altyapısı kuvvetli olmayan okuyucu, böyle hatalar nedeniyle bazı sorunlar yaşayabilecek olsa da eser içerik olarak hem entelektüeller hem de akademik araştırma yürütenler için oldukça tatmin edicidir.
Akdeniz Üniversitesi, Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü
Akdeniz Eskiçağ Araştırmaları Anabilim Dalı
Emre SALMAN (MA.)
emresalmn@gmail.com
E. Salman, Kahramanın Doğuş Miti: Mitolojinin Psikolojik Yorumu. Yazar: O. Rank, Libri III (2017) 47-50. DOI: 10.20480/lbr.2017008
Kalıcı bağlantı adresi: http://www.libridergi.org/2017/lbr-0090