Argonautika (Argo Denizcileri)
Rodoslu Apollonios
ISBN: 9786059460910
Sayfa: 203
Baskı Yılı: 2019
Baskı Yeri: İstanbul
Yayınevi: Pinhan Yayınları
LIBRI VI (2020) 357-359
Geliş Tarihi: 26.11.2020 | Kabul Tarihi: 01.12.2020
Elektronik Yayın Tarihi: 05.12.2020
Telif Hakkı © Libri Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi, 2020
Rodoslu Apollonios, Argonautika (Argo Denizcileri). Çev. N. Nirven. İstanbul 2019. Pinhan Yayınları, 203 Sayfa. ISBN: 9786059460910
Argonautika’nın yazarı dikkat çekecek kadar muğlak bir karaktere ve yaşam öyküsüne sahip birisidir. En tanınmış ve günümüze de ulaşan tek eseri, antik dünyada çok sevilen “Altın post ve Argonotlar” efsanesini ayrıntılarıyla ele alan Argonautika destanıdır. Kahramanlarının karakter tahlillerinde ve duygusal sahnelerde çok başarılı olan bu eser antik edebiyatın en lirik, en epik dizelerini ihtiva eder. Varro Atacinus (MÖ 82-35) tarafından Latinceye çevrilen Argonautika, (Argo Gemicilerinin Destanı), Troya Savaşı’ndan yıllarca önce Argo adlı gemiyle efsanevi Altın Post’un peşinde Kolkhis’e (bugünkü Abhazya) gitmek üzere denize açılan Akhalı kahramanların heyecan verici hikâyesidir. Önderleri Iason’dur, ama aralarında Herakles, Orpheus, Kastor, Peleus gibi ünlü mitolojik şahsiyetler de vardır. Olympos tanrıları da her zamanki şaşırtıcı davranışlarıyla bu serüvendeki yerlerini alırlar. Kitap da Peter Green, Rodoslu Apollonios ve eseri ile ilgili olarak beş bölümden oluşan giriş bölümünde bu konuyu ele almıştır.
Green birinci bölümde (7-15) Rodoslu Apollonius’un yaşamı üzerinde durmuştur. Araştırmacıların kanıtlarına göre Apollonius’un doğumunu en erken 300’e, en geç 265’e, ölümünü 235-190 arasına tarihlendirildiğini nakletmektedir. Green, Apollonius’un hayatını ve mesleğini üç ana kaynak üzerine yapılandırmaktadır. Bunlar Hayatlar (bunu da A ve B olmak üzere ikiye ayırmıştır), Oxyrhynchus Papyrus ve Souda isimli ansiklopedi maddesidir. Bunlara göre Apollonius; Silleus ile Rhode’nin oğludur ve İskenderiye’de doğmuştur. Doğma büyüme İskenderiyeli ilk şairdir. Ptolemaios II Philadelphos döneminde yıldızı parlamış ve Kallimakhos’un öğrencisi olmuştur. Seyircilerin önündeki talihsiz ilk okumasını on sekizle yirmili yaşlar arasında (280-285) yapmış olabileceğini söylemektedir. Asıl etkinliğinin eleştiridense şiir olmasına karar verip, şiir yazmak için Rodos’a gitmiştir. Aynı zamanda müzeci olarak da görev yapmıştır. Green, Hellenistik edebiyatta Kallimakhos ve Apollonios arasındaki çekişmelerin tarihte hangi argümanlara dayandırıldığını ikinci kısımda (16-22) tartışmaktadır. Mitosla logos arasındaki çatışmayı, Argonautika’nın konumu da inceleyerek ortaya koymaya çalışan yazar üçüncü bölümde (22-31) bu bağlamda Apollonios’un anlatım yapısını biçimlendiren ilk mitin Homeros öncesinden Hellenistik dönemlere hatta arkaik dönemdeki birkaç örnek üzerinden de bu gelişimin izlerini sürmüştür. Argonautika üzerindeki incelemelerine dördüncü bölümde (31-42) devam eden P. Green, bu destanın başkahramanları olan Pelias ve Iason gibi kişilerin hayat hikâyelerini antik dönem anlatımları ve eserleri üzerinden açıklarken; Argonaut mitinin kinayeden uzak oluşu, yalnızca Euripides’in 431’de yazdığı Medeia’dan etkilenmiş olması gibi edebi özelliklerini nakletmeye ve ortaya koymaya çalışmaktadır. Destan ile ilgili değerlendirmelerine beşinci bölümde (41-56)’de devam ederek burada daha ziyade tartışma ortamı yaratarak sözde soru cümleleriyle okuru düşünmeye sevk etme gayretindedir. Metnin başından sonuna kadar ciddi ölçüde akıl yürütme yatmaktadır. Argonautika’nın anlatım tarzının geleneksel anlatımdan bariz ölçüde farklı olduğunu söylerken, anlatıdaki Lemnos’taki bütün epizotun uygunsuz görülerek es geçildiği örneği verilmektedir. Green’nin burada çarpıcı addedilebilecek değerlendirmesi; Hellenlerin kendilerini Barbar Ötekiyle kıyaslayarak tanımlamak için sistemli gayretidir. Bunun için de Karadeniz bölgesi sakinlerinin acımasız, vahşi, tehlikeli ve yabancı gezginleri öldürmeye eğilimli olduklarının daha en baştan vurgulandığını delil göstermektedir. Apollonios’un eserde bağımsız gelenekselci paradoksun zıtlığı ortaya çıkardığı vurgulanırken, temel belirgin özelliğin Helenizmin başka herhangi bir kültüre esasında üstün olduğunun etnik merkezli, dolayısıyla da bunun siyasal bir varsayım olduğu belirtilmektedir. Zıtların uzlaşması olan destana bir diğer atıf, kahraman olan ama zarar da gören insanların yaşadıklarının anlatılması olarak gösterilir. Apollonios’un hikâyesinin dikkat çeken yanının akıl yürütmeye asla dayanmıyor oluşu ve kinayeden uzak olduğunun vurgusu burada da yinelenmiştir. Herakles’in seferin erken bir evresinde hikâyeden çıkarılıyor oluşunu ahlak meselelerine (ırz düşmanı ve katil olmasını telafi etmek için) ve dramatik gerginliğe (uygar yanlarını öne çıkarmaya sev etmek) dayandıran Green; özellikle de Homeros’u yansıtma, değiştirme veya bozma tarzını vurgulamıştır. Argonatların Altın Post peşinde Kolkhis’e olan bu yolculuklarında post aslında sihirli bir semboldü: Doğaüstü gücün, hak sahipliğinin, her şeyden çok da krallığın.
Elimizdeki eserde bundan sonra Argonautika’nın dört kitaptan oluşan bölümünün orijinalinden çevirisi yer almaktadır. Bu çeviri üzerinden birinci kitap da (61-93) Apollonios anlatısına Kral Pelias’ın emri üzerine Altın Postu aramak için Karadeniz’in ağzından yola çıkan, çok sayıda kürekçi oturağıyla teçhiz edilmiş Argo’yla yolculuk eden Argo Denizcilerinin seçilmesi ile başlamaktadır. Bu seçime Iason, Pelias, Orpheus, Herakles gibi kişilerin adını zikrederek başlamıştır. Bunları sıralarken de bu kişilerin kim olduklarını, nereden gemiye katıldıklarını ve çoğunlukla da karakter tahlillerini yapmıştır. Akabinde Argo Denizcileri’nin halk tarafından Magnesai Pagasai denen dağlık burundan üzüntü içinde uğurlanmasıyla devam edilen anlatıya gemiye lider seçme işlemi ile devam edilmektedir. Lider için Herakles’e gözler çevrilse de; Herakles’in “bu kalabalığı kim topladıysa o önderlik etsin” demesi üzerine Iason işe el atmış ve Apollon’a adaklar adandıktan sonra, kura çekilmek suretiyle gemideki görev dağılımı yapılmıştır. Orpheus’un lir eşliğinde söylediği şarkılarıyla yol alan Argo Denizcileri Lemnos’a gelmiştir. Apollonios burada Lemnos’taki Hypsipyle ve kentteki kadınlar ve kent ile detaylı bilgiler vermektedir. Argo Denizcileri bir süre bu adada kalmıştır. Hypsiplyle Iason’a bütün görev ve yetkileri devretmeyi teklif etmiş fakat Herakles’in asıl işlerinin bu olmadığına yönelik yaptığı uyarıcı konuşmasından sonra Lemnos’tan ayrılmışlardır. Hellespontos’un tamamını geçtikten sonra Dolionlar ülkesinde demir atarlar. Bir süre sonra Khytos Limanı’ndan ayrıldıktan sonra yerlilerin saldırısına uğrarlar ve Dolion ülkesine gece vakti geri dönmek mecburiyetinde kaldıklarında ne olduğunu anlamayan Dolionlar ile çatışmaya girmelerinin sonucunda kral Kyzikos ölür. Kocasının ölümünden sonra eşi Kleite de kendini öldürür. Bu elem hadiseden sonra buradan da yol alan gemi Kios’a ulaşır. Bu bölgede yaşayan Mysialılar onları sıcak karşılamış ve ihtiyaçlarını görmüşlerdir. Hylas’ın burada kaybolmasını anlatan Apollonios onun peşine de Herakles’i takmıştır. P. Green, giriş bölümünde Apollonios’un Herakles’i destandan çıkarmak için (bilinçli olarak) bu doğrultu da anlatısına devam ettiğini söylemektedir.
Apollonios ikinci kitap (95-125) anlatısına Bebrykialılarla Amykos’u nasıl öldürdüklerini anlatarak başlar. Phineus’un acılarını ve kehanetlerini, koyu kobalt kayalıklardan geçişlerini adeta bir hat tezyin edercesine betimleyerek anlatır. Argo gemisi denizin sert dalgalarında hasar görmüştür ama denizciler bir zarar görmezler. Dipsakos ülkesini betimledikten sonra Thynias adasında Leto’nun oğlu Apollon ile adada karşılaşmalarını hikaye ederek anlatır. Abas’ın oğlu kahin İdmos’un ve dümenci Typhis’in ölümünü de aynı şekilde anlattıktan sonra Assyria kıyısına vardıklarını söylerken burada Zeus ve Sinope mitini anlatmadan geçmez.Thermodon ağzında kıyıya çıkan Argo denizcilerinin; eğer burada fazla kalsalardı Amazonlarla savaşa gireceklerini vurgular. Amazonlar hakkında da bilgi verir. Khalybes, Tibarenoi ve Mossynoikoinin’den geçerken bu bölge halkı ve yaşamları hakkında kıymetli anektodlar aktarır. Kolkhis ülkesine ulaşırlar. Argonaut’lar altın postu almak için kral Aietes’in huzuruna çıkarlar.
Üçüncü kitap (127-161) Iason’un gemiden inip amcası Pelias’ın kendisine verdiği görevi krala arz etmesiyle başlar. Kral Aietes altın postu Iason’un gerçekleştirmesi imkânsız gibi duran işleri başarması durumunda verebileceğini söyler. Kralın büyücü kızı Medeia Iason’u görür ve ona aşık olur. Bu karşılaşmadan sonra, Iasos’un bütün işlerinin yönetimini, bu büyücü prenses yüklenir. Kral altın postu alabilmesi için Iason’dan ateş püskürten iki boğayı boyunduruğa vurmasını ve Ares’in ejderhasının dişlerinden çıkan savaşçıları alt etmesini ister. Bu konuyla ilgili olarak Medeia kendisi ile evlenmeye söz verirse Iason’a yardım edeceğini bildirir. Büyülü bir merhem hazırlayıp Iason’un vücudu ve silahlarını, zırhını bu merhemle kaplar. Ejderin dişleri Iason’un bedenine geçemez olur, öldürdüğü ejderin dişlerini ekince yığınla silahlı adam yerden biter. Medea’ın söylediği gibi bu adamların içine bir taş atar, adamlar birbirlerine saldırırlar ve hepsi ölür.
Dördüncü kitap (161-203) Iaoson’un altın postu almasını ve geri dönüş macerasını anlatmaktadır. Başarılı olan Iason’dan kurtulmak isteyen Kolkhis kralı Argo Gemisi’ni yakıp adamlarını öldürmeyi planlar, Medeia babasından daha evvel davranıp altın postu bekleyen ejderi uyutur, Medeia ve Iason altın postu alıp Argo Gemisine kaçırırlar. Ertesi sabah şafak sökmeden yola çıkarlar. Medeia babasının kendilerine yetişmesini önlemek için genç Kolkhis prensi olan kardeşi Apsyrtos’u öldürüp parçalarını denize atmaya başlar babası Aietes büyük bir acı içinde oğlunun parçalarını toplamakla meşgul edildiği için arkalarından yetişemez. Kolkhisliler Argonautlara Korfu Adası’nda yetişir, kızı almak için kraldan izin alsalar da Iason ve Medeia gece evlendikleri için adadan elleri boş ayrılırlar. Argo daha sonra Girit’e ulaşır fakat burada da demircilik tanrısı Hephaistus tarafından yaratılan adanın koruyucusu bronz dev Talos ile karşılaşırlar. Argonautlar bu hadiseden de Medeia’nın yardımıyla (devin bronz tırnağını çıkarıp kan kaybından ölmesiyle) kurtulmayı başarmışlar ve Argonautlar Hellas’a dönmeyi başarmıştır.
Edebiyatın yüksek betim tarzını gördüğümüz bu kitap; Suut Kemal Yetkin’in “Timurlu mimarlığında, mimari, çini mozaik oyunu için bir vesileden başka bir şey değildir” şeklinde ifade ettiği gibi; Apollonios, mitolojiyi devleştiren karakterleri ve kalemşörlüğünü aktarmak için bu destanı vücuda getirmiş gibidir. Mit-destan olay örgüsü kelime tezyininin yanında ışıktaki alaz gibi kalmaktadır. Yaşıyor hissiyatı yaratan her kelime sathı, kitaptan adeta bakiye edilemeyecek konuma yüceltilmiştir. Yazındaki coğrafi betimlemeler ve olay örgüsünün aktarılış biçimi, an’ın içinde yaşanılıyor hissini her dem tadacağimiz bir mit-destan kurgusunu yaşatmaktadır.
Akdeniz Üniversitesi
Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü
Gülsün ACAR (PhD.)
gulsunacar952@gmail.com
Kalıcı bağlantı adresi: http://www.libridergi.org/2020/lbr-0272