Quintus Asconius Pedianus, Pro Cornelio de Maiestate
Çeviren: Mehmet OKTAN
DOI: 10.20480/lbr.2018032
Geliş Tarihi: 05.04.2018 | Kabul Tarihi: 25.07.2018
Elektronik Yayın Tarihi: 19.09.2018
Telif Hakkı © Libri Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi, 2018
Quintus Asconius Pedianus, Yüceliğe Hakaret Davasında Cornelius Savunması. Çev. M. Oktan. Libri IV (2018) 251-313. DOI: 10.20480/lbr.201832
QUINTUS ASCONIUS PEDIANUS
YÜCELİĞE HAKARET[i] DAVASINDA CORNELIUS SAVUNMASI
[50] Bu konuşmayı L. Cotta ile L. Torquatus consul iken[ii], öncekilerden[iii] sonraki yılda gerçekleştirdi.
ÖZET
Cornelius, adı kötüye çıkmamış bir insan olarak yaşam sürdü. Cn. Pompeius’un quaestoru olmuştu, ardından – bu konuşmanın gerçekleştirilmesinden iki yıl önce – C. Piso ile M’. Glabrio consul iken[iv] tribunus plebis oldu. Bu görevi sırasında, çok ısrarcı olarak nitelendirilecek şekilde hareket etti. Nitekim bu durumdan dolayı senatus ile arası açıldı. Yabancı milletlerin temsilcilerine yüksek faizle yüklü miktarda para verildiğinden dolayı ve bundan da çirkin ve haksız kazançlar elde edildiği için[v], hiçbir kimsenin yabancı milletlerin temsilcilerine gider parası vermemesine dair, senatusa başvuruda bulunmuştu. Senatus, onun bu önerisini reddetti[vi] ve senatusun daha henüz birkaç yıl önce, aynı senatus consultum uyarınca hiçbir kimsenin Kretelilere borç para vermemesini karara bağlamasında olduğu üzere[vii], bir süre önce, L. Domitius ile C. Coelius consul iken[viii] çıkarılmış olan malum senatus consultum içerisinde yeterince uygun önlemlerin bulunduğuna hükmetti. Bu duruma öfkelenen Cornelius halk toplantısında senatus aleyhine; [51] eyaletlerin özellikle, elçilerin görüşme gününde hediyeler sunmak zorunda olduğundan dolayı tefecilik yoluyla talan edildiği[ix] şikâyetinde bulundu. Akabinde de populus onayına başvurulmaksızın hiç kimsenin yasaların işleyişinden muaf tutulmaması yönünde, senatusun otoritesini zayıflatacak bir kanun önerdi[x]. Eski bir yasada da bu hüküm vardı; bundan dolayı bütün senatus consultumlarda, bir kimsenin mevcut yasalardan muafiyet elde edecek olması durumunda, bu muafiyet önerisi hakkında halka danışılmasına dair bir ekleme yapılması geleneği[xi] vardı. Bununla birlikte danışma mevzusu giderek terk edilmeye başlandı ve olay nihayetinde muafiyet önerisi hakkında halka danışılmasına dair, senatus consultumlara neredeyse hiç eklemenin yapılmaması yönündeki bir alışkanlığa dönüştü. Söz konusu o senatus consultumlar da, çoğunlukla çok düşük katılımlarla gerçekleşmekteydi. İleri gelenler ve nüfuzu aşırı şekilde azalacak olan senatus mensupları, Cornelius’un bu yasa tasarısına şiddetle tepki gösterdiler. Bundan dolayı C. Cornelius’a engel olmak üzere, P. Servilius Globulus isminde bir tribunus plebis bulundu. O, yasanın geçirilmesinin günü geldiği ve kâtip’in fısıldamasıyla tellalın yasa maddelerini halka okuma faslı başladığı zaman, hem kâtip’in fısıldamasına hem de tellalın ilanı gerçekleştirmesine izin vermedi. Bunun üzerine Cornelius yasa metnini bizzat okudu. Consul C. Piso’nun[xii] usule aykırı olduğu gerekçesiyle, buna şiddetle itiraz etmesi ve bunun, tribunusun veto yetkisinin ortadan kaldırılması anlamına geldiğini söylemesi[xiii], halk tarafından ağır bir protestoyla karşılandı. Piso, kendisini yumruk sallayarak tehdit eden kimselerin lictor tarafından tutuklanmasını emrettiği zaman, onun fascesi kırıldı ve contionun en arka köşesinden dahi consule taşlar fırlatıldı. Bu kargaşa nedeniyle korkuya kapılan Cornelius toplantıyı hemen tatil etti[xiv]. Söz konusu mevzu bir süre sonra senatusta, hararetli tartışmalar eşliğinde görüşüldü. O esnada Cornelius, en azından iki yüz yeter sayısına ulaşılmadığı sürece, hiç kimsenin senatusta yasaların işleyişinden muaf tutulmaması ve bir muafiyet elde edildiği ve söz konusu olay halka götürüldüğü zaman, [52] hiç kimsenin bunu veto etmemesi adına, yeni bir girişimde daha bulunmaya başladı[xv]. Bu tasarısı bir kargaşa olmaksızın kabul edildi. Çünkü hiç kimse, senatusa tanınan yetki yüzünden, bu yasaya hayır diyemiyordu[xvi]. Ama yine de bunu, düşük bir katılım yoluyla arkadaşlarına lütuflarını sergileme alışkanlığında olan optimasların gönülsüzlüğüne karşın geçirdi. Ardından Cornelius, her ne kadar hiç kimse alenen karşı koymaya cesaret etmese de, birçok kişinin hoşnutsuzluğuna rağmen, praetorların hükümlerini kendi daimi beyannameleri uyarınca vermelerine dair başka bir yasa çıkarttı[xvii]. Bu düzenleme, birbirinden tutarsız bir şekilde hüküm vermeyi alışkanlık haline getirmiş olan ihtiraslı praetorların partizanlığını ve kanunsuzluğunu ortadan kaldırdı. Cornelius, birçoğuna görevdaşlarının karşı çıktığı daha başka yasa önerilerinde de bulundu: tüm tribunusluk süresini bu sürtüşmelerle tamamladı.
Sonraki yıl, M’. Lepidus ile L. Volcacius consul iken[xviii], Cicero’nun praetor olduğu yılda, Cominius ismindeki iki kardeş lex Cornelia de maiestate uyarınca Cornelius’u sanık yaptılar. Suçlamayı Publius hazırladı, Gaius imzaladı[xix]. Prae-tor P. Cassius,[xx] gelenek olduğu üzere sanığın onuncu günde[xxi] hazır olmasını emretmiş olduğu halde, o gün ya kamusal yiyecek ikmali görevine çağrılması nedeniyle ya da sanığın iyiliği adına, bilerek bizzat kendisinin hazır bulunmaması üzerine, platformun önünü çevreleyen ünlü haydutlar[xxii] bir an önce davaya son vermemeleri durumunda davacıları öldürmekle tehdit ettiler. Davacılar, sanığın avukatlığına soyunmuş consullerin[xxiii] müdahalesiyle, bu tehlikeden güç bela kurtuldular. Cominius kardeşler merdiven tarzı bir yerin altına sığındıktan sonra, kendilerini gece boyunca orada gizlediler, ardından da komşu binaların çatıları üzerinden kentten kaçtılar[xxiv]. Ertesi gün P. Cassius görevinin başında olduğu halde[xxv], davayı açanların davaya iştirak etmemesi üzerine, Cornelius’un ismi sanıklar listesinden çıkartıldı. Lakin Cominius kardeşlerin susmayı ciddi bir meblağ karşılığında satmış olduklarına dair büyük bir dedikodu dolaştı. Praetorluğunu henüz tamamlamış olan Cicero tarafından bu konuşmanın yapıldığı, [53] L. Cotta ile L. Torquatus’un consul olduğu sonraki yılda, çeteler vasıtasıyla yargı sürecini karıştırmış olan[xxvi] Manilius, senatus consultum uyarınca her iki consulün de . . . . . . . . . . . . . . nezaret ettiği[xxvii] o duruşmaya çıkarıldığı zaman, cevap vermemiş olduğu ve de suçlu bulunduğu için[xxviii], Cominius para aldıkları iftirasını çürütmek amacıyla yeniden ortaya çıktı ve Cornelius’u maiestas düzenlemesi uyarınca tekrar suçladı[xxix]. Süreç büyük bir ilgiyle takip edildi. Buna karşın Manilius’un safdışı bırakılmasından çok büyük bir korkuya kapılan Cornelius . . . . . . . kendi yandaşlarından en küçük bir bağrış çığrış çıkmasına meydan vermemek için, duruşmaya sadece birkaç tane arkadaşını getirdi[xxx].
Senatusta büyük nüfuza sahip, ileri gelenlerden Q. Hortensius[xxxi], Q. Catulus, Q. Metellus Pius[xxxii], M. Lucullus[xxxiii], M’. Lepidus[xxxiv] ona karşı düşmanca tanıklık yaptılar. Ve de, kendilerinin Cornelius’u tribunusluk görevi sırasında kürsü önünde yasa maddelerini yüksek sesle bizzat okurken görmüş olduklarını, böyle bir şeyi Cornelius’tan önce hiç kimsenin yapmamış olduğunun sanıldığını söylediler. Kendi görüşlerinin, bu eylemin özellikle, bir tribunusun yetkisinin zedelenmesi suçuna tekabül etmesi olarak anlaşılmasını istiyorlardı. İşin aslı, eğer tribunuslara bunun yolu açılırsa, veto neredeyse ortadan kaldırılıyordu. Cicero bunun yapılmış olduğunu inkâr edemiyordu; o, yasa maddesinin bir tribunus tarafından okunmasının tribunusun yetkisinin zedelenmesi anlamına gelmeyeceği noktasına getirmeye çalıştı[xxxv]. Nitekim bu hüneri ve konuşma becerisiyle hem aleyhine konuşmuş olduğu seçkin vatandaşların saygınlığını zedeleyecek bir tutum izlemediğini hem de sanığın onların otoritesiyle ezilmesine izin vermediğini ve dahası, başkaları için böylesine zor bir davayı ne denli büyük bir ılımlılıkla aktardığını konuşmanın kendisi ortaya koyacaktır. Ancak söylediğimiz üzere, Cornelius’un karakteri icabı ileri gelenlerin otoritesine karşı takındığı bir tavrının olmasından başka, [54] hayatının geri kalan bölümünde çok da kınama gerektirecek bir şey yapmamış olması kozuna sahipti. Üstelik Cornelius’u veto etmiş olan Globulus dahi, ona destek veriyordu[xxxvi]. Hem de Cornelius, yukarıda zaten belirttiğimiz gibi, Pompeius Magnus’un quaestoru olduğu için, iki decuria yani Roma equites sınıfı ile tribuni aerarii üzerinde ve devletin ileri gelenleriyle yakın bağı olanların haricinde, üçüncü kesimi teşkil eden senatorların çoğunluğunun nezdinde[xxxvii] bir avantaja sahipti. Süreç büyük bir katılımla ve nasıl bir sonuç çıkacağına dair büyük bir heyecanla takip edildi. . . . . . . . . üst düzey insanlar tarafından tanıklık edildiği ve sanık hakkında ne söyledilerse, sanığın onu kabul ettiği gözlemleniyordu. Davacı Cominius’un hakkının teslim edilmesi gereken bir itham konuşması mevcuttur. Bunu, sadece Cicero’nun Cornelius’u savunma konuşmaları sayesinde değil, aynı zamanda bizzat kendisininkinden dolayı biliyoruz. Cicero, bizzat kendisinin işaret ettiği üzere, Cornelius’u dört günde savundu[xxxviii]; onun bu eylemlerini iki konuşmada bir araya getirdiği açıktır. O duruşmaya praetor Q. Gallius[xxxix] başkanlık etti.
[Bu davada sorgulanması gereken üç temel nokta vardır. İlki Cornelius, lex Cornelia uyarınca yüceliğe hakaret suçu kapsamında sanık yapıldığına göre, müdafa edenin savunduğu gibi, bu yasa içerisinde yalnız bu yapılanlara istinaden sanığın yüceliğe hakaret kapsamında yargılanmasına imkân veren belli bazı maddeler var mıdır, yoksa davacının öne sürdüğü gibi, mahkemenin yasayı serbest şekilde yorumlaması mı kabul edilmelidir. [55] İkincisi, acaba Cornelius’un yüceliğe hakaret kapsamında yargılanmasına vesile olacak yaptığı bir şey var mıdır? Üçüncüsü acaba yüceliği zedeleyecek bir niyet içerisine girmiş miydi[xl]?]
YORUM
Başlangıçtan itibaren yaklaşık olarak 160. satır
Praetor iken benim huzurumda, ilk olarak zimmete para geçirme uyarınca dava edilir[xli]. Cominius gayet tabii ki, ne olup bittiğini gözlemliyor[xlii]: Riski test etmek için ortaya sürülen içi saman dolu insanları inceliyor[xliii].
İnsanların samandan betimlenmiş suretinin olması geleneği vardı, gösteri için ileriye sürülen boğalar bu nesnelerle kışkırtılıyordu.
Ama ne? Çok soylu ve de erdemli bir insan olan Metellus ilkin özel şekilde ardından da resmi olarak, özel şekilde babasının adı, resmi olarak ise yasa üzerine iki kez yemin ettiği[xliv] halde . . . . . . vazgeçmemiş miydi? Rızasıyla mı, yoksa zorla mı? Bir taraftan C. Curio’nun[xlv] erdemi ve de saygınlığı, diğer taraftan ise bütün işlerine en büyük övgünün eşlik ettiği Q. Metellus’un[xlvi] kanıtlanmış gençliği, her taraftan akla gelen bütün soru işaretini ortadan kaldırıyor.
Gerçi her ne kadar hem suçlanmamış hem de bir anlaşma yapmamış olsa da, onun[xlvii] suçlamadan vazgeçmesi gerektiğini göstermek niyetinde olduğu için, bu örneği burada gündeme getiriyor. Çünkü Metellus hem Curio aleyhine dava açmış hem de bundan vazgeçmişti. Bununla birlikte hatip, yapılanın itibar getirecek bir şey olmasından ziyade akılcı bir şey olduğu gerçeğini gizlemek için[xlviii], Metellus’un soyluluğunu ve C. Curio’nun gayretini ön plana çıkardı. Lakin bütün olan bitenin özü şudur: [56] ancak bu olayda ilkin, hangi Metellus hakkında konuştuğuna açıklık getirilmelidir. Zira o sıralarda çok sayıda Quintus Metellus vardı, bunlardan ikisi yani Pius[xlix] ve Creticus[l] consul görevinde bulunmuştu, bunlardan birini kastetmediği açıktır, ancak Nepos ve Celer[li] adında iki genç vardı ki, bunlardan şimdi Nepos’u[lii] işaret ediyor. Zira onun, T. Didius ile birlikte consul görevinde bulunan, Macedonicus’un[liii] torunu, Baliaricus’un[liv] ise oğlu olan, babası Q. Metellus Nepos’u[lv] hakkında konuşulan o Curio suçlamıştı. Ve o Metellus, ölüm döşeğindeyken kendi oğlu Metellus’tan, kendisinin davacısı Curio’yu suçlamasını istedi ve bunu yapacağına dair ona yemin ettirdi. Metellus, Curio’yu sanık yaptı; bu arada aynı Metellus, kendisinin kölesi olduğunu ileri sürerek bir vatandaşı zorla tutup ona dayak attığı zaman, Curio onu himayesi altına aldı[lvi]. Ardından açılacak bir davadan, Metellus’un dayak atmış olduğunu inkâr edemeyeceği, azat edilmiş bir insanın yargılandığı sonucunun çıkacağı belli olunca, Metellus ve Curio arasında mutabakatla hem onun özgürlüğü üzerine bir girişimin olmamasına, her halükarda söz konusu kişinin özgür olarak muamaele görmesine, hem de Metellus’un Curio’yu suçlama konusunda ısrarcı olmamasına dair bir fikir birliğine varıldı[lvii]. Her ikisi de, bu mutabakata sadık kaldı. Bu yüzden, ilkin özel şekilde yemin ettiği . . . . . . . . sonrasında ise resmi olarak yani elbette Curio’ya karşı art niyetli bir dava açmadığına dair yemin ettiği için olay bu noktaya varıyor. Lakin Cicero, sonradan bu Metellus ile husumet içinde oldu. Zira Metellus[lviii], kötü ve de zalim bir vatandaş olmaya başladı.
Cornelius’un Manilius’a azatlıların oy kullanmasına dair bir yasa verdiğini söylüyor[lix]. [57] Bu “verdi” ne demek oluyor? Taslak metni mi vermiş? Yoksa teklif mi etmiş? Ya da teşvik mi etmiş[lx]? Sanki yazılması zor, ya da oluşturması büyük çaba gerektiren bir yasaymış gibi taslak metni vermesi gülünç geliyor. Bundan birkaç yıl önce, böyle bir yasa yazılmakla kalmamış, aynı zamanda yürürlüğe de girmiştir[lxi].
Tribunus olduğu sırada P. Sulpicius’un, bunun aynısı olan bir yasayı yürürlüğe soktuğunu zaten belirttik[lxii]. Bunu, devletin kontrolünü zorbalıkla ele geçirdiği[lxiii] ve iyi işlerinin evresinden felaket sürecine doğru yol aldığı zaman, sonradan Felix olarak adlandırılan L. Sulla ile Q. Pompeius consul olduğu sırada – bunların söylenmesinden 23 yıl önce – yürürlüğe soktu. Bu hem iç savaşların başlangıcı oldu hem de Sulpicius’un kendisi bundan dolayı consullerin silahlarıyla, haklı olarak devrildi şeklinde değerlendirildi[lxiv].
Bu olay sırasında gerçekleşen birçok şey, özellikle de sürecin hızlılığı ayıplanmıştır.
Sürecin hızlılığını işaret etmektedir, zira daha önceden belirttiğimiz gibi, Manilius tribunus olmasının[lxv] üzerinden daha henüz çok fazla bir süre geçmeden, Compitalia[lxvi] sırasında malum yasayı[lxvii] yürürlüğe sokmuştur.
Bununla birlikte praetor, Manilius’un davasını savunmam için var gücüyle benden ricada bulundu.
Tıpkı daha önce söylendiği üzere, C. Attius Celsus’u[lxviii] kastediyor.
Başlangıçtan itibaren 850 satır
Manilius’un aynı tribunusluğu hakkında konuşuyor:
Çünkü o, tribunus plebis iken görevi sırasında biri zararlı diğeri muhteşem iki kanun sunduğu zaman: yüce devletin menfaatine zarar verdiğinden dolayı ilkine, o tribunusun kendisi tarafından da sahip çıkılmadı, ancak iyi olan şey . . . . . . [58] yüce devletle birlikte kalır ve sizin . . . tanrılar içindi.
Yukarıda bu yasalar hakkında zaten bilgi verildi. Bunlardan ilki, senatus consultum yoluyla reddedilmiş olan, Manilius’un kendisi tarafından da arkasında durulmayan, azatlıların oy kullanma hakkı üzerineydi. Diğeri ise, Mithradates ile savaş için Cn. Pompeius’a olağanüstü bir yetki verilmesi üzerineydi. Pompeius Magnus bu yasa uyarınca o vakitlerde savaşıyordu.
Manilius’un yargılanması sırasındaki kargaşa hakkında konuşuyor:
O, bu çılgınlığın içine, devlet için çok tehlikeli, kendi durumları için çok uygun, benim düşüncelerime ise tamamen aykırı olmakla birlikte, arbedenin hâkim olduğu mahkemelerden bir örneğin tesis edilmesini arzu eden, öteki büyük adamların akıl vermesiyle sokuldu[lxix].
Catilina’yı ve Cn. Piso’yu işaret ettiği anlaşılmaktadır. Catilina bir patricius idi ve Africa Eyaleti’ni yönettikten sonra kendisini tam consul adayı olarak göstermişti ki zimmet suçu işlediği gerekçesiyle sanık yapıldı. Onu, ilerde Cicero’ya düşmanlık besleyecek olan, yolunu kaybetmiş bir delikanlının ta kendisi, P. Clodius suçlamıştı. Güçlü ve sorun yumağı bir delikanlı olan Cn. Piso da, Catilina’nın yakın arkadaşıydı ve onun bütün kararlarının ortağı ve gürültü patırtısının mimarıydı.
Satır yak. 1010
Çok sağgörülü bir insan olduğu su götürmez bir gerçek olan C. Cotta’nın kendi yasalarının iptal edilmesi için şahsen senatusa müracat etmiş olduğunu söyleyebilirim.
Bu kişi, kendisini sık sık andığım, büyük bir hatip olarak sayılan ve bu şöhrette P. Sulpicius’a ve C. Caesar’a eş değer olan Cotta’dır[lxxi] . . . . . . . [59] Her ne kadar yürürlüğe koymuş olsa da, iptali istemiyle senatusa başvurduğu söz konusu yasalarına, önemsiz meseleler üzerine olduğu gözüyle bakılıyor. Çünkü soylu kesimin karşı çıkmasına rağmen, consul olduğu sırada büyük bir halk desteğiyle, tribunus plebis olarak görev yapanların diğer makamlara da ulaşabilmesine olanak sağlayan malum yasayı geçirmesi haricinde onun tarafından yürürlüğe sokulmuş farklı ikinci bir yasanın varlığına yönelik ne Sallustius’ta ne Livius’ta ne de Fenestella’da bir bahis vardır. Bir süre önce dictator L. Sulla tarafından çıkarılmış olan yasa, diğer makamlara erişmeyi engelliyordu: Cotta’nın o yasasının yürürlükten kaldırıldığına işaret etmiyor.
Devam ediyor
Aynı Cotta’nın yasalaşmasından bir yıl sonra kendi kardeşi tarafından yürürlükten kaldırılan de iudiciis privatis yasasını[lxxii] da sayabilirim.
- Cotta’yı işaret ediyor. Gerçekte üç kardeştiler. Bunlardan ikisi C., M. [idi]. Üçüncüsü olan L. Cotta kendi düzenlemesi uyarınca, jüri üyeliğini üç sınıf yani senatus, equites sınıfı ve tribuni aerarii arasında paylaştırdı[lxxiii] ve kardeşlerin hepsi consul olmayı başardı[lxxiv].
Hemen sonra
Gördüğümüz bütün consuller içerisinde en bilgeleri olan iki consul tarafından yürürlüğe sokulmuş olsa da, asıl vatandaşlığa dönmeyi düzenleyen lex Licinia ve Mucia düzenlemesinin devlet için sadece faydasız değil aynı zamanda tehlikeli[lxxv] olduğunun herkes tarafından bilindiğini düşünüyorum.
Hatip L. Licinius Crassus ile aynı zamanda hem bir hatip hem de bir hukukçu olan pontifex maximus Q. Mucius Scaevola’yı işaret ediyor. [60] Zira bunlar consul oldukları sırada, müttefiklerin kendi vatandaşlıklarına dönüşünü içeren, onun hakkında konuştuğu malum yasayı yürürlüğe soktular. Çünkü Italia halkları Roma vatandaşlığına sımsıkı sarıldıkları ve bu yüzden onların büyük çoğunluğu kendilerini Roma vatandaşlarının yerine koydukları için, her bir kimsenin kendi vatanındaki hakkına dönmesini içeren bir yasanın kaçınılmaz olduğu varsayıldı[lxxvi]. Lakin bu yasa, üç yıl sonra[lxxvii] vuku bulan Italia Savaşı’nın en büyük nedeni olacak kadar, Italia halklarının önde gelenlerinin hislerini çok fazla incitti.
Sayın yargıçlar, atalarımızın geleneklerine göre, senatus tarafından kanunların varlığına yönelik bir kararın alınmasına dair toplamda dört tür yöntem bulunmaktadır. Yöntemin biri, kanunun yürürlükten kaldırılmasına karar vermektir: Q. Caecilius ile M. Iunius consul olduğu sırada, askeri yetkinliğe zarar veren yasaların yürürlükten kaldırılması gibi[lxxviii].
Haklarında bahsettiği Q. Caecilius Metellus Numidicus ile M. Iunius Silanus[lxxix] uzun süre önce hem etkisiz hem de bir sonuca ulaşmayacak biçimde yönetilen Cimbri Savaşı sırasında consul görevinde bulunuyorlardı. Bu Iunius’un kendisi de, Cimbri kavmine karşı savaşı çok kötü bir şekilde idare etti . . . ve o sıralarda populus tarafından geçirildiğinin bilindiği bazı yasaları askeri hizmet süresini azalttığı gerekçesiyle yürürlükten kaldırmıştı.
Bir diğeri, halkın uymaya yükümlü olmadığı bir yasanın çıkarılmış olduğunun söylenmesidir: L. Marcius ile Sex. Iulius’un consul olduğu sıradaki Livius yasaları durumunda olduğu gibi.
Sizlerin, bunların, onlar consul iken tribunus plebis M. Livius Drusus tarafından çıkarılan Livius yasaları[lxxx] olduğunu anımsayacağınızı düşünüyorum. [61] Bu kimse, senatusun çıkarlarını korumayı vazife edindiği ve optimates yararına yürürlüğe yasalar soktuğu halde, sonradan öyle bir haddini bilmezliğe
yöneldi ki bu konulardaki hiçbir geleneğe aldırış etmemeye başladı. Bundan dolayı, ona hasım olan consul Philippus senatustan, tek bir senatus consultum yoluyla onun bütün yasalarının yürürlükten kaldırılması için yetki aldı. Zira alametlerin hiçe sayılarak çıkarılmış olduğuna ve halkın bunlara uymaya yükümlü olmadığına karar verildi[lxxxi].
Üçüncüsü yasaların tadil edilmesi üzerinedir. Geçenlerde kendisine kısmi değişikliklerin yapıldığı Calpurnia Yasası’nda da bizzat görüleceği üzere, bu tür üzerine oldukça sık bir şekilde senatus consultum olmaktaydı.
Bu Calpurnia Yasası [seçimlerdeki] usulsüzlük[lxxxii] üzerineydi. Başka cezaların yanı sıra, para cezalarını da bünyesinde barındıran[lxxxiii] bu yasayı iki yıl önce consul C. Calpurnius Piso yürürlüğe sokmuştu.
Söylendiğine göre, o meşhur P. Africanus, Ti. Longus ile birlikte consul olduğu sırada, senator sıralarının halk kitlesinin oturma yerinden ilk kez ayrılmasına müsaade etmek durumunda kaldığı için, sadece o zamanın en ileri gelenleri tarafından değil, aynı zamanda bizzat kendisi tarafından da suçlanmıştı[lxxxiv].
Bu olay, Kartacalılarla ikinci savaşta barış yapılmasından sonraki yedinci yılda, Scipio ikinci kez consul olduğu sırada gerçekleşti. Ve Antias da bunun, aediles curulis C. Atilius Serranus ile L. Scribonius Libo’nun düzenledikleri Roma oyunları sırasında gerçekleşmiş olduğunu ve onların bunu censorlar Sex. Aelius Paetus ile C. Cornelius Cethegus’un emriyle yaptıklarını aktarmıştır. Elbette bu konuşmasında bu yazarı[lxxxv] takip etmiş olan Cicero’nun, Scipio’nun senatorların sıralarının diğer kesiminkinden ayrılmasına müsaade etmek durumunda kaldığını[lxxxvi] söylemiş olduğu anlaşılmaktadır. [62] Oysaki birkaç yıl sonra yapmış olduğu de haruspicum responso isimli konuşmasında Scipio’nun buna müsaade etmek durumunda kalmadığını, tersine o yerin senatorlara verilmesine bizzat kendisinin karar verdiğini işaret ettiği anlaşılmaktadır. Onun sözleri şöyledir: Peki ya ben, atalarımızın Palatium’da Magna Mater Tapınağı’nın önünde olmasını ve kutlanmasını istedikleri o oyunlar hakkında ne söyleyeyim? O meşhur büyük adam P. Africanus ikinci kez consul olduğu sırada senatusa bu oyunlarda ilk kez halkın önünde oturma hakkını tanıdı * * * * ve senatusa bu hakkın kendisinin görevdaşı Sempronius Longus ile birlikte tahsis edilmiş olduğunu yazar, ancak Megalesia’dan bahsetmeksizin – çünkü o oyunları aediles düzenlemekteydi – Scipio ile Longus’un consul iken himaye ettikleri adak oyunları sırasında yapılmış olduğunu aktarır[lxxxvii]. Buna karşın bunun, ihtiyaç duyulduğunda, aynı konularda her iki tarafınkinden veya karşıtlarınkinden yararlanmanın hatip kurnazlığının bir misali olduğunun sizin gözünüzden kaçmamasını istiyorum. Çünkü Cicero’nun görüşüne göre, senatorlara ön sırada izleme yerini consul Scipio önderliğinde aediles tahsis etmekle birlikte, dava halkı ilgilendirdiği ve senatusun otoritesi nedeniyle baskı altında olduğu için ve bundan dolayı da, o sınıfın nüfuzunu davası için olabildiğince çok etkisiz hale getirmeyi amaçladığı için, elbette bu konuşmasında, Scipio’nun o eylemiyle ilgili olarak Scipio’nun, bunun yürürlüğe girmesine müsaade etmek durumunda kaldığı için pişmanlık duyduğunu söylüyor. Oysa senatusta yaptığı Haruspex’lerin Cevabı Üzerine isimli o konuşmasında üyelerin kulaklarının okşanması gerektiği için, hem onu çok fazla övüyor hem de daha hafif kaldığından dolayı onun [ön sırayı] vermenin mimarı olmadığını, tersine bunu bizzat kendisinin vermiş olduğunu söylüyor.
Yarısına yakın
Bu noktada, yasayı öneren kişinin halka ayrılmasını emretmeden önce[lxxxviii], bir teklifin yasalaşması sürecinde kaç veto fırsatı olduğunu sayar.
Haliyle kanun görüşülürken, . . . . . . . getirilirken[lxxxix] veto etme hakkı vardır. Yani şöyledir . . . . . . . . [63] yasa, bireyler düşüncelerini dile getirirken, . . . . . . . . . iken, kura kabı[xc] getirilirken, kuralar kontrol edilirken, kura gerçeklik kazanırken ve eğer bu türden başka şeyler varsa[xci].
Halk diğer yerlerde her zaman nasılsa, contioda da öyle bir akıl karışıklığı içindedir. O şey bittiği ve geriye sadece halkın fikrini sandığa taşıması kaldığı zaman, yasayı öneren kişi halka ayrılmasını emreder. Bu kelime alışıldığı genel şekliyle, yasanın görüşüldüğü o yerin terk edilmesi anlamına gelmez, bunun yerine her bir kimsenin oyunu kullanacağı kendi tribusuna ayrılması anlamına gelir.
Bir müddet sonra
Yine de, bizzat bir tribunus plebis tarafından yapılmış olan şu noktanın göz ardı edilmemesi gerektiği anlaşılıyor. Çünkü ne veto cereyan ederken yasa metnini okumak oy kabının kendisini veto etmeye yeltenen kişinin gözünün tam önünde çıkarmaktan daha düşüncesizce yapılmış bir harekettir, ne sunmaya koyulmak kabul görmesini başarmaktan daha ciddi bir iştir, ne görevdaşın iradesine karşın kendisinin düşüncesini uygulamaya hazır olduğunu göstermek görevdaşı kendi vazifesinden azletmekten daha çetindir, ne de tribusları bir yasayı kabul etmek üzere çağırmak bir görevdaşı sıradan bir vatandaş haline dönüştürmeye çağırmaktan daha fazla suç unsuru içerir[xcii]. Bütün bunları onun görevdaşı, mert adam A. Gabinius en iyi şekilde yaptı. Roma halkına selamet ve de bütün soylar için uzun süredir devam eden onursuzluğun ve köleliğin sonunu getirirken, kendisinin tek bir görevdaşının sesinin ve iradesinin tüm devletin sesinden ve iradesinden daha gür çıkmasına izin vermedi[xciii].
Cicero’nun burada, korsanlarla savaş için Cn. Pompeius’un görevlendirilmesini sağlayan Gabinius’un malum yasası hakkında konuştuğu açıktır. [64] Ancak adını anmadığı tribunus plebis L. Trebellius’tur[xciv]. Bu adamın veto düşüncesinden vazgeçmemesi üzerine – çünkü senatusa bu yasayı amacına ulaştırtmaktansa ölürüm diyerek söz vermişti[xcv] – Gabinius, tıpkı vaktiyle tribunus Ti. Gracchus’un kendi görevdaşı M. Octavius’u kendi görevinden azlettirdiği gibi[xcvi], Trebellius’u görevinden azlettirmek için tribusları göreve çağırmaya başladı. Bundan korkmamış olan Trebellius, Gabinius’un bunu yapacak olmasından ziyade bununla sadece gözünün korkutulacağını düşündüğü için, bir müddet daha dik durmayı ve karşı koymayı sürdürdü. Buna karşın on yedi tribus çağrıya olumlu cevap verdikten sonra, populusun onayını almak için geriye sadece bir tane kalması üzerine[xcvii], Trebellius veto düşüncesinden vazgeçti. Nihayetinde Gabinius böylelikle, korsanların peşine düşülmesini sağlayan yasasının başarıya ulaşmasını sağladı[xcviii].
Fakat yasanın tadil edilmesi hususunda girişimde bulundular.
Başlangıçta zaten, Cornelius’un ilk olarak, hiç kimse senatus vasıtasıyla yasanın işleyişinden muaf tutulmasın diye bir yasa önerisinde bulunduğunu, ardından senatusta toplandıkları zaman iki yüz kişiden az olmamayı[xcix] yürürlüğe sokmuş olduğunu, en nihayetinde de daha sonra söz konusu olay hakkında s(enatus) c(onsultum) olduğunu söyledik. Tadil olarak adlandırdığı o şey budur.
Eğer C. Cornelius’un yürürlüğe soktuğu bu yasanın bizzat kendisi engel teşkil etmemiş olsaydı, aynı şahıslar[c], mahkemelerin sözde savunucularının[ci] zaten alenen uğraş verdikleri o şey doğrultusunda karar verirlerdi[cii], [yani] senatus’un Sulla’nın mal varlığı üzerine o mahkemenin gerçekleşmesinden hoşnut olmadığı. Ben praetor iken, bu davayı bir contio’da farklı bir şekilde savundum[ciii], mahkemenin daha elverişli bir koşulda gerçekleştirilmesinin kaçınılmaz olduğunu söylediğim üzere, daha sonra yargıçlar da aynı yönde karar verdiler[civ].
Eski zamanlarda hazinede kamu parası kıt olduğundan dolayı[cv], bunun için birçok ve sık sık çareler arandı; bu çareler arasında her bir kimsede arta kalan kamu parasının geri talep edilmesi de vardı. Ancak bu en fazla dictatorun oğlu Cornelius Faustus’a dokunuyordu, [65] çünkü Sulla birçok yıllar boyunca orduya komuta etmişti ve devleti elinde tutmuştu, vergilerden ve Roma halkının hazinesinden paraları üzerine geçirmişti. Bu durum sık sık gündeme getirilmişti, kısmen Sulla taraftarlarının nüfuzundan[cvi] kısmen de . . . . . . . . . . . dolayı sık sık ihmal edildi. Çünkü onca yıl ardından bir kimsenin üzerine geçmiş olan paranın, servetin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ve mülkün iadesinin istenmesi haksız görünüyordu.
Hemen
Hâlbuki hem zaten bildiğiniz için hem de benim konuşmamın sanki birisini mahkemeye çağırıyormuş gibi gözükmemesi için, daha önceden birçok davadan kaç tanesinin askıya alındığını hatırlatmıyorum.
İlerleyen süreçte devlette söz sahibi olacak olan onların delikanlılıkları sırasında gerçekleşen Italik Savaşı’nda, sanki o savaş onlar tarafından çıkarılmış gibi birçok kimse lex Varia[cvii] uyarınca haksızca suçlandığı ve Italiklerin birbiri ardı sıra isyan ettiği haberi geldiği zaman, askıya alma olanağını eline alan senatus Italik ayaklanması süresince yargının uygulanmamasına karar verdi. Onların bu kararı halkın contiolarında sık sık protesto edilmişti. Gerçekte bu yargıdan en fazla korkanların başında, o vakit etkin bir şahıs olan, iç savaş sırasında Caesar taraftarı olan ünlü delikanlı Curio’nun babası, C. Curio geliyordu[cviii].
Bir müddet sonra
Cn. Dolabella çok saygın bir adam olan C. Volcacius’u[cix] olağan ve gündelik bir haktan mahrum bırakmazdı[cx].
O esnada iki tane Cn. Dolabella vardı, bunların birini C. Caesar diğerini ise M. Scaurus dava etti.
[66] En nihayetinde hem hayat tarzıyla hem de sağduyusuyla onlardan çok farklı, dahası adalet sergilemede çok özgür bir insan olan L. Sisenna kendi beyannamesi uyarınca, Cn. Cornelius’un[cxi] mülklerine sahip olma hakkını çok asil bir soya mensup bir delikanlı olan, çok seçkin bir erdemle donanmış P. Scipio’ya vermemezlik etmezdi[cxii].
Burada sadece, bu kişinin Roma tarihi yazmış olan L. Sisenna[cxiii] olduğunu belirtmek gerekir.
Bundan dolayı Roma halkı bunları gördüğü ve dağıtıcılara[cxiv] yönelik bir ceza tayin edilmediği sürece, [seçimlerdeki] usulsüzlüğü yok etmenin hiçbir şekilde mümkün olmayacağı bilgisi tribunus’lar tarafından verildiği zaman, Cornelius’un bu yasası üzerine ısrar ediyordu, senatus consultum uyarınca sunulanı[cxv] ise reddediyordu. İki consul designatus’un başına gelen felaketten[cxvi] tecrübe ettiğimiz üzere doğru olanı buydu –
ve aynı olay üzerine bir müddet sonra:
Öyle ki koşul ve zaman açısından hayırlı ve de gerekli, tür ve örnek açısından acınacak ve de keder verici bu meşhur gösteriyi izliyoruz[cxvii].
Sulla’yı ve P. Autronius’u işaret ediyor. Cicero’nun bunları söylediği sırada consul olan L. Cotta birini, L. Torquatus ise diğerini [seçimlerdeki] usulsüzlükle suçlamışlardı ve onların yerine seçilmişlerdi[cxviii].
Ne diye ben şimdi sana Phileros diye bir köleye sahip başka bir Cornelius’un olabileceğine; Phileros isminin yaygın olduğuna [67] ve hatta Cornelius sayısının, artık bir collegium bile oluşturulabilecek kadar çok olduğuna dair belgelerle cevap vereyim ki[cxix]?
O zaman oldukça sık bir şekilde, kamu denetimi olmaksızın fitneci adamlardan kamu için tehlikeli birlikler oluşuyordu: bundan dolayı birkaçı ve tıpkı zanaatkârlar ve heykeltraşlar gibi devletin çıkarını gözeten belli başlı olanları haricinde, collegiumlar hem senatus consultum hem de birçok yasa yoluyla[cxx] sonradan yasaklandılar.
Diğer yandan ey C. Cornelius! Sen, consulü çok çetin ve de çok zor zamanın şu meşhur çağrısına başvurmaya yönelttin: devletin selamet içinde olması arzusunu taşıyanların, yasanın kabul edilmesine yardımları dokunsun[cxxi].
Cornelius’un tribunus plebis olduğu o yılda, C. Piso consul idi. Senatus consultum uyarınca daha öncekinden daha ağır bir rüşvet yasası gündeme getirdiği ve kaba kuvvet yoluyla karışıklık çıkaran çok sayıdaki dağıtıcılar tarafından forumdan dışarı atıldığı zaman, Cicero’nun işaret ettiği çağrıda bulunmuştu ve yasanın geçirilmesi için daha büyük bir kalabalık eşliğinde geri gelmişti[cxxii].
Manilius yasasının başarısızlığı sonucunda[cxxiii] plebsin hezimete uğramış ve terbiye edilmiş olduğunu dile getirir:
Malum tribunus plebis[cxxiv] tarafından yapılan fütursuz girişim yüzünden sizin düşüncelerinizin[cxxv], o gücün telaffuzundan dahi tamamen yaka silkecek bir noktaya gelebileceğini dillendiriyorlar; bu gücü yapılandıranlardan[cxxvi] birisi sayıca çokluğa karşı kendi başına hiçbir şey yapamıyor, diğeri ise çok uzakta bulunuyor.
Crassus ve Cn. Pompeius’un işaret edildiğinin sizin için açık olduğunu düşünüyorum, bunlardan Crassus o esnada Cornelius’a karşı açılan davada yargıç sandalyesinde oturuyordu, Pompeius ise Asia’da Mithradates savaşını yürütüyordu.
Bundan dolayı onlarda, kralların sürülmesinden sonraki on altıncı yılda[cxxvii] seçkinlerin ezici hâkimiyeti yüzünden çekilecekleri, kendi başlarına kutsal yasalarını oluşturacakları, [68] iki tribunus seçecekleri, Anio’nun arkasında silahlanarak yerleşmiş oldukları bugünkü Mons Sacer tepesini hafızalara kazınması amacıyla kutsal belleyecekleri kadar çok büyük bir irade vardı. Nitekim kehanet alametlerine başvurulmasının ardından, ertesi yıl comitia curiata tarafından tribuni plebis tayin edildi.
Bu noktada Cicero’nun doğru bir ifade kullanmamış olmasından ziyade, suret yazıcılarının hatası olduğunu daha fazla dikkate almaya meyilliyim. Çünkü bahsini yapmış olduğu, kralların kovulmasından on altı yıl sonrasına karşılık gelen o zamanda, plebs sınıfı kendileri için kutsal yasaları yeniden inşa etmedi – çünkü tribunus plebis görevlilerine henüz hiç sahip olmamıştı – tersine sonra onları[cxxviii] ilk kez oluşturdu. Bu gerçekleştirilince, elbette kralların kovulmasından sonraki yılların sayısını dikkatli bir şekilde hesapladı ve o olay, A. Verginius Tricostus ile L. Veturius Cicurinus consul olduğu sırada gerçekleşti[cxxix]. Bundan başka bazıları, Cicero’nun söylediği gibi o sırada iki değil tersine her bir sınıftan bir kişi olmak üzere beş tane tribunus plebis atanmış olduğunu aktarıyorlar. Yine de Cicero’nun da belirttiği üzere, aynı iki sayısını verenler vardır: bunlar arasında Tuditanus, Pomponius Atticus ve aynı zamanda hemşerimiz Livius [bulunmaktadır]. Aynı Livius ve Tuditanus, o iki kişi tarafından bir yasayla görevdaşları olmak üzere üç kişi daha seçilmiş olduğunu eklerler. İlk önce seçilen iki kişinin isimlerinin Lucius oğlu L. Sicinius Velutus, Gaius oğlu L. Albinius Paterculus olduğunu aktarırlar.
Tribunusluk biriminin ikinci kez hayata geçirilmesine[cxxx] ve decemvirlerin imperiumunun kısıtlanmasına değinen bu bölümün geri kalan kısmı kendisi tarafından hem özlü hem de açık bir biçimde aktarılıyor. Sadece, özgür birey olduğu iddiasına karşı decemvir içerisinden [sözde] sahipliği dikkate alan ile kızına yönelik böyle bir kararı alan babanın kim olduğunu ismen vermiyor[cxxxi]. O malum kişinin meşhur decemvir Appius Claudius, genç kızın babasının ise L. Verginius olduğuna hiç kuşku yoktur. Ancak sadece şu unsur [yani], burada ilk olarak plebsin ikinci kez geri çekilmesi, bunun ardından bir mutabakata varılması izah edilmelidir, şöyle konuşuyor:
O vakit, çok seçkin üç insan olan elçiler tarafından yeminli bir güvence verildikten sonra, [69] silahlarıyla Roma’ya yöneldiler. Aventinum’da mevzi tuttular; oradan silahlarıyla Capitolium’a yürüdüler; hiçbir magistratus olmadığı için, pontifex himayesinde on tane tribunus plebis tayin ettiler.
İsmini vermediği üç elçi şunlardır: Sp. Tarpeius, C. Iulius, P. Sulpicius, hepsi consul görevinde bulunmuştu; pontifex maximus ise M. Papirius idi.
Daha yakın zamanlarda çıkan şunları da bir yana bırakıyorum: Porcius’un yasasıyla[cxxxii] en doğal hak olan özgürlük ilkesi, Cassius yasasıyla oy verme hakkı ile gücü yeniden itibar kazandı[cxxxiii]; diğer bir Cassius yasası ise halkın yargıdaki gücünü sağlamlaştırdı.
Oy vermenin gücüne itibar kazandıranın lex Cassia olduğu açıktır[cxxxiv]; çünkü kendisi zaten bir süre önce, Cassius’un halkın oyunu pusula ile gizli kullanmasına yönelik bir yasayı yürürlüğe sokmuş olduğunu söyledi. Halkın yargıdaki gücünü sağlamlaştıran bir diğer Cassius yasasının hangisi olduğu sorgulanabilir. Buna karşın şudur: C. Marius ile C. Flavius consul olduğu sırada tribunus plebis L(ucius) oğlu L. Cassius Longinus[cxxxv], soyluların yetkisini azaltmak adına birçok yasayı yürürlüğe koydu, bunlar arasında halkın suçlu olduğuna hükmettiği, imperiumunu iptal ettiği bir kimsenin artık senatusta yer almaması yönündeki bir yasa da vardı. Buna karşın bu yasayı özellikle, iki yıl önce consul görevinde bulunmuş olan ve Cimbri kabilesine karşı süreci kötü bir şekilde yürüttüğü için, halkın imperiumunu iptal etmiş olduğu Q. Servilius’a[cxxxvi] beslediği düşmanlığından dolayı yürürlüğe sokmuştu.
Soylular hakkında konuşuyor:
sonra da bunun kendileri tarafından bütün güçleriyle korunması gerektiğini düşündüler, C. Cotta’ya en azılı düşman oldular, çünkü o consul iken, tribunus plebis makamının belli bir ölçüde gücünü değil de, tersine hakkını arttırdı.
Hatırlayacağınız üzere bu Cotta, tribunus plebis olarak görev yapan bir kimsenin, [70] daha sonra başka idari görevlere ulaşmasını sağlayacak bir yasayı yürürlüğe soktu[cxxxvii]: bu Sulla’nın yasasıyla ellerinden alınmıştı.
Lex Aurelia’yı[cxxxviii], lex Roscia’yı sadece kabul etmekle kalmayıp aynı zamanda hemen istemekle, o plebs elbette size karşı nasıl bir görüşte olacaksa, kendisinin bu düşüncesine bağlı kaldığını ortaya koydu.
Lex Aurelia uyarınca mahkemelerdeki juri senatorlar, equites sınıfı ve tribuni aerarii arasında paylaşıldı. L. Roscius Otho’nun yasası ise, iki yıl önce[cxxxix] Roma equites sınıfına, tiyatroda ilk on dört sırada izleme lütfunun tahsis edilmesini sağladı[cxl].
Lex Plotia[cxli] yasası uyarınca senatorlar Roma equites sınıfıyla birlikte mahkemelerde jüri üyesi olarak yer almaya başlar başlamaz, tanrıların ve de soyluların çok nefret ettiği bir adam olan Cn. Pompeius’un kendi davasını lex Varia uyarınca yapılan maiestas suçuna istinaden savunduğunu hatırlıyorum[cxlii].
Equites sınıfı mahkemelerde ezici bir üstünlük sağladığından dolayı, Cn. Pompeius Strabo ile L. Porcius Cato consul olduğu sırada[cxliii], Italik Savaşı’nın ikinci yılında, tribunus plebis M. Plautius Silvanus soyluların yardımıyla bir yasayı yürürlüğe soktu. Cicero’nun işaret ettiği söz konusu yasa şu güce sahipti: çünkü bu yasa uyarınca her bir tribus kendi içerisinden on beş kişiyi o yıl içerisinde mahkemelerde jüri olarak görev yapmak üzere seçiyordu. Bunların arasında[cxliv] senatorların da ve hatta bazen plebsin kendi içinden de bazılarının yer alması bu vesileyle oldu.
CORNELIUS SAVUNMASI II
Acaba siz gerçekten bunun içinde, bu tanıkların kimler olduğuna dair ikilem mi yaşıyorsunuz? Ben size açıklayayım. Geriye, tribunus’luk yetkisine düşman, eski consul’lerden iki kişi kalıyor. Bunları takiben onların birkaç yardakçısı ve de otlakçıları gelmektedir.
Lucullus ile M’. Lepidus’u[cxlv] işaret ediyor. Zaten söylediğimiz gibi, consul görevinde bulunmuş beş kişi Cornelius aleyhine tanıklık ettiler: Q. Catulus, Q. Hortensius, pontifex maximus Q. Metellus Pius, bunları bu ikinci konuşmasında aktarıyor ve [71] kendilerinden henüz bahsetmediği ikisinin şimdi Lucullus ve Lepidus olduğunu işaret ediyor.
Ama ne? Çok seçkin bir babadan, dededen, soydan gelen, çok seçkin bir adam olan senin dayının[cxlvi] tam bir sakinlik içinde, soylu desteğiyle[cxlvii], hiçbir veto yeltenmesi olmadan Roma halkına teslim ettiğine ve çok büyük nüfuz sahibi kişilerden oluşan meslekdaşlarının elinden görevdaş rahip seçme yetkisini aldığına[cxlviii] inanıyorum.
Bunu kimin yaptığını ismen belirtmediği için, bu noktada kimin anılmadığına dair açıklama beklenen kimse, Cicero’nun o şahıs hakkında yirmi dize kadar önce söylemiş olduğu şu şeylerden kesinlikle çıkarılabilir:
Ama eğer, çok akıllı ve de çok insancıl bir adam olan Q. Catulus’tan[cxlix] dostça öğrenmek istesem: nihayetinde ikisinden hangisinin tribunus’luğuna gönlün daha az elverir, C. Cornelius’unkine mi yoksa – P. Sulpicius’unkini, L. Saturninus’unkini, Gai(us) Gracchus’unkini, Tiberius’unkini dile getirmeyeceğim, onların[1] isyancı[2] olarak gördükleri hiç kimseyi zikretmeyeceğim – tersine ey Q. Catulus çok seçkin ve vatanına aşırı düşkün kendi dayınınkine mi? Bana bunun için ne cevap vereceğini düşünüyorsun?
Devam ediyor:
Ama ne? Consul olarak hizmet vermiş olan M. Silanus’a, bir tribunus plebis olarak aynı Domitius nasıl saldırdı?
Silanus, Domitius’un tribunus plebis olarak görev yapmasından beş yıl önce consul olmuştu ve dahası kendisi Cimbri’ye karşı savaşı kötü bir şekilde idare etmişti. Bu nedenden dolayı Domitius halk nezdinde onu suçladı. Cimbri kavmiyle savaşı halkın onayı olmaksızın icra etmiş olmakla itham ediliyordu ve bu durumun da, halkın o savaştan dolayı içine düştüğü felaketlerin başlangıcı olduğu; bunun yanında onun hakkında bir de yazılı beyanat verdi. Buna karşın Silanus neredeyse tamamen suçsuz bulundu; çünkü onun için sadece iki tribus, Sergia ve Quirina mahkûmiyet kararı verdi.
[72] Bu, benim gönlümden tr(ibunus) pl(ebis) olarak Cn. Domitius’un, Catulus’un gönlünden ise M. Terpolius’un geçeceği türden bir fikir ayrılığıdır.
Sulla tarafından tribunus yetkisinin zayıflatılmasından sonra ve Cn. Pompeius tarafından yetkinin tekrar eski haline getirilmesinden önce, tr(ibunus) pl(ebis) olarak görev yapanlar arasından çok adi bir ismin[3] seçilmiş olduğu aşikârdır. Gerçekte o, on iki yıl önce[4] D. Brutus ile Mam. Lepidus consul olduğu sırada tr(ibunus) pl(ebis) olarak görev yapmıştı; Cn. Domitius ise, otuz sekiz yıl[5] önce C. Marius ile C. Fimbria’nın consul olduğu sırada tribunus olmuştu.
Cornelius, ezici çoğunluktaki oyla suçsuz bulundu[6].
Notlar
[1] Optimates kesimi kastedilmektedir.
[2] İsyancı olarak Tiberius Gracchus kastedilmektedir.
[3] Terpolius kastedilmektedir.
[4] 77 yılı.
[5] C. Marius ile C. Fimbria’nın consul olma zamanı 104 yılına tekabül ettiği için bir sayım hatası bulunmaktadır. Bu durumda davanın görüldüğü 65 yılından geriye gidildiği zaman, bunun 39 yıl önce olduğu anlaşılmaktadır.
[6] Val. Max. 8. 5. 4.
[i] Sanık Cornelius vatana ihanet suçlarını düzenleyen lex Cornelia de maiestate uyarınca yargılanmıştır. Bununla birlikte maiestas kelimesi burada, kelimenin doğrudan karşılığı olan yücelik olarak çevrilmiştir. Davanın açılmasının gerekçesini bir görevlinin yetkisinin engellenmesi oluşturmakla birlikte, söz konusu kişi ve makam Roma halkını temsil ettiği için, bu eylem Roma halkına karşı yapılmış oluyordu. Bu nedenle burada geçen yücelik, Roma halkının yüceliğidir. Buna bağlı olarak eserin pro Cornelio de maiestate ismini taşıyan başlığını, sadece Yüceliğe Hakaret olarak değil de Roma Halkının Yüceliğine/Büyüklüğüne Hakaret olarak anlamak daha yerindedir. Bu kelime, günümüzde yaygın bir şekilde kullanılan “Halkın/Milletin İradesi” ifadesi doğrultusunda, yüce irade olarak da yorumlanabilir.
[ii] L. Aurelius Cotta ile L. Manlius Torquatus 65 yılında consul olarak hizmette bulunmuştur.
[iii] Burada bahsedilen konuşmalar, edisyonlarda sıra olarak bu konuşmanın önünde yer alan ve Asconius tarafından yorumlanan in Pisonem, pro Scauro ve pro Milone değildir. Bunların Asconius’un yorumladığı ancak bilinmeyen başka konuşmalar olduğu düşünülmektedir (bk. Marshall 1985, 4). Bu konuşmadan önceki yıldan bilinen diğer söylevler, pro lege Manilia (de imperio Cn. Pompeii), pro Cluentio, pro C. Fundanio, pro C. Manilio ve ayrıca kayıp bir konuşma olan pro Q. Mucio isimli konuşmalardır.
[iv] Gaius Calpurnius Piso ile Manius Acilius Glabrio 67 yılında consul olmuşlardır. Her ikisi de optimates kesimindendir, dolayısıyla Cornelius ile fikir birliği içerisinde değillerdir.
[v] Roma’ya yaşadıkları sorunları iletmek ve bu sorunlara çözüm aramak üzere gelen eyalet ya da bağımlı krallıkların temsilcileri, huzuruna çıkacakları senatus üyeleri ile verimli veya yararlı bir görüşme gerçekleştirebilmek amacıyla onları pahalı hediyeler yoluyla cezbetme eğilimine sahiptiler. Lakin yerel birimlerin mali durumlarının kötü olduğu durumda, oluşturulan eyaletlerde ve müttefik kralların ülkelerinde büyük bir güç sahibi olan Romalı vergi mültezimleri ile tüccarlar, yüksek faiz karşılığında bu temsilcilere borç vermişlerdir. Buna karşın, borç verilen paraların geri ödenemediği durumlarda, özgür olsalar da, temsilciler arasında bazı kişiler rehin tutulmuşlar, akabindeyse köle olarak satılmışlardır. Örnek için bk. Diod. 36. 3. Ayrıca bk. Marshall 1985, 217.
[vi] Cornelius’un önerisi reddedilmesine karşın, benzer bir içeriğe sahip farklı bir yasa, görevdaşı A. Gabinius’un önerisiyle aynı yıl içerisinde veya Gabinius 58 yılında consul olduğu sırada yürürlüğe konulmuştur. Krş. Broughton 1952, 145; Gruen 1995, 252.
[vii] Bu durum görünüşe göre 69 yılında gerçekleşmiştir. İlişkileri güçlendirmek amacıyla Roma’ya gelen Krete elçilerinin senatus tarafından geri çevrilmesi üzerine bk. Diod. 40. 1. Ayrıca bk. Griffin 1973, 197; Marshall 1985, 218 vd.
[viii] Gaius Coelius Caldus ile Lucius Domitius Ahenobarbus 94 yılında consul olmuştur.
[ix] Bu metnin çevirisinde temel edisyon olarak kullanılan A. C. Clark’ın edisyonunda geçen “… exhauriri provincias usuris; providendum ut haberent legati unde praesenti die darent” ifadesinden sağlıklı bir anlam çıkarılamadığından dolayı, buradaki cümlenin bu kısmı için Th. Stangl (1912, 47 str. 16-17) tarafından yapılan “… exhauriri provincias usuris propter id unum, ut haberent legati unde praesentia munera darent …” tamamlama önerisi dikkate alınmıştır.
[x] Solutio legibus olarak bilinen ve ilgili bir sorun karşısında bir kimseye veya kimselere dokunulmazlık yoluyla güvence sağlayan bu yöntem uyarınca senatus, özellikle senatus consultum yoluyla önemli gördüğü bazı konularda aldığı kararların yol açacağı tehlikelerinden kaçınmayı amaçlamıştır.
[xi] Buradaki gelenekten, yasanın hükmünden muafiyet sağlayan ilgili senatus consultuma mevzunun halka danışılmasına veya sorulmasına yönelik bir ibarenin eklenmesi kastedilmektedir.
[xii] Pompeius karşıtı olmasıyla bilinmektedir ve Gabinius’un korsanlar ile haydutlara karşı olağanüstü yetkilerle Pompeius’un görevlendirilmesine yönelik önerisine de ısrarla karşı çıkmıştır.
[xiii] Ayrıca bk. Quint. Inst. 4. 4. 8; 5. 13. 25; 7. 3. 35. Benzer sayılabilecek örnekler üzerine bk. Marshall 1985, 219 vd.
[xiv] Ayrıca bk. Cic. Vat. 5; Cass. Dio 36. 39. Lintott (1968, 71) Piso’nun tutumu ardından yaşanan kargaşadan Cornelius’un sorumlu olmadığını ileri sürmektedir.
[xv] Yürürlükteki bir yasanın hükmünden muaf tutulabilme hakkının elde edilebilmesi için, senatusta iki yüz kişinin oturuma iştirak etmesi talep edilirken, söz konusu olayın son söz olarak halkın önüne gelmesinin istenmesiyle halkın üstünlüğü onaylanmış oluyordu. Ayrıca bk. Gruen 1995. 250 vd.
[xvi] Daha önce contioda bu yasanın ilk halinin veto edilmesi ardından halkın yaptığı şiddetli protestolar da önerinin bu haliyle yasalaşmasında rol oynamış olabilir.
[xvii] Krş. Cass. Dio 36. 40. 1-2. Ayrıca bk. Gruen 1995, 251; Brennan 2000, 449 vd. Brennan (2000, 464) bu düzenlemenin eyaletlerde görev yapacak praetorları da kapsamış olabileceğini düşünmektedir.
[xviii] Manius Aemilius Lepidus ile Lucius Volcacius Tullus 66 yılında consul görevinde bulunmuşlardır.
[xix] Publius başsavcı yani nominis delator iken, kardeşi subscriptor yani ona yardım eden savcı konumundaydı. Mahkeme 66 yılında gerçekleşmiştir ve Cornelius’un bir yıl önce tribunus plebis olarak görev yaptığı sıradaki faaliyetletini hedef almıştır. Metinden de anlaşılacağı üzere iki kardeşin yaptığı bu girişim hayati tehlikeye maruz kalmaları nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Cicero (Cluent. 100; Cic. Brut. 270; 271) Staienus isimli birini suçlayan Publius ve Lucius Cominius isminde iki kardeşten bahsetmekle birlikte, burada bunların isimleri Publius Cominius ile Gaius Cominius olarak verilmektedir. Bu kişiler equites sınıfına mensupturlar ve Umbria bölgesindeki Spoletium yerleşimindendirler. Bk. Gruen 1995, 263.
[xx] Burada bu isim P. Cassius olarak anılmakla birlikte söz konusu şahıs 64 yılında Cicero ile birlikte, consul olmak için aday olmuş ancak başarı elde edememiş L. Cassius Longinus olmalıdır. Kendisi bir yıl sonra seçime katılmamış ve Catilina’yı desteklemiştir. Catilina ile çok yakın bir ilişki içerisinde olduğu ve onun komplosunda çok önemli bir görev üstlendiği anlaşılmaktadır. Cic. Cat. 3. 9; 3. 14; 3. 16; 3. 25; 4. 13.
[xxi] Mahkeme başkanının davayı üstlendiği andan itibaren, sanığa mahkemeye hazırlanması için on günlük süre verilmekteydi.
[xxii] Özellikle alt tabaka olmak üzere çeşitli sınıflara mensup kişilerden oluşan, sorun çıkarma konusunda uzmanlaşmış olan ve kendilerine verilen belli bir görev doğrultusunda hareket eden bu tür çetelerin önemli olaylardaki varlığı üzerine ayrıca bk. Cic. Cat. 4. 17; Sall. Cat. 50; App. civ. 2. 4. Görünüşe göre bunlar silahlı da olabilmektedir. Konu üzerine ayrıca bk. Lintott 1968, 76 vd.; Marshall 1985, 223; Crawford 1994, 106.
[xxiii] Bu consullerin sanık Cornelius’a destek vermeleri, kendilerinin onunla iyi ilişki içerisinde olmalarından ziyade, Cornelius’un Pompeius ile olan yakın ilişkisinden ve davanın Cornelius üzerinden Pompeius’u da hedef almasından kaynaklanmaktadır. Consullerin davalıya söz konusu desteği üzerine ayrıca bk. Marshall 1985, 227; Crawford 1994, 105; Seager 2002, 63 vd.
[xxiv] Ayrıca bk. Crawford 1994, 79 fr. 9; 10; 11.
[xxv] Maiestas kapsamında suçlama bu sıralarda nadir olarak görülmüştür.
[xxvi] Alınan önlemler sayesinde teşebbüsün başarılı olmadığı anlaşılmaktadır. Griffin (1973, 209 dn. 131), 66 yılında Cornelius’un yargılanacağı gün, çetenin davayı açan Cominius kardeşleri ölümle tehdit etmesinde de Manilius’un parmağı olduğunu düşünmektedir. Krş. Ramsey 1985, 368 vd.
[xxvii] 66 yılındaki consuller Cornelius yargılandığı sırada onun tarafında yer alırken, 65 yılındaki consuller davalı Manilius ve Cornelius tekrar yargılandığı sırada bunların karşıtı bir tutum izlemişlerdir. Görünüşe göre Catilina ve Piso nedeniyle çıkabilecek karışıklıklara istinaden mahkemeyi kollayan consullerin senatus tarafından korunmasına yönelik önlem alınması üzerine bk. Cass. Dio 36. 44. 4. Consullerin mahkemeye nezaret etmeleri üzerine ayrıca bk. Marshall 1977a, 318 vdd.
[xxviii] Süreç üzerine bk. Crawford 1994, 33 vdd.
[xxix] Daha önce iki kardeş bu süreçte yer almasına karşın, bu kez Publius Cominius bu eylemi gerçekleştirmiştir. Ancak Cicero’nun yaptığı etkili savunma (Quint. Inst. 8. 3. 2-3) sayesinde amacında başarılı olamamıştır. P. Cominius’un 46 yılında yaşamını kaybettiği düşünülmektedir. Bk. Cic. Brut. 271.
[xxx] 66 yılında yaratılan kargaşa ortamı ve tehditler sonucunda Cornelius’un davasının düşmesinde olduğu üzere, Manilius da benzer bir yöntemi izleyerek davayı düşürmek istemiştir. Buna karşın bu düşüncesinde başarısız olması ve davadan da mahkûmiyet çıkması nedeniyle Cornelius, kendisinin ikinci defa yargılanması sırasında bu tarz bir kargaşa ortamı yaratmaktan kaçınmıştır ve yaratılmasına izin vermemiştir. Bu tutumundaki önemli etmenlerden biri de, yönetim kademesinde kendisini destekleyecek güçlü şahısların olmaması ve mevcut ortamın bu yıl aleyhine dönmesidir. Mahkemelerde olağanüstü koşulların gerçekleştiği ve kargaşanın olduğu durumlarda, davayı savunan Cicero’nun kendisini rahat hissetmemesi de, bunun nedenlerinden biri olabilir. Bk. Plut. Cic. 35. 2-4.
[xxxi] Verres’in savunmasını üstlenen kişidir. 69 yılında consul görevinde bulunmuştur.
[xxxii] Q. Caecilius Metellus Pius, Pompeius ile birlikte Sertorius’a karşı savaşmıştır. 80 yılında consul görevinde bulunmuştur.
[xxxiii] 73 yılında consul görevinde bulunan M. Terentius Varro Lucullus, Mithradates’e karşı yürütülen savaşa komuta eden Lucullus’un kardeşidir.
[xxxiv] Cornelius’a karşı tanıklık yapanlar üzerine ve adı geçen Lepidus’un 77 yılında consul görevinde bulunmuş olan Mamercus Aemilius Lepidus olduğuna dair ayrıntılı bilgi için bk. Sumner 1964, 41 vdd.
[xxxv] Cicero (Vat. 5) daha sonraları da, eski bir arkadaş diye bahsettiği Cornelius’u savunmasına sahip çıkarken, onun bu davranışını kastederek yasa metnini sadece gözden geçirmek amacıyla okuduğunu dile getirerek onun eylemini önemsiz bir olay gibi göstermeye çalışmıştır. Krş. Quint. 5. 13. 25. Cornelius davadan aklanmakla birlikte, Cicero’nun bu açıklaması Cornelius’un eyleminin suç olduğuna işaret etmektedir. Değerlendirmeler için ayrıca bk. Marshall 1985, 228.
[xxxvi] Globulus dava sürecinde, eski görevdaşı Cornelius tarafında yer almıştır. Gruen (1995, 265), Globulus’un bu tutumunun davanın kazanılmasında önemli bir rol oynadığını düşünmektedir.
[xxxvii] Mahkemedeki jüri üç sınıf yani senatus, equites sınıfı ve tribuni aerarii temsilcilerinden oluştuğu için bunlardan bahsedilmektedir.
[xxxviii] Plin. epist. 1. 20. 8.
[xxxix] Quintus Gallius 67 yılında aedilis, 65 yılında praetor olmuştur. Gallius praetor adayı iken gladiator gösterisi düzenlediği için, seçimlerde haksız rekabetin önüne geçmek amacıyla yasaklanan suçları işlediği gerekçesiyle 66 yılı ile praetor seçildiği 65 yılı arasındaki bir süreçte dava edilmiş ve kendisi Cicero tarafından savunulmuştur. Kendisi ve yargılama süreci üzerine bk. Balsdon 1963, 248 vd.; Ramsey 1980, 496 vdd.; Marshall 1985, 300 vd.; Crawford 1994, 143 vdd.; Lewis 2006, 295.
[xl] Buradaki ifade, edisyonu veya metni hazırlayan kimselerin yaptığı eklemelere karşılık gelen köşeli parantez içerisinde verilmekle birlikte söz konusu bu ifade Asconius’a aittir.
[xli] 66 yılında tribunus plebis olarak görev yaptığı sırada Pompeius’un doğuda olağanüstü yetkilerle görevlendirilmesini sağlayan C. Manilius kastedilmektedir. Aynı yıl praetor olarak görev yapan Cicero da bu yasayı savunan bir söylev vermiştir. Manilius özellikle Pompeius adına, optimates aleyhine yaptığı girişimlerle optimates kesimin önde gelenlerinin düşmanlığını kazandığı için, 66 yılı sonlarında görev süresi dolar dolmaz zimmet suçlamasıyla dava edilmiştir. Dava Manilius’a karşı açılmış olmasına karşın, dolaylı olarak Pompeius’a karşı yapılmış bir eylemdir. Bk. Val. Max. 12. 7; Plut. Cic. 9. Bu dava, görev süresinin dolmasına birkaç gün kalan Cicero’nun sorumlu olduğu birimde görülmüştür. Dava edilen bir kimseye normalde savunma süresi için on günlük bir hak tanınmasına rağmen, prae-tor Cicero gerek davanın kendi görev süresi dolmadan görülmesi gerekse de sanığın temize çıkmasını sağlamak için Manilius’a sadece bir günlük süre tanımıştır. Amacı anlaşılmadığı için başlangıçta Manilius taraftarları tarafından tehdit edilmekle ve hesap vermeye çağrılmakla birlikte, hem bu tutumu hem de sanığın savunmasını üstlenmesi ardından, bu kez optimates kesiminin şiddetli tepkisine maruz kalmış ve onu dönek diye suçlamışlardır. Cicero’nun girişimlerine karşın, dava sonraki yıla sarkmıştır. Cicero sonraki yıl maiestas suçlamasıyla da dava edilen Manilius’un savunmasını üstlenmemiş ve Manilius kendisine isnat edilen suçtan mahkûm olmuştur. Plut. Cic. 9. 4-6; Cass. Dio 36. 44. Ayrıca bk. Ward 1970, 546 vdd.; Phillips 1970, 595 vdd.; Rawson 1978, 75 vdd.; Crawford 1994, 33 vd.
[xlii] Manilius’un yargılanması sürecini ele alan bu anlatımda Cominius davacı değildir. Buradaki davacı Cn. Minucius olduğu için, Cominius’un yargı sürecinin nasıl olduğunu anlamaya çalışması dile getirilmektedir. Bk. Marshall 1985, 230.
[xliii] Asconius’un açıklamasından da anlaşılacağı üzere, Cicero burada kinaye yapmakta ve bu insanların içi doldurulmuş korkuluk kılıklı kof insanlar olduğunu ileri sürmektedir.
[xliv] Davacı Metellus’un babası ile Curio arasındaki husumet bilindiği için, burada davanın iftira boyutunda olup olmadığına dair bir yemin ettirme söz konusudur.
[xlv] Gaius Scribonius Curio 76 yılında consul olmuş, 75 yılından 72 yılına kadar Makedonia Eyaleti valisi olarak görev yapmış ve 61 yılında censor olmuştur. Gençlik yıllarına karşılık gelen 97 yılı civarında muhtemelen şahsi sebeplerden dolayı, 98 yılında consul olan baba Q. Caecilius Metellus Nepos’u dava etmiştir. Bu metinden anlaşıldığına göre ölüm döşeğinde olan baba Metellus intikam alınması adına, kendisiyle aynı adı taşıyan oğul Metellus’a Curio’yu dava etmesini vasiyet etmiştir. Curio’nun Makedonia valiliğinin bitmesiyle Roma’ya dönmesi ardından, muhtemelen valilik görevinde bulunduğu esnada yaptıklarına istinaden 72 ile 70 yılları arasındaki bir süreçte açtığı davayla oğul Metellus bu vasiyeti yerine getirmiştir. Buna karşın bir azatlıya kötü muamelede bulunan Metellus, dava ettiği Curio’nun eline karşı bir dava açabilme fırsatı vermiş ve davasından vazgeçmek zorunda kalmıştır. Süreç için bk. Marshall 1977b, 87; Gruen 1995, 42; Marshall 1985, 230; Crawford 1994, 102 vd.
[xlvi] Burada 57 yılında consul olan Q. Caecilius Metellus Nepos kastedilmektedir. Bu Metellus’un 99 yılı civarında doğmuş olabileceği düşünülmektedir.
[xlvii] Cominius kastedilmektedir. Cümleden de anlaşılacağı üzere Cicero burada, kendisine vasiyet edilmesine ve davasının haklı gerekçelere dayandığına dair iki kez yemin etmiş olmasına rağmen, nasıl Metellus Curio’ya karşı suçlamadan vazgeçtiyse aynısını Cornelius’a karşı Cominius’un da yapabileceğini dile getiriyor.
[xlviii] Burada davacı tarafında yer alanlardan biri de 80 yılında Sulla ile birlikte consul olan Q. Metellus Pius’tur. Haliyle Pius, Sulla taraftarıdır ve Cornelius’un aksine Pompeius karşıtı bir politikacıdır. Cicero görünüşe göre özellikle büyük bir nüfuz sahibi olan Metellus ailesini incitmemek ve davada akılcı çözümler olabileceğini hatırlatmak adına, olayı yüz kızartıcı bir durum haline getirmeden aktarmıştır (krş. Crawford 1994, 103).
[xlix] Q. Caecilius Metellus Pius 80 yılında consul olmuş ve Pompeius’tan önce Sertorius’a karşı yürütülen mücadeleye komuta etmiştir. Bu mahkemede Cornelius karşısında hareket eden Metellus da budur.
[l] Q. Caecilius Metellus Creticus 69 yılında consul olmuştur. Korsanlara karşı elde ettiği başarıya istinaden Creticus olarak adlandırılmıştır. Bu şahıslar üzerine bk. Marshall 1977b, 83 vdd.; 1985, 231 vd.
[li] Q. Caecilius Metellus Celer. 102 yılı dolaylarında doğduğu düşünülmektedir. 60 yılında consul olmuştur.
[lii] 57 yılında consul olan Q. Caecilius Metellus Nepos.
[liii] Q. Caecilius Metellus Macedonicus. 143 yılında consul olmuştur. 148 yılında, praetor olduğu sırada Makedonia Krallığı’nda hak iddia eden Andriskos’a karşı elde ettiği başarısıyla bilinmektedir.
[liv] Q. Caecilius Metellus Baliaricus. 123 yılında consul olmuştur.
[lv] 98 yılında consul olmuştur. 60 yılında consul olan Q. Caecilius Metellus Celer ile kendisiyle aynı adı taşıyan ve 57 yılında consul olan Q. Caecilius Metellus Nepos’un babasıdır.
[lvi] Söz konusu şahıs azat edilmiş olmakla birlikte, statüsü tartışmalı olduğundan dolayı, yasa gereği mahkemede kendisini savunamayacak durumdadır. Bu nedenle kendisine Curio sahip çıkmış ve onun hakkını savunmuştur.
[lvii] Bu mutabakat daha çok, Nepos’un azat edilmiş birini dövmesi sonucunda Curio’nun karşı bir hamle elde etmiş olmasından dolayı kaynaklanmıştır.
[lviii] Q. Caecilius Metellus Nepos kastedilmektedir.
[lix] Cominius’un Cornelius’a karşı suçlamalarından birini de bu oluşturmaktadır. 10 Aralık 67 tarihinde tribunus plebis olan Manilius aynı yılın sonlarında, azatlıların dört tribusa kaydolma düzenlemesini değiştirerek bunların otuz beş tribusun hepsine, yani kendisini azat eden kimsenin olduğu tribusa kayıt olabilmesini ve sonrasında bunların oy kullanabilmesini sağlayan bir yasa önerisinde bulunmuş ve Compitalia sırasında bunun yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Yasanın onaylanması sırasında, nüfuzlarının azaltılacağı düşüncesiyle bu düzenlemeye karşı koyan optimates kesimi ile kölelerden ve azatlılardan oluşan Manilius taraftarları arasında yaşanan şiddet sırasında çok sayıda insanın ölmesi nedeniyle yasa onaylanmasından çok kısa bir süre sonra yani 66 yılının hemen başlarında yeni consullerin öncülüğünde senatus tarafından iptal edilmiştir. Konu üzerine bk. Cass. Dio 36. 42. 2-3. Ayrıca bk. Ward 1970, 546; Lott 2004, 49 vd.; Wiseman 2006, 338.
[lx] Bauman (1985, 22), ünlü hukukçu Servius Sulpicius Rufus’un bu süreçte, bazı kanun tasarılarının oluşturulmasında Manilius’a ve Cornelius’a yardım ettiğini düşünmektedir.
[lxi] Azatlıların oy kullanabilmesine yönelik yapılan diğer girişimler üzerine bk. Crawford 1994, 106 vd.
[lxii] Yeni vatandaş yapılan kimselerin ve azatlıların belli tribuslar yerine otuz beş tribustan herhangi birine, yani vatandaşlık veren veya azat eden kimsenin tribusuna kayıt olabilmesini amaçlayan düzenleme kastedilmektedir. Sulpicius’un girişimleri, düzenlemeleri ve tutumunu değiştirmesi üzerine bk. Broughton 1952, 41; Mitchell 1975, 198 vdd; Marshall 1985, 233; Steel 2013, 91 vdd.
[lxiii] Krş. Cic. Phil. 8. 7. Ancak Cicero (de Or. 3. 11) genel olarak Sulpicius’a karşı olumsuz düşünceler taşımamakta ve onu yaşadığı dönemdeki en iyi hatiplerden biri olarak göstermektedir (Cic. Har. Resp. 41; Brut. 201).
[lxiv] Publius Sulpicius, 88 yılında tribunus plebis olarak görev yaptığı sırada görevinin ilk evrelerinde iyi işler yaptığı dile getirilmekle birlikte, daha sonrasında devlet için kötü faaliyetlerde bulunduğu iddia edilmiştir. Görevi sırasında, aleyhine girişimlerde bulunduğu Sulla’yı consul olmasına rağmen Roma’dan uzaklaştırmıştır. Sulla ise daha sonra topladığı orduyla Roma’yı kuşatmış ve Sulpicius’u görevi başındayken öldürmüştür.
[lxv] Manilius 10 Aralık 67 tarihinde tribunus plebis olarak hizmet vermeye başlamıştır.
[lxvi] Yılın sonunda veya yeni yılın başında kavşaklar ve yol ağızları gibi yerlerde Lares Compitales onuruna kutlanan bir festivaldir. 67 yılındaki kutlama 29 Aralık’a denk gelmiştir. Compitalia üzerine bk. Flower 2017, 162 vdd. Zamanları değişen bu gibi diğer festivaller üzerine ayrıca bk. Coşkun-Abuagla 2016, 19. Bu festivale katılanların desteğini elde etmek ve yasanın geçmesi sırasında bir engelle karşılaşmamak amacıyla Manilius tarafından yasanın onaylanması için bu günün bilinçli olarak tercih edildiği anlaşılmaktadır. Ancak bu festival sırasında çalışılmadığı için bir yasa görüşülmüyor ve onaylanmıyordu. Bu nedenle yasanın iptal edilmesindeki etkenlerden birisinin bu olduğu düşünülmektedir. Bk. Crawford 1994, 108.
[lxvii] Azatlıların tribusların tamamına kaydolmasına olanak veren ve onlara oy kullanma hakkı tanıyan yasa.
[lxviii] Bu ifadeden, söz konusu praetorun Pompeius yanlısı olduğu anlaşılmaktadır.
[lxix] Pompeius’un doğuda önemli bir görev için bulunmasının mimarı olan Manilius’u aklamak için olağan dışı bir yöntem izleyen Cicero başlangıçta onu savunma niyeti taşımasına, görünüşe göre bunun için de karşılıklı bir mutabakata varılmasına karşın (Q. Cic. Com. Pet. 51), Manilius’un Catilina, Piso ve Crassus gibi kendisinin düşmanlarıyla işbirliği içerisine girmesi nedeniyle bu tutumundan vazgeçmiştir. Konu üzerine ayrıca bk. Ward 1970, 556. Metinde geçen büyük adamlar üzerine detaylı bir değerlendirme için bk. Crawford 1994, 110.
[lxxi] Gaius Aurelius Cotta. 75 yılında consul görevinde bulunduğu esnada, tribunus plebis olarak görev yapan daha önceki görevlilere seçim yoluyla gelinen üst makamlara ulaşabilmenin önünü tekrar açmıştır.
[lxxii] Özel hukuka yönelik bu kanun hakkında herhangi bir bilgi mevcut değildir. Metinde hemen alttaki açıklamada da işaret edildiği üzere, söz konusu yasa C. Cotta’nın kardeşi M. Cotta tarafından 74 yılında iptal edilmiştir.
[lxxiii] Lucius Aurelius Cotta mahkemelerdeki jüri üyeliği konusunda senatusun üstünlüğüne 70 yılında praetor iken son vermiştir.
[lxxiv] Gaius Aurelius Cotta 75, Marcus Aurelius Cotta 74 ve Lucius Aurelius Cotta 65 yılında bu makama erişmiştir.
[lxxv] 95 yılındaki consuller Lucius Licinius Crassus ve Quintus Mucius Scaevola tarafından çıkarılan kanun Roma vatandaşlığını illegal bir şekilde almış olanların yargılanmasını içermekteydi. Burada belirtildiği üzere, bu düzenleme müttefikler savaşının çıkmasındaki en önemli nedendi. Ayrıca bk. Tweedie 2012, 123 vdd.
[lxxvi] Ayrıca bk. Cic. Balb. 54.
[lxxvii] Savaş dört yıl sonra, yani 91 yılında başlamıştır.
[lxxviii] Ayrıca bk. Crawford 1996, 13 vdd.; Sandberg 2001, 93.
[lxxix] 109 yılında consul görevinde bulunmuşlardır. Savaşa komuta eden M. Iunius Silanus, aynı yıl içerisinde Cimbri kavmi tarafından bozguna uğratılmıştır. Bundan dolayı Domitius Ahenobarbus kendisini dava etmesine karşın, davadan bir sonuç çıkmamıştır. Ancak Silanus ile Ahenobarbus arasında, Ahenobarbus’un babası ile iyi ilişkiler kurmuş olan Gallia’daki yandaşlarına karşı kötü davranması nedeniyle sorun yaşanmıştır. Bu dava sırasında Cornelius’un karşısında yer alan ve 80 yılında consul görevinde bulunan Q. Metellus Pius’un babası olan Q. Caecilius Metellus Numidicus da aynı yıl Numidia kralı Iugurtha’ya karşı yapılan savaşa komuta etmiştir. Marius’u da legatusu olarak bu savaşa götürmüştür. Kendisi görev süresinin sonrasında da sürdürdüğü savaşa istinaden Numidicus olarak adlandırılarak onurlandırılmakla birlikte, bölgedeki asıl başarılar Marius tarafından kazanılmıştır.
[lxxx] 91 yılında tribunus plebis M. Livius Drusus tarafından çıkarılan kanunlar. Kendisinin en büyük destekçisi L. Licinius Crassus’un ölümü ardından, takındığı tutumdan dolayı senatusun kendisine birden bire desteğini kesmesi veya arka çıkmaması üzerine, consul L. Marcius Philippus 91 yılının Eylül ayı sonlarında bu kanunları iptal etmiştir. Bu yasaların yürürlükten kaldırılması üzerine bk. Dart 2014, 88 vdd. Drusus yasaları için mücadelesini sürdürmekle birlikte, yasalarının iptal edilmesinden çok kısa bir süre sonra öldürülmüştür. Bk. Marshall 1985, 243 vd.
[lxxxi] İstenmeyen yasaların yürürlükten kaldırılması üzerine bk. Lintott 1968, 132 vdd.
[lxxxii] Ambitus genellikle rüşvet olarak algılanmakla birlikte bu tür yasalar, bir adayın yürüttüğü seçim kampanyası sırasında rüşvet vermesi dışında yaptığı diğer usulsüzlükleri de kapsamaktadır. Bu nedenle bu kelime rüşvet yerine usulsüzlük şeklinde çevrilmiştir.
[lxxxiii] Krş. Cass. Dio 36. 38. 1-2.
[lxxxiv] P. Cornelius Scipio Africanus’un 194 yılında consul olduğu sırada, gösterilerde ayrıcalık da sağlayan iyi konuma sahip oturma yerlerini senatorlara tahsis eden söz konusu bu düzenlemesinden kendisinin de rahatsızlık duyması kastedilmektedir. Ancak bunun ilk kez ludi Megalenses yerine ludi Romani sırasında uygulandığı da aktarılmaktadır. Süreç ve çelişkilerin değerlendirmesi üzerine bk. von Ungern-Sternberg 2006, 185 vdd.
[lxxxv] Valerius Antias kastedilmektedir.
[lxxxvi] Scipio’nun o yılın censorları tarafından ikinci kez princeps senatus olarak anılması nedeniyle kendisinin buna sessiz kaldığı belirtilmektedir. Bk. Marshall 1985, 247.
[lxxxvii] Burada Fenestella’nın kastedildiği düşünülmektedir. Konu üzerine bk. Marshall 1985, 247. Ancak cümleden de anlaşılacağı üzere Asconius bahsi geçen yazardan farklı bir düşünce içerisindedir.
[lxxxviii] Yasanın görüşme faslının artık sona erdiğinin işaret edilmesi ardından oy hakkı olmayan insanlar ile oyunu kullanacak kişilere yönelik ayrılıp gitme talebinde bulunulduğu zaman, veto olanağının ortadan kalktığı anlaşılmaktadır (Taylor 1991, 145 dn. 37).
[lxxxix] Söz konusu boşluk için, bir alt paragrafta anlatıldığı şekilde bir tamamlama önerisi bulunmaktadır. … quamdiu cives nondum in suas quisque tribus suffragii ferundi transferuntur … Buna göre burası “…vatandaşlar oy vermek üzere kendi tribuslarına henüz sevk edilmeden önce her bir kimse …” olarak çevrilebilir. Değerlendirme üzerine bk. Kunkel – Wittmann 1995, 215 dn. 398.
[xc] Situla kelimesinden türetilmiş olan sitella, önerilerin yasalaşması esnasında kura çekme amacıyla kullanılan testi, vazo veya kavanoz gibi bir tür kap için kullanılan terimdir. Söz konusu kabın içerisine kura işlemi sırasında su dökülmekte ve oy kullanacak olan birimin yerini saptamak amacıyla, bunun içerisine tribusların veya centuriaların isminin yazılı olduğu ahşap toplar atılmaktaydı. Bunun çalınması durumunda oylamanın durabileceği belirtilmektedir. Bk. Taylor 1991, 75.
[xci] Tasarının görüşülmesi ve kabul edilmesi sürecinde yapılabilecek veto olanakları üzerine bk. Taylor 1991, 74 vd.
[xcii] Aulus Gabinius ile Cornelius’un eylemleri karşılaştırılmakta ve Cornelius’un eyleminin, sıraladığı bütün bunları yapmasına rağmen başına bir şey gelmeyen Aulus Gabinius’un yaptıklarından daha kabul edilebilir olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca bk. Crawford 1994, 120; Arena 2012, 128.
[xciii] Aulus Gabinius 67 yılında bir ilerlemenin kaydedilemediği korsanlarla ve haydutlarla mücadeleye olağanüstü yetkilerle Pompeius’un atanmasını talep eden bir tasarı sunmuştur. Bu sıralarda Pompeius taraftarı olmaları ikisinin ortak noktasıdır. Gabinius 58 yılında consul görevinde bulunmuştur.
[xciv] Cornelius ile aynı tarihte bu makamda bulunmuşlardır. Bu süreçte senatusun çıkarları doğrultusunda hareket eden Trebellius bir diğer tribunus plebis L. Roscius Otho ile birlikte Pompeius’un görevlendirilmesine karşı çıkmıştır. Onun görevlendirilmesi amacıyla çok cüretkâr bir tutum izleyen Gabinius’a Trebellius aynı şekilde karşılık vermek istemesine karşın çoğunluğu sağlayacak olan on sekizinci tribus ile tehdit edilmesi sonrasında katı tutumundan vazgeçmek zorunda kalmıştır.
[xcv] Sözünde durmaması üzerine ayrıca bk. Cass. Dio 36. 24. 4.
[xcvi] Tiberius Gracchus’un M. Octavius’u görevinden azlettirmesi üzerine ayrıca bk. Cic. Mil. 72; leg. 3. 24.
[xcvii] Böyle bir işlemin gerçekleştirilmesi için otuz beş tribusun on sekizinin onayı gerekmekteydi.
[xcviii] Yasanın görüşülmesi ve kabul edilmesi sırasında yaşanan bu sürecin anlatımı için ayrıca bk. Cass. Dio 36. 30.
[xcix] Senatusta bir kimsenin yasadan muafiyet elde etmesi adına gerçekleştirilen oturumlara katılımın çok düşük düzeyde olmasına bağlı olarak dokunulmazlığın elde edilmesi çok kolay olduğu için, söz konusu kararın görüşülmesini ve sonrasında oylanmasını zorlaştırmak adına böyle bir yöntem izlenmiştir.
[c] Cornelius’un mahkûm edilmesi için uğraş veren önde gelenler yani Q. Hortensius, Q. Catulus, Q. Metellus Pius, M. Terentius Varro Lucullus ve Mamercus Aemilius Lepidus isimli şahıslar kastedilmektedir.
[ci] Cornelius’un mahkûm edilmesi için uğraş veren ileri gelenler Cornelius’un davası sırasında hukukun üstünlüğünü ve mahkemelerin varlığını savunmalarına karşın, bunların Faustus’un davasında mahkemeyi devre dışı bırakmayı veya dikkate almamayı istemeleri eleştirilmekte ve bu şahıslar tutarsızlıkla suçlanmaktadır. Bk. Marshall 1985, 252.
[cii] Cicero, Cornelius’un yasalardan muafiyet veya imtiyaz elde etmeye yönelik iki yüz yeter sayısını arayan yeni düzenlemesinin sağladığı faydayı, Faustus Sulla aleyhine dava açılmasının engellenemediğini örnek göstererek ortaya koymuştur. Ayrıca Cornelius’un bu düzenlemesiyle, güç sahibi kimseler tarafından yasalara yönelik karar almanın veya yasaları yok sayarak imtiyaz elde etmenin eskisi gibi kolay olmayacağını ifade etmiştir. Konu üzerine ayrıca bk. Marshall 1985, 252 vd.; Crawford 1994, 121 vd.; Lewis 2006, 278 vd.
[ciii] Cicero burada Cornelius’un yürürlüğe soktuğu yasayı, Faustus Sulla üzerinden bir ikilem yaratarak savunmaktadır. Oğul Sulla’nın dava edilmekten kurtarılamadığını belirterek Cornelius’un yeni düzenlemesinin faydalı olduğunu savunurken, oğul Sulla’nın yargılanması konusunda halk yanlılarından farklı düşündüğünü belirtmektedir. Cicero burada Sulla yanlısı bir tutum izlemekte ve koşullardan dolayı Sulla’nın o esnada yargılanmasının uygun olmadığını ileri sürmektedir. Aslında aynı konuda, halk yanlıları ve optimates lehine olabilecek bir tutum izlemesi nedeniyle, kendi davası için de bir yarar elde etmiş oluyordu.
[civ] Faustus Sulla bir tribunus plebis vasıtasıyla 66 yılında dava edilmiştir (Cic. Cluent. 94). Yeni düzenlemede bir şahıs adına senatusta imtiyaz elde etmek için iki yüz yeter sayısının aranması nedeniyle, Sulla kendisine dava açılmasından kurtulamamıştır. Cicero jürinin o sıralarda güçlü olan halk yanlıları tarafından etkilenebileceği gerekçesiyle, mahkeme öncesindeki bir contioda Sulla’yı o esnada yargılamanın zamanlama açısından doğru bir düşünce olmadığını belirtmiştir. Mahkeme gerçekleştiği zaman da, dava jürisi onun görüşünü dikkate alarak, ön yargıdan uzak durulması gerekçesiyle davayı ertelemiştir. Konu üzerine bk. Marshall 1985, 252 vd. ve 255. Cicero’nun Faustus Sulla’yı savunması üzerine bk. Crawford 1984, 61 vdd.
[cv] Roma’nın bu esnada sürekli savaş halinde olmasına bağlı olarak, sayıları aşırı şekilde artan askerlere ödeme yapmak zorunda kalması ve iç siyasette yaşanan iktidar çekişmelerinin yarattığı istikrarsızlık bunun en önemli etkenleridir. Para kıtlığı üzerine bk. Marshall 1985, 254; Lewis 2006, 278 vd.
[cvi] Zamanında Sulla’ya çok yakın olan ve halen nüfuzunu koruyan kimselerden bahsedilmektedir.
[cvii] 90 yılında tribunus plebis olarak görev yapan Q. Varius Severus Hybriada tarafından yürürlüğe sokulmuştur ve düzenleme lex Varia de maiestate ismiyle bilinmektedir. Müttefikleri isyana teşvik edip yardım yapanların cezalandırılması hedef alınmıştır. Bu yasa kapsamında dava edilenler ve hüküm giyenler üzerine bk. Broughton 1952, 26 vd.; Marshall 1985, 255 vd. 90 yılı başlarında yürürlüğe giren bu yasa üzerine bk. Gruen 1965, 59 vdd.
[cviii] 90 yılında tribunus plebis, 81 veya 80 yılında praetor, 76 yılında ise consul olarak görev yapmıştır. 90 yılındaki görevi sırasında işlediği suçlardan dolayı yargılanmak istenmiştir. Ancak metinden de anlaşılacağı üzere bu gerçekleşmemiştir.
[cix] 66 yılında consul olan L. Volcacius Tullus’un babası olabileceği düşünülmektedir. Konu üzerine bk. Marshall 1985, 260; Crawford 1994, 124.
[cx] Söz konusu bu olay Cn. Cornelius Dolabella 81 yılında praetor olduğu sırada gerçekleşmiştir. Cicero, Cornelius’un praetorlara yönelik düzenlemesini kastederek, eğer Cornelius’un düzenlemesi daha önce çıkmış olsaydı, Dolabella’nın keyfiyet doğrultusunda Volcacius hakkında haksız bir hüküm vermemiş olacağını belirterek Cornelius’un düzenlemesini övmektedir. Bk. Crawford 1994, 124.
[cxi] Kim olduğu bilinmiyor.
[cxii] Cicero, Cornelius’un praetorların görevlerine başlamadan önce ilan ettikleri bildirilerine sadık kalmalarını hayata geçiren düzenlemesini savunurken, özgür bir insan olduğunu dile getirmekle birlikte, yine de bir talep sonucunda keyfiyet doğrultusunda karar verebilen Sisenna’ya göndermede bulunmakta ve muhtemelen Cornelius’un azatlısı olan P. Scipio’ya kalan mülkleri Sisenna’nın vermemesini eleştirmektedir. Konu üzerine bk. Lintott 1977, 184 vd.; Marshall 1985, 260; Crawford 1994, 124.
[cxiii] Aynı zamanda tarihçi kimliğiyle bilinen L. Cornelius Sisenna, 78 yılında hem prae-tor urbanus hem de praetor peregrinus olarak görev yapmış ve 67 yılında Pompeius komutasında görev yaparken hastalanması nedeniyle Krete dolaylarında hayatını kaybetmiştir. Kendisi ve eserleri hakkında bk. Rawson 1979, 327 vdd.; Brennan 2000, 484.
[cxiv] Divisores: Seçim kampanyası sırasında ilgili aday adına hareket eden ve seçim desteği kazanmak için onun adına harcamalarda veya çeşitli faaliyetlerde bulunan kişilerdir.
[cxv] Calpurnius Piso’nun daha yumuşak olduğu gerekçesiyle benimsenmeyen yasası kastedilmektedir. Ayrıca bk. Cass. Dio. 36. 39. 1.
[cxvi] Cicero burada görünüşe göre, eğer Cornelius’un seçimlerdeki usulsüzlüğü önlemeye yönelik katı yasası çıksaydı, mevcut adayların kampanyaları sırasında suça meyletmeyeceklerini belirtmektedir (bk. Crawford 1994, 125). Çünkü P. Autronius Paetus ile P. Cornelius Sulla 65 yılı için consul seçilseler de, daha sonra suçlu bulunmuşlar ve kazandıkları consul olma hakkından men edilmişlerdir. Her ne kadar adaylar Calpurnius’un düzenlemesi uyarınca haklarını kaybetseler de, bu durum ilgili soruna yönelik yapılan düzenlemede boşluk olduğuna işaret etmektedir. Cicero da 64 yılında, consul seçimi öncesinde senatusta yaptığı konuşmada bu soruna yönelik yeni bir yasanın çıkmamasından dolayı memnuniyetsizliğini açıkça yansıtmamış olmakla birlikte (Asc. Tog. Cand. 79 / 88), seçim kampanyası sırasında adaylar ve onların yandaşları tarafından yapılabileceklerin çerçevesinin yeterince açık saptanmamasından yakındığı gözlemlenmektedir. Buna karşın 63 yılında ise, mevcut yasanın seçimler için yeterince ağır koşullar içerdiğini belirtmiştir. Bk. Cic. Mur. 46.
[cxvii] Seçimle elde ettiği consul olma hakkını dava sonucunda kaybeden Sulla’yı 62 yılında savunmuştu.
[cxviii] 65 yılı için consul seçilen P. Autronius Paetus ile P. Cornelius Sulla’nın seçim kampanyası sırasında usulsüzlük yaptıkları gerekçesiyle kazandıkları consul olma hakkından men edilmeleri ardından bunları dava eden diğer adaylar, yani L. Cotta ile L. Torquatus bunların yerine consul seçilmişlerdir.
[cxix] Bu ismi taşıyan bir collegiumun varlığına dair değerlendirmeler üzerine bk. Santangelo 2007, 96 vdd.
[cxx] Bu yasalar 64 yılından sonraki dönemde çıkarılmıştır.
[cxxi] Bu söz, 133 yılında pontifex maximus Publius Scipio Nasica tarafından Tiberius Gracchus’un eylemlerinden dolayı söylenmiştir. Bk. Val. Max. 3. 2. 17. Krş. Vell. 2. 3. 1; Plut. Tib. Gracch. 19. 3. Detaylı bir değerlendirme için ayrıca bk. Wiseman 2006, 336 vd. Sadece pontifex maximus olmasına ve resmi bir vazifesi olmamasına karşın Nasica, Tiberius Gracchus’un öldürülmesine neden olmuştu.
[cxxii] Cornelius’un çıkarmak istediği seçim usulsüzlüğüne yönelik yasaya istinaden consul Calpurnius Piso da kendi yasa önerisini hazırlamıştı. Ancak praetor seçimlerinin iki kez ertelenmesine neden olan bu yasa tasarısının görüşülmesi esnasında, mevcut tasarının kendilerine de dokunması nedeniyle kalabalık bir divisores grubu kaba kuvvet yoluyla kendisine engellemede bulunmuş ve onu forumdan kovmuştur. Piso daha sonra kalabalık bir koruma ordusu eşliğinde geri gelmiş ve önerisinin yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Konu üzerine ayrıca bk. Cass. Dio 36. 38; 36. 39. 1. Piso, consul olmayı mevcut seçim kampanyasına aykırı bir tutum izleyerek başarmıştır. Bu nedenle seçim kampanyalarında adaylara yönelik katı kurallar getirmesi, kendi yaptıklarına tezatlık oluşturmuştur.
[cxxiii] Manilius’un azatlıların oy kullanmasına dair öneride bulunduğu yasaya gönderme yapılıyor.
[cxxiv] Manilius kastedilmektedir.
[cxxv] Mahkemede karar verecek olan jüri kastedilmektedir.
[cxxvi] Tribunus plebis biriminin yetkilerinin arttırılması ve güçlendirilmesi kastedilmektedir. Konu üzerine ayrıca bk. Broughton 1952, 126.
[cxxvii] 494 yılına karşılık gelmektedir.
[cxxviii] Tribunus plebis makamı kastedilmektedir. Süreç ve bu makamın gücü üzerine ayrıca bk. Cic. leg. 3. 19; 3. 20; 3. 21; 3. 22; 3. 23; 3. 24; 3. 25; 3. 26.
[cxxix] Tribunus plebis makamının oluşturulması kastedilmektedir. A. Verginius Tricostus Caeliomontanus ile T. Veturius Geminus Cicurinus 494 yılında consul olarak görev yapmışlardır.
[cxxx] 449 yılında gerçekleşmiştir.
[cxxxi] Burada antik dönemin en acıklı olaylarının bir tanesinden bahsedilmektedir. 449 yılında gerçekleşen bu olayda, decemvir biriminin nüfuz sahibi bir üyesi olan patricii sınıfına mensup Appius Claudius, Verginia isimli bir kızdan hoşlanmasına karşın, ondan aşkına bir karşılık görmemiştir. Bunun üzerine onun adına hareket eden Marcus Claudius isimli bir şahıs, Verginia normalde özgür bir kız ve başka biriyle nişanlı olmasına karşın onun Appius ile evlenmesini sağlamak için, forumda gördüğü zaman kızı kolundan tutmuş ve kendisinin kölesi olduğunu iddia ederek onu alıkoymuştur. Bu olay nedeniyle büyük bir kargaşanın yaşanması sonucunda, Appius kendisinin başkanlık ettiği duruşmada kızın, kendisinin adamı olan Claudius’ta kalmasına hükmetmiştir. Plebs sınıfından bir centurio olan baba Verginius kızını geri almak için elinden bir şey gelmeyeceğini anlayınca, kızını kendi eliyle öldürmüştür. Bu gelişmelerin ardından oluşan tepki sonucunda decemvir birimi kaldırılmıştır.
[cxxxii] 100 yılı başlarında yürürlüğe girmiştir. Eyaletlerde valilerin otoritesini kısıtlayan yeni koşullar içermektedir.
[cxxxiii] Bu yasalarla populusa bazı haklar tanınmıştır.
[cxxxiv] 137 yılında tribunus plebis L. Cassius Longinus Ravilla tarafından çıkarılan ve lex Cassia Tabellaria olarak bilinen yasa. Bu kanunla, yargılamalarda gizli oy kullanmanın kapsamı, vatana ihanet suçu dışarıda bırakılacak şekilde genişletilmiştir.
[cxxxv] Söz konusu yasa 104 yılında tribunus plebis L. Cassius Longinus tarafından çıkarılmıştır.
[cxxxvi] Söz konusu kişi 106 yılında consul görevinde bulunan Q. Servilius Caepio isimli şahıstır. 6 Ekim 105 tarihinde, 105 yılında aynı zamanda consul görevinde bulunan Cn. Mallius Maximus ile birlikte Arausio yakınlarında Cimbri kavmine karşı yaptığı savaşta ağır bir mağlubiyet almıştır. Caepio’nun, Roma’nın müttefiklerinin altınlarını zimmetine geçirmekle suçlanması üzerine, 104 veya 103 yılında tribunus plebis olan C. Norbanus’un girişimiyle kendisi imperium yetkisinden mahrum bırakılmış ve yargılanması ardından hapishaneye gönderilmiştir. Buna karşın 103 yılında tribunus plebis L. Reginus sayesinde Smyrna’ya sürgüne giderek ölüm ve hapis cezasından kurtulmuştur. Konu üzerine bk. Lintott 2006, 109.
[cxxxvii] 75 yılında consul Gaius Aurelius Cotta tarafından çıkarılan düzenleme. Metinden de anlaşılacağı üzere, daha önce tribunus plebis görevinde bulunmuş kimselere daha üst seviyedeki makamlara seçim yoluyla ulaşmanın önündeki engel kaldırılmıştır. Ayrıca bk. Cass. Dio 36. 38. 2.
[cxxxviii] Mahkemelerde jüri üyeliği konusunda senatus üstünlüğüne son veren ve 70 yılında praetor Lucius Aurelius Cotta tarafından çıkarılan lex Aurelia Iudiciaria isimli düzenleme.
[cxxxix] Bu konuşmadan önceki iki yıl kastedilmektedir. Tribunus plebis L. Roscius Otho tarafından 67 yılı başlarında çıkarılmıştır. Ayrıca bk. Iuv. Sat. 3. 159; Liv. perioch. 99. 2.
[cxl] Bu düzenleme buradan da anlaşılacağı üzere, equites sınıfına eski kazanımlarının bir iadesi olarak görüldüğü gibi (Vell. 2. 32. 3; Cic. Mur. 40), Otho’nun getirdiği bir yenilik olarak da değerlendirilmektedir. Bk. Plut. Cic. 13. 2-3. Konu üzerine ayrıca bk. Marshall 1985, 272.
[cxli] Lex Plautia iudicaria olarak da bilinmektedir. Bu yasa uyarınca mahkemelerde görev yapan jüri üyeleri büyük ölçüde senatorlar arasından ve equites sınıfından seçilmiştir. Bunun yanında, sayıca daha az olmakla birlikte bazen plebs sınıfından kimseler de onlarla beraber jüri üyesi olarak görev yapmaya başlamışlardır. Normalde mahkemelerde senatus kesiminin jüri üyesi olarak yer almasına Gaius Gracchus tarafından son verilmiş ve sadece equites sınıfı bu görevi icra etmiştir. Sulla’nın önayak olduğu bu düzenleme görünüşe göre özellikle publicani biriminin mahkemelerdeki gücünü kırma amacını taşımaktaydı.
[cxlii] Pompeius Strabo, Pompeius Magnus’un babasıdır. 89 yılında consul, 88 yılında ise proconsul olarak görev yapmıştır. Cicero da kariyerine Pompeius Strabo komutasında başlamış ve aralarında çok güçlü bir bağın olduğu Pompeius ile ilişkisini bu sıralarda kurmuştur. Badian (1969, 465 vdd.) bu kişinin Pompeius Strabo yerine 90 yılında tribunus plebis olarak görev yapan Cn. Pomponius olduğunu belirtmektedir. Aslında söz konusu mahkemenin gerçekleştiği yılda Pompeius Strabo’nun kendisine dokunulmazlık sağlayan bir görevde bulunması yanında, Cicero’nun Pompeius’a karşı büyük bir hayranlık duyması ve daha da önemlisi Pompeius’tan bu sıralarda consul olma yolunda büyük beklentiler içerisinde olması dahi, bu kişinin Pompeius Strabo olamayacağına işaret etmektedir. Adı geçen kişi için çok ağır ifadeler kullanan Cicero bu örneği, Cornelius’un davası ile benzerlik taşıması nedeniyle vermektedir. Hem söz konusu kişi hem de Cornelius maiestas kapsamında yargılanmıştır. Cicero burada, nefret edilen bir kimse olmasına rağmen, karışık jüri önünde yargılanması sayesinde aklanan ilgili şahsın durumundan yararlanmaya çalışmıştır. Süreç üzerine bk. Crawford 1994, 134 vd.
[cxliii] 89 yılında consul olarak görevde bulunmuşlardır.
[cxliv] Mahkemelerdeki jüri üyeleri kastedilmektedir.
[cxlv] Marcus Lucullus ile Mamercus Aemilius Lepidus Livianus kastedilmektedir. Bunlar, ilk mahkeme sırasında tanık olarak ifadelerini vermemişlerdir. Konu üzerine ayrıca bk. Crawford 1994, 139.
[cxlvi] 104 yılında tribunus plebis görevinde bulunan Cn. Domitius Ahenobarbus kastedilmektedir. Babasının ölümüyle boşalan pontifex kurulu veya augur üyeliğine kendisinin alınmamasına içerleyen Ahenobarbus buna Scaurus’un neden olduğunu düşündüğü için, Lanuvium’daki Penates kültünü kastederek görevi sırasında dini unsurlara karşı görevini layıkıyla icra etmediği gerekçesiyle onun yargılanmasına vesile olmuştur. Ancak bu girişiminden sonuç alamamış ve Scaurus çoğunluğun oyuyla aklanmıştır.
[cxlvii] Domitius Ahenobarbus’un soyu plebs sınıfına dayanmakla birlikte, kendi soyunda consul mertebesine ulaşan birisi olduğu için, soylu olarak nitelendirilmektedir. Plebs sınıfına mensup bir kimse consul olmayı başardığında, kendi soyundan gelecek olanlara önemini hiç kaybetmeyecek, büyük ve çok değerli bir miras bırakmış oluyordu. Çünkü artık homo novus olarak hor görülmeyen bu gibi kimselerin soyundan gelenlerin consul olabilmesi çok daha kolay olmaktaydı. Burada, kendisi gibi olanların desteği vurgulanmaktadır.
[cxlviii] Diğer dini birimlerde de olduğu üzere, Domitius Ahenobarbus’un talip olduğu pontifex ya da augur biriminden, bir ölüm veya olağanüstü farklı bir durum nedeniyle bir üye boşalması durumunda yeni üye, ilgili birime üye diğer rahiplerin kararıyla belirlenmekteydi. Kendisinin durumuna içerleyen Domitius, söz konusu birime katılacak üyenin halk tarafından seçilip atanmasına olanak veren ve lex Domitia de Sacerdotiis olarak bilinen düzenlemeyi yürürlüğe sokmuştur. Bunun için de on yedi tribus yeterliydi. Kendisi, bu yasanın yürürlüğe girmesinden çok kısa bir sonra, yani 103 yılında pontifex maximus olarak seçilmesiyle istediğini elde etmiştir. Konu üzerine bk. Beard 1990, 22 vd.; Millar 1998, 91 vd.
[cxlix] Q. Lutatius Catulus 78 yılında consul, 75 yılında censor olarak görev yapmıştır.