Beynin Evrimi ve Tanrıların Ortaya Çıkışı-İlk İnsanlar ve Dinlerin Kökeni
E. Fuller TORREY
ISBN: 9786059200448
Sayfa: 315
Baskı Yılı: 2018
Baskı Yeri: İstanbul
Yayınevi: Paloma Yayıncılık
LIBRI V (2019) 71-75
Geliş Tarihi: 14.06.2019 | Kabul Tarihi: 20.09.2019
Elektronik Yayın Tarihi: 02.11.2019
Telif Hakkı © Libri Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi, 2019
E. F. TORREY, Beynin Evrimi ve Tanrıların Ortaya Çıkışı-İlk İnsanlar ve Dinlerin Kökeni. İstanbul 2018. Paloma Yayıncılık, 315 sayfa (12 şekille birlikte). ISBN: 9786059200448
İlk insanın ortaya çıkışından günümüze değin süregelen Tanrı kavramının hayatın içerisindeki tüm olguları direkt etkisi altına aldığı düşünülürse, bu süreklilik ve farklı kültürlere ait “paralel aynılıkların” neden ve nasıl ortaya çıktığı, her zaman merak edilen bir konu olmuştur. Arkeoloji, Antropoloji ve Etnoloji gibi belli başlı bilim dallarının cevap aradığı bu konular bütününe, nörolojik çalışmalarla ortaya çıkan farklı yaklaşımları birleştirmek ve bu sorulara cevap aramak E. F. Torrey’in, inceleyeceğimiz kitabındaki merkezi yaklaşımı olmuştur. Sadece bu açıdan bakıldığında bile, beynin evrimi ile insanlığın ilk ortaya çıkışından günümüze değin geride bıraktığı maddi kalıntıların paralel bir kronolojide irdelenmesi, bu konu üzerine yapılmış çalışmalardaki önemli bir açığı kapatmasını sağlıyor.
Kitap, İçindekiler (9-11), Önsöz (13-16), Giriş: Tanrıların Evi Beyin (17-40), Kısım I: Tanrıların İmal Edilmesi-1. Homo Habilis (41-56), 2. Homo Erectus: Farkındalığı Olan Benlik (57-72), 3. Arkaik Homo Sapiens (Neandertaller): Empati Duyan Benlik (73-90), 4. Erken Dönem Homo Sapiens: İçebakışçı Benlik (91-110), 5. Modern Homo Sapiens: Dünyevi Benlik (111-157), Kısım II: Tanrıların Ortaya Çıkışı-6. Atalarımız ve Tarım: Ruhani Benlik (159-192), 7. Devlet Yönetimleri ve Tanrılar: Tanrıcı Benlik (193-232), 8. Tanrıların Kökenine Dair Diğer Kuramlar (233-255), Ek A: Beynin Evrimi (256-259), Ek B: Manevi Dünyanın ve Ölüler Âleminin Kanıtı Olarak Rüyalar (260-269), bölümlerini barındırmakta ve Teşekkür (270), Notlar (271-302) ile Dizin (303-315) başlıklarıyla sonlanmaktadır.
Giriş: Tanrıların Evi Beyin (17-40) başlığı altında, evrimsel kuramlara dair kısa bir özet geçilmektedir. Ayrıca kitabın devamında karşımıza çıkacak olan tüm dönemlere ve başlıklara atıflarla bir ön okumayı okurlarına sunmaktadır. Bölümün en önemli iki odak noktası vardır. İlki C. Darwin’in kuramlarının -yazarın deyimiyle- güncellenmiş bir hâlini temel alan görüşleri birleştirdiği ve uzmanlık alanı nörolojiye uzak okurların kitabın ilerleyen kısımlarında zorluk çekmemesi için bir rehber mantığıyla hazırlanmış, insan beyni alt başlığındaki frontal lob, parietal lob, temporal lob ve oksidal lob ile birlikte sinir lifleri ve glia hücrelerinin açıklanması (22-25); diğeri ise paralel evrim alt başlığı altında tartışılan ve örneklendirilen eski dünya ve yeni dünya maymunlarının vücut-beyin koordinasyonundan farklı coğrafyalarda, yaklaşık zamanlarda hayvan evcilleştirmeye varan “ortak evrim gelişkinliklerimiz”dir (35-37).
Ana başlık olan Kısım I: Tanrıların İmal Edilmesi’nde (41-157) karşımıza çıkan tüm alt başlıkları 1. Homo Habilis (41-56), 2. Homo Erectus: Farkındalığı Olan Benlik (57-72), 3. Arkaik Homo Sapiens (Neandertaller): Empati Duyan Benlik (73-90), 4. Erken Dönem Homo Sapiens: İçebakışçı Benlik (91-110) ve 5. Modern Homo Sapiens: Dünyevi Benlik (111-157) ayrıca bölümlere ayırmadan bir arada incelemeye çalışacağız. Kronolojik olarak ilk ele alınan tür olan Homo Habilis’in beyin hacminin yaklaşık 630 cm3 olduğu ve bunun Australopithecus’un beyninden üçte bir oranında daha büyük bir yer kapladığı bilgisi (45) önem arz etmektedir. Zira bu gelişim/değişim S. Mithen’in görüşü de refere edilerek, Homo Habilis’in sezgisel fizik bilgisi ve teknik bir zekâya sahip olmasıyla alet yapabilme beceresine yol açmış olabileceği savlanmaktadır. Beynin Zekâ İle İlişkili Başlıca Bölgeleri kısmında her şeyin hacimle ilişkilendirilmemesi gerektiğine dair görüşler sunulmakla birlikte, Homo Habilis beyninde özellikle frontal ve parietal loblardaki madde miktarındaki artışın nasıl, çeşitli koordinasyonların yaratılmasına yol açtığı aktarılmaktadır. İlgili kısmın devamında, Homo Erectus’un beyni üzerine yapılan araştırmalar neticesinde, hacminin ortalama 1000 cm3 olduğu (58) ve özellikle modern insanın beynine çok benzediği dile getirilmektedir (66). Bu hususta iki durum ilgi çekicidir (67). İlki Homo Erectus’un beyninin iki tarafının eşit olmaması ki bu insan beynine özgü bir nitelik olan lateralizasyonun göstergesi olarak kabul edilebilir; diğeri ise Homo Erectus beyninde özellikle ön singulat, ön insula ve alt parietal bölümlerin gelişmiş olması ki bunlar da beyindeki “Özfarkındalık” ağının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Bununla birlikte yazar, ilgili alanda, bu özfarkındalık gelişiminde yeni ve henüz emekleme aşamasında (71) olan Economo nöronları ya da VEN olarak adlandırılan sinir hücresinin direkt etki sahibi olup olmadığına dair güncel tartışmaları tarafsız biçimde okura aktarmaktadır. İlerleyen kısımlarda, Arkaik Homo Sapiens ya da Neandertal hominidlerin Homo Erectus’ta ortaya çıkan özfarkındalığa ek olarak empati şeklinde adlandırabileceğimiz “Zihin Kuramı”na sahip olduğu aktarılmaktadır (77). Yapılan araştırmalar neticesinde özellikle sağ alt parietal alan diğer insanlara yönelik farkındalıkla ilişkili iken sol alt parietal alan özfarkındalık ile ilgilidir (86); bu minvalde Arkaik Homo Sapiens’in beyninin, C. Stringer’den atıfla (84), daha geniş bir parietal loba sahip olduğu ve bu durumun zihin kuramının gelişmesine etki ettiği yorumlanmaktadır. Kitapta, Erken Dönem Homo Sapiens’in ortaya koyduğu İçebakışçı Benlik (97), beynin hacimsel anlamda artışıyla değil, beynin içindeki değişimle açıklanmaya çalışılmaktadır. Artık sofistike aletler, takılar ve dokuma elbiseler vs. üretmeye başlayan Erken Dönem Homo Sapiens’lerinin, ilgili bölümde Sally-Anne testiyle (98) açıklanmaya çalışılan ikinci derece zihin kuramına sahip oldukları, kısaca “bir kişinin diğer bir kişinin ne düşündüğünü düşünmesi” olarak tanımlanabilecek bir bilişsel beceriyi kazanmasındaki temel sebebin, beyindeki beyaz madde bağlantı yollarının olgunlaşmasıyla açıklanmasının mümkün olduğu aktarılmaktadır (110). Kitabın ilerleyen kısımlarında Modern Homo Sapiens’e dair ilkler anlatılırken, özellikle sanatın doğuşu ve ölü gömme adetleriyle alakalı kısımlardaki örnekler, bazı araştırmacılar da refere edilerek -özellikle Neandertal ölü gömme gelenekleri bağlamında- fikir ayrılıklarına yer verilmektedir (119-120). İlgili alanda ele alınan ilklerin, insan devrimi (126) olarak nitelendirilemesi ve Şekil 5. 1’de de özetlenen (128-129) “Paralel Evrim” ile toplu bir sıçrayışın yaşandığı aktarılmak istenmektedir. Lakin ilgili bölümle ilgili belki de en önemli aktarım, Modern Homo Sapiens’in geçmiş -şimdiki zaman- gelecek ile köprü kurabilmesi ve ayrıca hissedilen duygular ile olayları tekrar deneyimleyebilmemizi sağlayan otobiyografik (epizpdik) belleğin ortaya çıkışıdır. Otobiyografik bellek sayesinde ortaya çıkan en önemli bilişsel gelişimlerden biri olarak, bugüne kadar ölümü başkalarının başına gelen bir realite olarak algılayan homininlerin aksine, artık Modern Homo Sapiens’in, bu realitenin kendi başına geleceğinin bilincinde olmasından bahsedilmektedir (138). Kitabın en keskin yargılarından birisi ise, ölüm hakkındaki bu farkındalığın, bir diğer bilişsel gelişim olarak nitelendirilebilecek rüya-ruh bağlantısı ile dinlerin ortaya çıkışının temelini oluşturabileceği söylemidir (143-146).
Kitabın ikinci ana başlığı olan, Kısım II: Tanrıların Ortaya Çıkışı’nda Neolitik Dönem ve dolayısıyla tarım devrimi sürecinde ortaya çıkan; tapınım, ritüeller, dini mimari vs. üzerine örneklemelerle çeşitli kuramların tartışılmaya açıldığı görülmektedir. Atalarımız ve Tarım: Ruhani Benlik (159-192) alt başlığında, özellikle Göbeklitepe (160-163), Hallan Çemi ve Nevali Çori’deki (160) kutsal yapılaşmalar hakkında detaylı bilgiler verilmekte, Çayönü’ndeki “Kafatası Evi” buluntularıyla bağlantı kurularak, E. Tylor’ın “Primitive Culture: Researches Intoo the Development of Mythology, Philosphy, Religion, Language, Art and Custom” isimli eserine atıfla, atalara ibadetin dini düşüncelerin evrimsel kökeni olabileceği vurgulanmaktadır. Alt başlığın devamında, gelişen çiftçiliğin paralel evrimdeki yeri (171) hususuna değinilerek, tarım ve dolayısıyla yaşam için, artık insanoğlunun belli bir organizasyonun parçası olma zorunluluğuna dikkat çekilmektedir. Bu bir aradalık; üretim, bereket ve ata kültü denkleminde, K. Croucher’in görüşü de refere edilebilerek, toprak mülkiyetinin doğuşuna bağlanır (174). Kitapta E. Taylor ve H. Spencer’in de görüşleri belirtilerek aktarılan (183), bazı ataların ruhlarının, uzun süreli tapınımı ya da maruz kaldığı ritüellerin şans eseri bereketli sonuçlar vermesiyle hiyerarşik olarak daha üst mertebeye konumlandırılması hususu önemlidir; zira sistematik bir din ve tanrı anlayışının doğumu bu hiyerarşiden kaynaklanıyor olabilir (185). Tüm bu hiyerarşik düzenin ilk adımını atmayı başaran ve istemli tarımın sistematik biçimde devam edebilmesini sağlayan insanın en büyük destekçisinin, insan beynindeki en önemli planlama merkezinde yer alan yan prefrontal korteksin gelişmiş olmasından bahsedilerek bölüm sonlandırılmaktadır (190).
Kitabın ikinci kısmına ait bir diğer alt başlık ise Devlet Yönetimleri ve Tanrılar: Tanrıcı Benlik’tir (193-232). İlgili bölümde “yüksek tanrılar” olarak adlandırılan, küçük ölçekli ailelerin ata kültünü artık aşmış ve büyük kitleleri bir arada tutabilen ortak tanrı olgusunun ortaya çıkışı ve dünya üzerindeki çeşitli kültürlerin, -Mısır (205), Pakistan (211), Avrupa (213), Çin (220), Peru (222)- nasıl bu doğumda paralellik gösterdiği, alt başlığın ana konusu olmuştur. Özellikle Mezopotamya’daki dini inanış ve ilk “resmi” tanrı olarak kabul edilecebilecek Enki’nin (194) doğuşuyla beraber, yönetici sınıfın tanrılarla nasıl bir güç değiş-tokuşuna giriştiği ve devlet yönetiminin biçimlendiği de aktarılan bir diğer önemli konudur (199). İlgili alt başlık, yöneticiler ve tanrıların beraber büyümeye devam ederek nasıl büyük dinlerin -Hitit, Yunan, Harappa vs. gibi- yaratıldığı aktarılmış ve K. Jaspers’in yorumundan esinle isimlendirilen, MÖ 800-200 yılları arasında gerçekleşen “Eksen Çağı” ile bölüm sonlandırılmıştır (228).
Kitabın ikinci kısmına ait son alt başlık, Tanrıların Kökenine Dair Diğer Kuramlar’dır (233-255). Yazarın bu bölümün hemen girişinde de belirttiği üzere, kitabın genel yaklaşımını C. Darwin’ın kuramları oluşturmaktadır ve Şekil 8. 1’de tüm süreç özetlenerek okuyucuya sunulmaktadır (235). Kitapta karşılaştığımız kuramsal yaklaşımın haricinde, çağdaş sosyolojinin kurucusu E. Durkheim ve Antropolog S. Wilson’un görüşlerinin aktarıldığı Toplumsal Kuramlar (237); zihin kuramını merkeze alan prososyal ya da diğer adıyla Toplum Yanlısı Kuramlar (238); S. Freud’un görüşlerinin tartışmaya açıldığı sonrasında da rahatlamaya odaklanan nörokimyasal bakış açılarının derlendiği Psikolojik ve Rahatlık Kuramları (241); nöroteolojik çalışmalar gibi çalışma disiplinlerinin geliştirildiği Nörolojik Kuramlar (245); ve özellikle D. Hamer’in geliştirdiği çalışmalar neticesinde ortaya atılan tanrı geni araştırmalarının tartışıldığı “Genetik Kuramlar” (248) kitabın bu son bölümünde okuyucuya özet halinde sunulmaktadır.
Kitap, özellikle ilk kısmında okuyucu yönlendirdiği ve beynin evrimsel gelişimi hakkında daha detaylı bilginin sunulduğu, Ek A: Beynin Evrimi (256-259); Modern Homo Sapiens başlığı altında, dinin ve tanrıların doğuşunda önemle refere edilen rüyaların, HRAF (The Human Relations Area Files) tarafından derlenen Etnografik anlatılar kapsamında detaylı bir dosyasının sunulduğu Ek B: Manevi Dünyanın ve Ölüler Âleminin Kanıtı Olarak Rüyalar (260-269) ve Teşekkür (270), Notlar (271-302) ile Dizin (303-315) başlıklarıyla sonlanmaktadır.
Akev Üniversitesi
Mimari Restorasyon Programı
H. Mert ERDOĞAN (Öğr. Gör.)
halil.erdogan@akev.edu.tr
Kalıcı bağlantı adresi: http://www.libridergi.org/2019/lbr-0190