LIBRI
Epigrafi, Çeviri ve Eleştiri Dergisi
  • tr
  • en
  • Home
  • About
  • Current Issue
  • Archive
  • Malpractice
  • Submission
  • Policies
  • Process
  • Contact
Home » 2017 » Athena

Athena

Athena

Susan DEACY

ISBN: 9780415300667
Page: 175
Publication Date: 2008
Location: London – New York
Publisher: Routledge

LIBRI III (2017) 449-456
DOI: 10.20480/lbr.2017032
Received Date: 05.09.2017 | Acceptance Date: 02.11.2017
Online Publication Date: 20.11.2017
Copyright © Journal of Book Notices, Reviews and Translations, 2017

pdf  Get PDF

references  View PDF

info  Citation

S. DEACY, Athena. London – New York 2008. Routledge, 175 sayfa (19 Görsel). ISBN: 9780415300667

Doğumu Hephaistos’un baltasıyla Zeus’in başını açmasının ardından gerçekle­şebilen Athe­na en geniş kapsamda savaşçı nitelikle­riy­le anı­lırdı. Yine de bu du­rum, Ares’in savaşa susamışlığın­dan ziyade onun zaferle birlikte ba­rışı geti­ren bir yapıya sahip olmasına engel olmadı. Atina kentinin hamiliği üzerine Poseidon’a karşı gi­riştiği mü­cadeleyse bunun simgeleşmiş hali gibidir; bura­da kendisine yakı­şır şekil­de barı­şın sembolü olan zeytin ağacını yaratarak zaferi elde etmiştir. Bu ağaç­lar daha sonra Akdeniz’in karakte­ristik bir niteliği olarak havzanın nere­dey­se her kö­şe­si­ne yayılmıştır. Benzer şekilde tanrıça Athe­na da gök­yüzüne yük­selen ma­bet­leriyle söz konusu coğrafyada içkin du­ru­ma sahip ol­muş, her sınıftan insana hi­tap etmiş ve kentlerin tam merkezinde yer almıştır; yün eği­ren kadın­lar tüm yetilerini onun zekâsı ve yaratıcılığı saye­sinde edinmiş, deniz­ciler yelken açma­dan önce onun koruyuculuğuna ve reh­ber­liği­ne sığın­mış, as­kerler savaş öncesinde Athena’dan öğrenilen pyrrikhos dansıyla düş­man­ları­nı korkutmuşlar ve akropoliste yaşayan soylular da esen­liklerini tanrı­çaya borç­lu hissetmiş­ler­di. Esasen modern araştırmacılar açısın­dan böy­le­si geniş bir yelpazeye dokunan ve farklı toplumlarda – bazı nüanslar bulu­nacak olsa bile – karakteristik özelliklerini koruyan kadim bir tanrıçayı araştır­mak olduk­ça çetrefilli aşamalardan geçme zorunluluğunu da berabe­rinde getirmektedir. Bu bakımdan uzun yıllar tanrıça Athena üzerine araştır­ma­larını yoğunlaştır­mış olan Susan Deacy’ın 2007 yılında Routledge yayınevi­nin The Gods and Heroes of Ancient World dizisi içerisinde basılan Athena baş­lıklı eseri dikkate değer­dir.

Yazar öncelikle Series Foreword (Dizi Önsözü) adlı bir bölümle yukarı­da ismi geçen ve kaleme aldığı eserin de bir parçasını oluştur­duğu dizi hakkın­daki gö­rüş­lerini dile ge­tirir. Hemen ardından Acknow­ledge­ment (Teşek­kür) ve List of Illustrations (Gör­seller Listesi) kı­sım­larına yer vere­rek araştırma konusu­nu oluş­turan metne geçer.

Athena, Batı kültüründe ilham verici bir motif olarak antikçağdan günü­mü­ze kadar varlığını sür­dür­müştür. Yazar bu fenomenin Hellenler üze­rindeki etkisini algılayabilmek adına Introducing Athena (Athena Sunumu [3-14]) baş­lığı altında ve modern bir araştırma metodu çerçevesinde ön­celikle tanrı­çanın doğasını saptama eğilimine girer. Bu kapsamda Athena’daki metisin bir yan­sıma­sı olarak başka hiçbir tanrı/tanrıçada bulunmayan çeşitlilikteki epi­the­tonlar hareket noktasını oluş­turur. Doğuşundan itibaren tüm karakte­ris­tiğini ortaya koyan miğfer, kalkan ve kargı gibi tanrıçaya ait çeşitli simgeleri de yardımcı etkenler olarak ön plana çıkarır. Böylece onun Hellen pantheonu içe­risindeki konumunu ve önemini vurgulayarak ça­lış­manın zemini oluşturu­lur. Söz konusu bölü­mün sonunda ise araştırmanın kapsamı ve metodo­loji­siyle ilintili nüanslar titizlikle belirtilmiştir.

S. Deacy’e göre Hellen panthe­onu içerisinde bir tanrının karakterini anla­şılır kılmanın en önce­lik­li yolu, söz konusu tanrının kökenine ve doğuşuna göz at­maktan geçer. Bu çerçeve içerisinde ele alınmış olan The Birth of Athena (Athe­na’nın Doğuşu [17-32]) başlıklı ilk bölümde Athena’nın doğumu hem ef­sanevi hem de tarihi olguların seyrini değiştiren etken bir faktör olarak de­ğer­len­dirilir. Günümüzde ise ex nihilo olarak tanımlanan bu olay, Hellen efsa­nelerinde Hephaistos’un bal­tasıyla Zeus’in başına açması ve tanrıçanın baba­sının kafasından dünyaya gelmesiyle tasvir edilir. Böylece Uranos, Kro­nos ve Zeus’i takip eden tanrılar arasındaki kuşak ça­tış­maları ve taht kavga­la­rı da son bulmuş olur. Bununla birlikte söz konusu olgu tarihsel süreç içeri­sin­de muh­teme­len Mikenlerin, başta Girit olmak üzere Ege Adaları ve Anado­lu’nun batı kıyılarında hâkim olan ana­erkil pantheonu yıkarak, kendi ataerkil yapıla­rını tam anlamıyla hâkim kılmalarının bir sembolü ola­rak görülür. Daha son­raki süreçte polisin ortaya çıkmasıyla da pek çok Panhellenik kentte karşı­la­şılan Athena-Zeus kült birlikteliği de bu özden beslenmiş olmalıdır. Yazar henüz Hellen antikitesi­nin oluşmaya başladığı Arkaik Dönem’de da­hi temel sanat temalarından biri olan bu doğumu Ati­na’dan seçtiği bir vazo ve bir de am­phora üzerine işlenmiş bazı sahnelerle ikonografik olarak de­ğer­len­dir­mek­te­dir. Bunlarla ilintili olarak tanrıçanın doğumu ve bazı sembolleri de Hitit ve Mezo­potamya’daki benzerleriyle birlikte karşılaştırmalı olarak analiz edilir.

Tracing Athena’s Origins (Athena’ya ait Kökenlerin Takibinde [33-44]) baş­lığına sahip ikinci bö­lüm ise tanrıça­nın tarihöncesi çağlarda muhtemel öz­deş­leri olduğu düşünülen yaygın karakterlerin keşfedilmesine odaklan­mak­ta­dır. Bu noktada bazı araştırmacılar, her ne kadar kronolojik dönem­ler arasın­da ilinti kurmaya olanak sağlayacak farklı tanrı/tanrıça modelleri bulsalar da, de­ğişen za­man ve bağlam içerisinde tüm bu tanrıların ayrı ayrı değerlendiril­mesi gerektiğini dile getirmekte­dirler. S. Deacy de Athena’nın kökenlerine iliş­kin teorileri bu isabetli bakış açısıyla bölüm içerisinde ele alır: Öncelikle Athe­na’nın bazı özelliklerinin Ana Tanrıça’nın hâkim olduğu bir anaerkil pan­the­on­dan devralınmış olabileceği üzerinde durulur, ardından politeist antik top­lum­ların din anlayış­la­rın­daki en temel kutsal arketiplerden biri olan meta­mor­phosis’e göndermede bulunularak Athe­na’nın simgeleri olan yılan ve baykuş gibi hayvanların aslında kendisinin yerini aldığı önceki çağlar­daki bir takım tanrı/tanrıçalara işaret edebileceği belirtilir. Geç Tunç Çağı’na gelindi­ğin­de ise Athe­na, Minos’taki yılanlı tanrıçayla Mikenlerin Girit’e getirdikleri savaşçı bir tanrıçanın karışımı olarak yorumlanır. Hellen dünyasının hemen dışına çıkıldığında tarihöncesi halkların inanç yapısı içerisin­de Athena’ya ben­zer pek çok tanrıçanın varlığı dikkat çeker: Mısır’ın Sais kentindeki Neith, Semi­tik tan­rılar Astarte, Anat ve Inanna. Bazı araştırmacı­lara göre ise Athena daha çok Anadolu’ya özgü bir tan­rıçadır ve ismi günümüz Adana kentinden almış­tır. Ayrıca Karta­calı tanrıça Tanit’ten ya da Şeytan’ın bir kadın ver­si­yo­nundan türediği de düşünülmektedir. Tüm bunların ötesinde kökeni Hitit güneş tanrısına kadar dayandırılabilmekte­dir.

Tanrıça Athena’nın doğasını güncel metodolojik yöntemlere dayalı olarak incelemeyi amaçlayan üçüncü bölüm From Origins to Functions: Athena in the Pantheon (Kökenlerinden İşlevlerine: Pan­theon İçerisindeki Athena [45-58]) başlığına sahiptir. Burada benzer etkinlik alanlarına hâkim Po­seidon, Hephaistos ve Ares gibi tanrılarla karşılaştırmalarda bulunularak, tanrıçanın Hellen pan­the­onu içerisindeki yeri ve karakteri detaylıca açığa çıkarılmaya gayret edilir. Öncelikle Poseidon özelinde atlar ve denizlerin hâkimiyeti konu­sun­da bir değerlendirme yapıldıktan sonra, Poseidon atın yaratıcısı, Athena ise onu ehlileştiren ve insanlık için kullanışlı hale getiren varlık olarak görü­lür. Yine Poseidon denizlerde korkulması ve cezalandırmalarından kaçınılması ge­reken bir tanrıy­ken, Athena denizcilerin en değerli varlıkları olan geminin muci­di ve kendilerinin de koruyucusu olarak ön plana çıkar. Bunun ardından Athe­na ile onun gibi akıl ve zanaat ile donatılan Hephais­tos’un da benzer alanlar­daki durumları ele alınır: Genel olarak Athena’nın metal dışındaki nesnele­ri şekillendirdiği, Hephaistos’un ise daha çok ağır metal ve silahların işçisi ola­rak tespit edildiği gö­rülür. Son olarak da Ares, savaşın şiddet yönünü yansıt­masına karşın, Athena’nın savaşta kulla­nılan at arabası ile ordu dansının sem­bolü olduğu ve savaşlarda kahramanların en yakın yardımcısı konumuyla on­lara cesaret verdiği belirtilir.

Bir sonraki ve dördüncü bölüm Heroes, Heroines and the Trojan War (Er­kek ve Kadın Kah­ramanlar ile Troia Savaşı [59-73]) başlığıyla Athena’nın efsa­nevi kahramanlar ve kentler üzerin­deki mutlak koruyuculuğunu irdelemekte­dir. Esasen bu nokta tanrıçanın karakterinin belirlenme­sindeki en temel etken olarak görülür. Bu bağlamda eril kahramanlar için eşsiz bir dost ve yol gös­terici şeklinde tanımlanır. Yazar S. Deacy bu noktada tanrıçanın özellikle Odysseus ve Herakles başta olmak üzere Perseus, Iason ve Akhilleus gibi kah­ra­manlara yaptığı yardımların analojilerini ve farklılıklarını kategorize ederek bir analiz sunar. Böylece Odysseus ve Herakles’in bazı görevle­rinde tanrıçanın yardımı olmaksızın kendi güçlerini kullanarak başarı elde etmelerine rağmen, Perseus ve Iason’a gelindiğinde tamamen tanrıçanın yardımlarıyla ilerleyebil­dikleri görülür. Bunun yanında tanrıçanın eril kahramanlarla olan yakınlığı Herakles ile birlikte farklı bir boyutta değer­lendirilir. Zira yazar eserinde yer ver­diği altıncı figürdeki sahnenin Athena ile Herakles’in evlilik sah­nesine ait olabileceği üzerinde durmaktadır. Tanrıçanın erkek kahramanlara göstermiş olduğu des­tek ve koruyuculuğa karşın kadın kahramanlara yaklaşımı bir o ka­dar olumsuzdur ve çoğunlukla da felaketle sonuçlanan yıkımlar getirmiştir. Esasen tanrıçanın koruyuculuğa ilişkin bağları sadece kah­ra­manlarla sınırlı da değildir, aynı zamanda polis ve halklarla da yakından ilintilidir. Örneğin Pa­ris’in yargısında Aphrodite’yi seçmeye karar kılmasının hemen öncesinde Troi­a­lıların koruyuculuğunu üst­lenen Athena, bu olayın ardından desteğini çeker ve Akhilleus’in Hektor’u öldürmesi ile Odysseus’in Troia’yı koruyan Palladion heykelini çalmasına yardım ederek kentin ele geçirilmesine ön ayak olur.

Genel bir bakış açısıyla değerlendirilecek olursa, Athena ile ilgili bilgileri­mizin kaynağı büyük ölçüde Atina kentinden belirmektedir. Yazar bunun etyolojisini özellikle Arkaik ve Klasik dönemlerde geniş bir coğrafyaya hükme­den Atinalıların tanrıçaya karşı henotheist yaklaşımlarına dayandırır. Bu bağ­lamda Athena in Athens: Patron, Symbol and ‘Mother’ (Atina’daki Athena: Hami, Sembol ve ‘Anne’ [74-91]) başlığına sahip beşinci bölümde bu iki fenomen arasındaki ilintiler tanrıçanın kent içerisindeki kültleri, tapınakları, festivalleri ve yerel efsanelerdeki konumu kapsamında okuyucuya sunulur. Öncelikle erken dönemlerden MÖ VII-VI. yüzyıla kadarki tanrıçaya ait efsa­ne­lerin seyri takip edilerek, özellikle Zeus, Poseidon ve Hephaistos ile olan ilişki­le­ri incelenmektedir. Babası Zeus, Athena ve Atina kenti arasındaki hiyerarşi­nin önemi belirtilerek, tanrıçanın kentteki sosyal düzeni sağlamada babasıyla yakın işbirliği içerisinde bulunduğu vurgulanır. Bunun yanında onunla yakın bağ kurmak isteyen birçok Hellen polisi Athena’nın kendi topraklarında doğ­duğunu ileri sürer. Atina kenti de bu paralelde ele alınarak, Poseidon ile girdi­ği mücadele kapsamında tanrıçanın kentin koruyuculuğunu nasıl üstlendiği ve tanrıça ile kent arasındaki bağların kökenleri ele alınmaktadır. Son olarak çok daha detaylı bir şekilde Atina kentinin kuruluş efsanelerinde yer alan Erikhthonios ile olan bağlantısı incelenmektedir.

Eserin Early Athenian History (Erken Atina Tarihi [92-104]) başlığıyla kur­gu­lanmış altıncı bölümünde, tanrıça ile Atina arasındaki efsanevi köklerden tarihi verilere bir geçiş yapılmaktadır. Geç Bronz Çağı ile MÖ VIII. yüzyıl ara­sın­da Attika Bölgesi’ndeki halkların Atina’da bir synoikismos gerçekleştirmesi neticesinde Athena kültünün de güç kazandığı söylenebilir. Bu bağlamda söz konusu iki olgu arasındaki ilk verilerin içeriği oldukça tartışmalı Homeros epik­lerinde yer almaktadır. Burada Atina kentinin konumuyla ilintili bazı tari­hi yanılgılar bulunurken, yazar bunun nedenini Atina tiranı Peisistratos’un isteğiyle metinler üzerinde gerçekleştirilen revizyon çalışmaları­nın, muhteme­len Atina’nın kendi döne­minde­ki gücünü meşrulaştırmayı hedeflediği şeklinde yorumlamaktadır. Buna rağmen Homeros epiklerinin kapsamının dışında ka­lındığında bile, Peisistratos döneminde Atina kentinin dinsel yapısında önem­li yenilikler gerçekleştiği görülür. Önceleri sadece yerel halkların Hekatombai­on ayının 28’inde tanrıçanın doğum gününü kutlamak için toplandıkları bir şenliği, MÖ 566 yılında Panathenaia şenliklerine evirerek ona panhellenik bir kimlik kazandırmıştı. Böylece Athena Polias da Olympia Zeus’i ve Delphoi Apollon’u gibi üstün bir statüye yükselmiş oluyordu. Bir sonraki yüzyıla gelin­diğinde ise tanrıça artık Akdeniz’de iyice söz sahibi olan Atina için koruyucu bir tılsım ve sembol haline bürünür. Pers Savaşları boyunca Attika halkının moral değerlerinin tanrıçanın kutsallığıyla ayakta tutulduğu ve tüm olay örgüsünün de onun koruyuculuğu üzerine inşa edilerek efsaneleştirildiği anlaşılır.

Pers Savaşları’yla Atina büyük bir tahribata uğramasına ve yıkımın eşiğine gelmesine rağmen, buradan başarıyla çıkmasını bilerek MÖ 477 yılında kur­muş olduğu Attika-De­los Deniz Birliği vasıtasıyla pek çok Hellen kenti üzerin­de politik, ekonomik ve kültürel üstünlük elde et­miştir. Ayrıca kısa süre içeri­sinde oluşturdukları birliğin tüm gelirlerini sadece kendilerine yönlen­direrek, Atina’nın yeniden inşası için büyük bir imar faaliyeti başlatmışlardır. Eserin yedinci bölümü All About Athena? The Classical Akropolis (Her şey Athena’yla Mı İlişkili? Klasik Dönem Akropolisi [105-121]) başlığıyla söz konusu süreçte Atina kentinin yeniden imarı aşamasında baş tanrıçaları Athena için gerçek­leş­tirmiş oldukları yapı ve heykelleri konu almaktadır. Pheidias’ın bilinen ilk eseri olan ve Atinalıların da Marathon Savaşı’ndan elde ettikleri ganimetlerin dekate­siyle (onda biri) finanse ettikleri 9 m uzunluğundaki Athena Proma­khos heykeli ise bu bağlamda öncelikle söz edilecek eser olarak öne çıkmak­ta­dır. Diğer bir önemli kült heykeli de yine Pheidias’in bronzdan yaptığı Athe­na Lemnia heykeliydi. Bunların ardından Perikles’in arkhonluğu zamanında akro­poliste inşa edilen Athena-Nike ve Parthenon tapınakları değerlendirilir. Par­thenon içerisinde yer alan ve yine Phei­dias tarafından yontulan Athena Par­thenos kült heykelinin ikonografisi de detaylıca betimlenmekte­dir. Bunun yanında Parthenon’un mimarisi ve doğu-batı-kuzey-güney metopların­daki röl­yef­lerde yer alan tasvirler sıralanır. Böylece önceki iki bölümde yazılı kay­naklar üze­rinden belirtilmeye çalışılan Atina kenti ile Athena arasındaki bağ, bu bö­lümde arkeolojik veriler eşliğinde değerlendirilerek sonuçlandırılmaktadır.

Kutsal olgular göz önüne alındığında politeizmin doğası gereği her kentin kendi efsaneleriyle şe­kil­lenmiş bir pantheona sahip olması Atina etkisinin si­ya­si alanda sıkışmasına sebebiyet vermiş­tir. Buna karşın Athena tapısının ise kadim bir şekilde neredeyse tüm Hellen kentlerinde içkin oldu­ğu açıktır. Kita­bın sekizinci bölümü The Wider Greek World (Daha Geniş Planda Bir Hellen Dünyası [122-137]) başlığı altında seçilen bazı Hellen kentleri ile Mısır, Mezo­potamya ve Roma gibi halklar üzerindeki Athena etkisi değer­lendi­ril­ir. Bu bağ­lamda Athena tapısı polioukhos ve üzerine çokça teoriler üretilen khal­ki­oikos olmak üzere iki epitehtonuyla Sparta’da ön plana çıkar. Argos’ta ise ken­tin en temel akropolisi olarak bilinen Larissa’da polias ve Aspis tepesinde oksy­derkes epithe­tonu ile tapınım görmektedir. Söz edilen üç Hellen halkı yani Atinalılar, Spartalılar ve Argoslular Athe­na’nın koruyucu özellikteki Palla­di­on heykelinin Troia’dan çalındıktan sonra kendi memleket­lerine getirildi­ğini ileri sürerken, esasen her biri varlığının teminatını elde etmek ve ona sıkı sıkıya sarılmayı amaçlamaktaydılar. Arkadia Bölgesi’nin güneydoğusunda yer alan Tegeia kentindeki Athe­na Aleia’nın ise daha çok bolluk ve bereketi getiren bir tanrıça olarak Demeter karakterine bü­ründüğü öngörülür. Kithairon Dağı’nın eteklerindeki tapınağıyla Delphoi kentinin en önemli tan­rı­sı olan Apollon’un doğumunda annesi Leto’ya kuşağını gevşeterek yardım eden yine Athena’nın kendisidir ve bu nedenle de burada özel bir konuma sahip olmuş­tur. Hellen coğrafyasının dışına çıkıldığında neredeyse hemen hepsinde Athe­na ile güçlü analojiler kurulabilecek tanrıçaların yer aldığı farklı pantheonlarla karşılaşılır. Bu bağlamda Herodotos ve Platon, Mısır’daki Sais kentinin koru­yucusu rolünde olan ve savaşçı karakteriyle ön planda olan Neith ile tanrıçanın özdeşleşmesinde ısrarlı bir gayret içerisindedirler. Zamanın pek çok kültürü aynı potada erittiği Kıbrıs’ta ise keşfedi­len Hellence ve Fenikece çift dilli yazıtlar Athena’nın karşılığı olarak tanrıça Anat’ı işaret eder. Ro­ma pantheonundaki konumu bir kenara bırakılacak olursa tanrıça Minerva da neredeyse tüm özel­likleriyle Athena’nın bir yansıması gibidir.

Politeist yapı da tüm olgular gibi zaman içerisinde değişip, yerini yavaş ya­vaş monoteist dinlere bırakırken, Athena figürünün de Akdeniz coğrafyasındaki içkinliği aracılığıyla bu süreçte dini bağ­lamdan kültürel bir zemine evirildiği sap­tanır. Yazar, eserinin From Being to Image: The Rise of Chris­tianity and The Post­classical World (Var Olandan Surete: Hristiyanlığın Yükselişi ve Klasik Dönem Sonrası Dünya [141-156]) başlıklı dokuzuncu ve son bölümünde belirti­len duruma paralel olarak Athena’nın Hristiyanlığın doğuşundan günümüze kadarki gelişimini okuyucuya sunmakta­dır. Kendisinin zekâ, zanaat ve adalet ile olan ilişkisi zaman içerisinde bir şekilde Hristiyanlıktaki adalet, sağduyu ve hikmet ile bağlantılı kılınmıştır. Bununla birlikte ilk yüzyıllarda genellikle gorgo­neion ile tasvir edilen erden Meryem Ana figürü tanrıçanın ilişkilendirildiği en önemli karakterdi. Zira başta Parthenon olmak üzere birçok Athena tapınağı Meryem Ana kilisesine çevrilmiş ve daha da önemlisi onun MS IV. yüzyıl Kons­tantinopolis’inde tıpkı Athena gibi savaşçı bir figür şeklinde ortaya çıkarak kent­lerin hamisi olma rolünü üstlendiği anlaşılmaktadır. Tanrıçanın Ortaçağ’dan gü­nümüze kadarki varlığı ise yazar tarafından alegorik ve literal ol­mak üzere iki ayrı kate­goride değerlendirilir. Öncelikle Hellen kültürünün öz­lem­le anıldığı ve pek çok kez yer aldığı Röne­sans sanatında Botticelli, Manteg­na, Luca Giodano ve Michael Maier gibi ressamların eserlerinde­ki Athena im­gesi değerlendiril­mek­tedir. Bununla birlikte özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda dö­nemin yö­netici kadın liderleriyle ilişkilendirilir: Thomas Blenerhassett’in 1582 yılında kaleme aldığı A Revelation of the True Minerva adlı eserinde I. Elizabeth “Yeni Minerva” olarak görülür. Fransa’da kral naibi olan Catherine de’ Medici (1560-1571), Marie de’ Medici (1610-1617), Avusturyalı Anne (1642-1652) gibi kadınların da tanrıçanın koruması altında oldukları hem edebi hem de sa­natsal eserlerde sıklıkla vurgulanır. Literal bağlamda ise farklı dönemlerde kale­me alınmış ve Türkçe’ye de çevirileri yapılmış olan Milton’un Paradise Lost (1667 = Kayıp Cennet, Çev. Enver Gülsen, Pega­sus Yayınları), Roberto Calas­so’nun The Marri­age of Cadmus and Harmony (1993 = Kadmos ile Harmo­nia’nın Düğünü, Çev. Levent Cinemre, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) ve John Banvil­le’nin Athe­na (1995 = Athena, Çev. Güler Siper, Telos Yayıncılık) adlı eserlerdeki Athe­na im­ge­si de­ğerlendirilir. Bunun yanında kadınsı ve erkeksi belirteçleri eşsiz bir şekilde harmanlanan Athena bir dizi cinsiyet yazılarına ve feminist akademik araş­tırmalara konu olmuştur: 1922 yılına tarihle­nen Freud’a ait bir el yazma­sında Medusa’nın başının kesilişi, erkeklerin hadım edilmesinin bir sem­bolü olarak belirtilmektedir. Bunun yanında Johann Jakob Bachofen, Jane Harrison, Luce Iriga­ray, Adrienne Rich, Christine Downing ve Ann Shearer gibi araştır­macılar da tanrıçanın ataerkil yapı içerisindeki konumu üzerine eğil­miş­lerdir. 20. yüzyılla birlikte; matematik, bilim ve teknoloji alanlarına daha çok kadını çekebilmek amacıyla feminist projeler içerisinde Athena sıklıkla kulla­nıl­mıştır. Bun­lardan birisi de 1999 yılında İngiltere’nin yükseköğretiminde kadın­ların bilim, tekno­loji ve mühendislik alanında gelişmelerini amaçlayan “Athena Pro­ject” adlı organizasyondur. Aynı isimde Amerika’da gerçekleştirilen farklı bir pro­je ise daha çok küçük kızların matematik ve bilime eğilimlerini artırmayı hedef­le­miştir. Böylece yazar, hakkında bilgiye sahip olduğumuz en erken dö­nemler­den günümüze kadarki süreçte tanrıçaya ait izler üzerindeki takibini so­nuç­lan­dır­maktadır.

S. Deacy’nin bundan önce tanrıça Athena’ya ilişkin gerçekleştirmiş olduğu pek çok detaylı bilimsel araştırma, söz konusu eserin tüm akademik tartış­maları kapsaya­cak şekilde, ancak buna karşın genel okuyucu kitlesine de hitap ede­bilecek ya­lınlıkta oluş­masına fırsat sağlamaktadır. Ayrıca akademik bağlam­da de­taylı oku­ma yap­mak isteyenlere yö­nelik olarak, çalışma içerisindeki bö­lüm­lere ilişkin ek kaynakların sunulduğu Fur­ther Read­ing (İleri Okuma [157-161]) başlıklı bir kısım bulunmaktadır. Son olarak eseri daha da kullanışlı kılan Works Cited (Alıntılanan Eserler [162-169]) ve Index (Dizin [171-175]) kısımla­rıyla kitap sona ermek­tedir.

Akdeniz University
Mediterranean Civilisations Research Institute (MCRI)

Fatih YILMAZ (RA) 
fatihyilmaz@akdeniz.edu.tr

  • Citation
  • Link

F. Yılmaz, Athena. Yazar: S. Deacy, Libri III (2017) 449-456. DOI: 10.20480/lbr.2017032

Kalıcı bağlantı adresi: http://www.libridergi.org/en/2017-en/lbr-0114

16 January 2018 Aykan A.
← Caesar
Târih-i Güzîde (Zikr-i Pâdîşâhân-i Selçukiyân) →

eISSN: 2458-7826

SCImago Journal & Country Rank

eISSN: 2458-7826

    PhaseKapakWeb
    PhaseKapakWeb
    PhaseKapakWeb PhaseKapakWeb PhaseKapakWeb

    ISSUE I (2015)

    ISSUE II (2016)

    ISSUE III (2017)

    ISSUE IV (2018)

    Search for Publication

    Popular Posts

    • Kapadokya’da Zeus Kültü
      Kapadokya’da Zeus Kültü
    • Anonymous, Tractatus de Mulieribus Claris in Bello
      Anonymous, Tractatus de Mulieribus ...
    • Ravzatü’s Safa Mülük-i Gazneviyye
      Ravzatü’s Safa Mülük-i Gazneviyye
    • Homeros’un Türkleri: Klasik Eserler Doğu’nun Algılanmasını Nasıl Biçimlendirdi?
      Homeros’un Türkleri: Klasik Eserler...
    • Ünlü Kentlerin Sıralaması
      Ünlü Kentlerin Sıralaması
    • Al Servizio della Repubblica di Venezia: Le Lettere di Massimiliano Buzzaccarini Gonzaga, Commendatore di Malta, inviate alla Magistratura dei Cinque Saviialla Mercanzia 1754-1776
      Al Servizio della Repubblica di Ven...
    • İskitler, Hunlar ve Göktürkler’de Din ve Sanat
      İskitler, Hunlar ve Göktürkler’de D...
    • Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu
      Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu
    • Emevî Devleti Tarihi
      Emevî Devleti Tarihi
    • Intercession and Succession, Enlightenment and Reflection: The Inscriptional Program of the Karatay Madrasa, Konya
      Intercession and Succession, Enligh...
    • Jül Sezar’ın Ölümü: Tarihteki En Ünlü Suikastın Öyküsü
      Jül Sezar’ın Ölümü: Tarihteki En Ün...
    • Mitolojiden Alegoriye
      Mitolojiden Alegoriye
    • The Ancient Mariners: Seafarers and Sea Fighters of the Mediterranean in Ancient Times
      The Ancient Mariners: Seafarers and...
    • Eski Yunan ve Roma’da Büyü ve Büyücülük. Bölüm 1: Bağlama Büyüleri-Yunan ve Roma Dünyasında Beddua Levhaları ve Voodoo Bebekleri
      Eski Yunan ve Roma’da Büyü ve Büyüc...
    • Quintus Asconius Pedianus, In Senatu in Toga Candida Contra C. Antonium et L. Catilinam Competitores
      Quintus Asconius Pedianus, In Senat...

    PhaseKapakWeb

    eISSN: 2149-7826

    Libri

    • Home
    • About
    • Current Issue
    • Archive
    • Publication Policies
    • Publication Process
    • Contact

    Creative Commons Lisansı
    Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

    Popular Publications

    • Kapadokya’da Zeus Kültü
    • Anonymous, Tractatus de Mulierib...
    • Ravzatü’s Safa Mülük-i Gazneviyy...
    • Homeros’un Türkleri: Klasik Eser...
    • Ünlü Kentlerin Sıralaması
    • Al Servizio della Repubblica di ...
    • İskitler, Hunlar ve Göktürkler’d...

    Recent Publications

    • Strabon, Geographika (Coğrafya): Kitap XI.1-14 20 March 2025
    • Stamped Amphora Handles from Magarsus 18 February 2025
    • New Dedications from Phaselis to Apollon Epidamos, Artemis Pergaia and Hephaistos 28 December 2024
    • New Inscriptions from Olympos (Lykia) 21 December 2024
    • New Inscriptions from Nikaia XVI: Votives to Zeus (Bronton and Gorzaios) 18 December 2024
    • New Reading of I.Mylasa I, 403 15 December 2024
    • A Wandering Jewish Tombstone 9 December 2024

    Search for Publication

    Archive

    Flag Counter
    • Home
    • About
    • Current Issue
    • Archive
    • Malpractice
    • Submission
    • Policies
    • Process
    • Contact
    Copyright © 2015 www.libridergi.org
    • Türkçe (Turkish)
    • English