Bulgarlar Yitik Bir Türk Kavmi
Osman KARATAY
ISBN: 9786051557229
Sayfa: 301
Baskı Yılı: 2018
Baskı Yeri: İstanbul
Yayınevi: Ötüken Yayınları
LIBRI V (2019) 29-33
Geliş Tarihi: 02.01.2019 | Kabul Tarihi: 10.01.2019
Elektronik Yayın Tarihi: 17.01.2019
Telif Hakkı © Libri Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi, 2019
O. Karatay, Bulgarlar Yitik Bir Türk Kavmi. İstanbul 2018. Ötüken Yayınları, 301 sayfa. ISBN: 9786051557229
Bulgarlara dair haber veren kaynakların genellikle Latince, Macarca, Arapça ya da Rusça gibi yabancı dillerde yazılmış olması, tarih literatürümüzde Bulgar tarihinin aydınlatılmasına yönelik eğilimleri azaltmıştır. Oysaki Bulgaristan başta olmak üzere bugünkü Balkan devletlerinin birçoğunun oluşum evresinde Bulgarların yadsınamayacak ölçülerde katkısı olmuştur. Bu sebeple “Bulgarlar Yitik Bir Türk Kavmi”, Bulgar tarihinin gün yüzüne çıkartılmasının gerekliliğini hatırlatması açısından önemli bir araştırma eserdir. Daha çok Doğu Avrupa Türk tarihi ile ilgili çalışmalarıyla tanınan Osman Karatay, bu eserinde Eskiçağ ve Ortaçağ kaynaklarına başvurarak Bulgarların ilk yurdunun neresi olduğu, etnik dağılımlarının nasıl gerçekleştiği ve siyasi oluşumlarına giden süreçte neler yaşandığı gibi hususlar üzerinde durmuştur. Eser son yirmi yıl içerisinde Bulgarların merkeze alınarak kaleme alınan makalelerin derlemesi şeklinde ortaya çıkmıştır.
Bulgarlar Yitik Bir Türk Kavmi (5-301), Özgeçmiş (5-6), İçindekiler (7), Sunuş (9-10), Önsöz (11-16), Giriş (17-22), Ziezi Ex Quo Vulgares: Orta Asya’da Bulgar Aramak (23-44), Bulgarların Orta Asya Bağlantısı: Yeni Bir İpucu (45-54), Kafkasya Bulgarları Tarihi (55-86), Kuzey Kafkaslardaki “Vlendur Bulgar” Halkı Üzerine, Kuber Han’ın Göçü ve Türk İsimli Sırp Kralları (107-135), Tuna Bulgarları (136-166), Tuna Bulgar Devleti’nin İlk Asrı: Balkanlarda Tutunma ve Pekişme (681-803) (167-191), Kurum Han Döneminde (803-814) Tuna Bulgarları (192-205), Omurtak Han’ın Rüyası: Bulgarların Türklükten Çıkışının Hikâyesi (206-249), İdil Bulgarları (250-257), Toros Bulgarları Anadolu’ya Nereden Geldi? (258-272), Svyatoslav’ın 965’te Saldırdığı Doğudaki Bulgarlar Kimlerdir? (273-288) ve Kaynaklar (289-301)’dan oluşmaktadır.
Sunuş’ta (9-10) yazar eserin nasıl ortaya çıktığı ve eserin muhtevasının ne olduğu üzerinde durmuş; bununla birlikte eserin hazırlanmasında katkıda bulunanlara teşekkürlerini sunmuştur. Önsöz’de (11-16) yazar 1999 yılında “Omurtag Han’ın Rüyası” adlı çalışmasında kullandığı önsözü vererek, Türk tarihinin yazımı hususunda neden yabancı ilim adamlarının ön plana çıktığını eleştirel bir dille kaleme almıştır. Bununla birlikte bu eseri neden kaleme aldığını şu ifadelerle aktarmıştır: “Bu kitap sadece Bulgarları anlatmıyor. Türklüğün Oğur boyunun Orta ve Doğu Avrupa’da hâkim unsur olduğu bir dönemin, 460-960 arasındaki beş yüz yılın bir kesitini sunuyor.”
Giriş’te (17-22) yazar Büyük Bulgar Devleti’nin Kubrat Han tarafından kurulduğuna değinerek, Büyük Bulgar Devleti’nin yıkılmasından sonra dağılan Bulgarların, Orta İtil’de kurmuş oldukları İtil Bulgar Devleti ve Moldova’da Asparuh önderliğinde kurulan Tuna Bulgar Devleti tarihinin kısa bir özetini sunmuştur. Ziezi Ex Quo Vulgares: Orta Asya’da Bulgar Aramak’ta (23-44) yazar IX. yüzyıl nüshasından (Codex Luxemburgensis) çoğaltılan eski bir Roma takviminin Liber Generationis (Soylar Kitabı) bölümünde geçen “Ziezi ex qua Vulgares” (Ziezi, ondan olan Bulgarlar) ifadesinden yola çıkarak, Bulgarların Maveraünnehir-Horasan bölgesinden Kafkaslara gelmiş olabileceği ihtimalini ortaya atmıştır. Ve bu ihtimali ortaya atarken hem Ortaçağ İslam müelliflerinin eserlerine, hem de Ptolemaeus ve Mar Abbas Katina gibi Eskiçağ müelliflerine başvurmuştur.
Bulgarların Orta Asya Bağlantısı: Yeni bir İpucu’nda (45-54), XIII. yüzyılda Simon Kezai tarafından yazılan Gesta Hungarorum adlı Macar vakayinamesinde, son Slovak yöneticisi Svatopluk’un Baktriya’da hâkimiyet kurduktan sonra Bulgarların hükümdarı olmasıyla ilgili ifadeden yola çıkılarak, Bulgarların Orta Asya ile olan bağlantısı ele alınmıştır. Yazar burada kendine göre Kezai’nin eserinde geçen yanlışlıkları saptamış, Baktria-Bulgar ilişkisini İslam müelliflerinin eserleri çerçevesinde değerlendirmiştir.
Kafkas Bulgarları Tarihi’nde (55-86) yazar daha çok Ermeni ve Doğu Roma kaynaklarına başvurarak Bulgarların kökenlerinin Kafkaslarda ne zamandan beri görülmüş olabileceği sorunsalı üzerinde durmuştur. Yazar aslında bu bölümde ele alınacak hususları şu şekilde özetlemiştir: “Bulgarların Kafkasya merkezli varlıkları hususu, kimlikleri ve devletlerinin yükselişi konusu ile birlikte ele alınacak, VII. yüzyıl sonlarına kadarki etnik-siyasi süreçler incelenecektir”. Bu hususta Kutigur ve Utigurların tarihsel süreçleri, Oğur, Onoğur ve Sarıoğur kavimlerinin bu iki kavimle olan bağlantısı, bölgeye ne zaman geldikleri ve Bulgar ismi altında toplanan yeni etnosun oluşum süreci, Bulgarların Avar ve Doğu Roma devletlerine tutumu, Büyük Bulgar Devleti’nin dağılmasıyla birlikte Kafkaslardaki mevcut Bulgar kimliğinin yapısı gibi belli başlı konular ele alınmıştır.
Kuzey Kafkaslardaki ‘Vlendur Bulgar’ Halkı Üzerine’de (87-106) yazar VII. yüzyıl Ermeni tarihçisi Horenli Musa, Şiraklı Ananias (Ermeni Coğrafyası’nın yazarı) ve bazı Müslüman coğrafyacıların (Mesudî, Yakut, Gerdizi vd.) eserlerine başvurarak vlendur/valandar/vlndr vb. ifadeleriyle Belencer/Belender ifadelerinin arasındaki bağlantıyı çözmeye çalışmıştır. Belen adını taşıyan oymağın yurduna Belen-cer, halkına ise Belendur denildiği ifade eden yazar, bu nazariyesi için dilbilimsel yaklaşımları kullanmayı tercih etmiştir.
Kuber Han’ın Göçü ve Türk İsimli Sırp Kralları’nda (107-135) Balkanların Slavlaşması sürecinde Bulgar Türklerinin oynamış oldukları rol değerlendirilmiştir. Bu bölümde yazar, Avarların Balkanlara göçü, Slavların Avar hâkimiyetindeki konumu gibi konulara Doğu Roma kaynakları çerçevesinde değinmiş; Hırvatların (Hırvat/Horvat/Korbat-Kubrat) aslında Türk asıllı, Sırpların ise siyasi teşekküllünün Büyük Bulgar Hanı Kubrat’ın batıya göç eden oğlu Kuber Han önderliğinde kurulmuş olabileceğini iddia etmiştir.
Tuna Bulgarları’nda (136-166) ilk olarak Büyük Bulgar Devleti’nin yıkılmasından sonra Kubrat Han’ın oğlu Asparuh’un Tuna boylarına göçüşü ve yerleşimi, Asparuh Han’ın oğlu Tervel ile Doğu Roma imparatorları II. Iustinianus, III. Leo ve II. Anastasius arasındaki siyasi, askeri ilişkiler, Tervel Han’ın ölümüyle devlette başlayan sancılı dönem ele alınmıştır. Daha sonra ise yazar Kurum Han’ın tahta geçişi (803), Doğu Roma imparatorları Nicephorus, I. Mihail Rangabe ve V. Leo dönemlerindeki Bulgar- Doğu Roma ilişkileri, Krum Han’ın oğlu Omurtag’ın Slavlara karşı tutumu, Tuna Bulgar Devleti’nin Hristiyanlık dinini kabul ederek Slavlaşması gibi konulara değinmiştir.
Tuna Bulgar Devleti’nin İlk Asrı: Balkanlarda Tutunma ve Pekişme (681-814)’de (167-191) Tuna Bulgar Hanları Asparuh ve Kardam’ın hükmettiği yıllar arasında çoğunlukla Doğu Roma ile yaşanan siyasi ve askeri gelişmeler anlatılmıştır. Yazar tarafından bu süreç hâkimiyetin pekişme çağı olarak nitelendirilmiştir.
Kurum Han Döneminde (803-814) Tuna Bulgarları’nda (192- 205) Krum Han’ın tahta geçişi, Krum isminin manası, Krum Han döneminde Doğu Roma ile olan askeri ve siyasi ilişkiler, Krum Han döneminde Tuna Bulgar Devleti’nin ulaştığı sınırlar ve bu çerçevede Krum Han’ın diğer hükümdarlardan olan farklılığına değinilmiştir. Yazar tüm bu konuları ele alırken daha önceki bölümlerde olduğu gibi Doğu Roma kaynaklarına ve Avrupalı tarihçilerin araştırma eserlerine başvurmuştur.
Omurtak Han’ın Rüyası: Bulgarların Türklükten Çıkışının Hikâyesi’nde (206-249) ilk olarak Slavlık nedir çerçevesi altında Bulgarların Slav kavimleri ile olan ilk temasları, Slavların Bulgar etnonimi altındaki konumları, Slavların örgütlenmesinin arka planında yatan gerçeklerin neler olduğu, Tuna Bulgar Devleti’nin Slavlara, Slavların ise Tuna Bulgar Devleti’ne etkisi ele alınmıştır. Daha sonra ise Sever, Kormış, Kardam, Omurtak Han gibi Tuna Bulgar hükümdarlarının Slavlara yaklaşımı ve politikaları, Omurtak Han’ın iç ve dış siyasette izlediği yollar, başta Boris (864 yılında Hristiyanlığı kabul ettiği söylenmektedir) olmak üzere Omurtak Han’ın haleflerinin Hristiyanlaşmaya ve aynı ölçüde Slavlaşmaya giden yoldaki tutumları, son olarak ise Tuna Bulgar Devleti’nin çoğunlukla literatürde kabul edilen kuruluş ve yıkılış (681-864) tarihlerinin neden yanlış yazıldığı, yazar tarafından (679-969) aktarılmıştır.
İdil Bulgarları’nda (250-257) İtil Bulgar Türklerinin İtil kıyısına nasıl göç ettikleri, yeni yurtlarının sınırlarının ve dillerinin ne olduğu, kaynaklarda bu halk ile ne tür bilgilerin geçtiği gibi hususlar aktarılmıştır. Yazar bu bölümde İtil Bulgarlarının tarihini, Tuna Bulgarlarının tarihinde olduğu gibi ayrıntılı bir biçimde ele almamış, daha çok genel geçer konular üzerinde durmuştur.
Toros Bulgarları Anadolu’ya Neden Geldi’de (258-272) XIV. yüzyılda kaleme alınan Karamanname adlı eserde geçen bilgilerden ve bölgede bulunan tamgalardan yola çıkılarak Bulgarların, İtil’den hareketle Adriyatik üzerinden Toroslara göçmüş olabileceği varsayımı üzerinde durulmuştur. Yazar bu iddiayı sağlamlaştırmak için Arap ve Doğu Roma kaynaklarında geçen bilgilerden de faydalanmıştır.
Svyatoslav’ın 965’te Saldırdığı Doğudaki Bulgarlar Kimlerdir’de (273-288) kaynaklarda “Kara Bulgar” şeklinde geçen ifadeden yola çıkılarak, Knez Svyatoslav’ın 965’de Hazarlar üzerine yapmış olduğu askeri seferde İtil Bulgarlarına değil de Don Nehri’nin güneyinde yaşayan ve Bat Bayan ardılı olduğu düşünülen Bulgarlara saldırmış olabileceği öne sürülmüştür. Bu hususta ayrıca Kara Bulgarların varlığına dair doğulu kaynaklarda (Porphyrogenitus, İbn Havkal, Rus vakayinamesi, Kenize Mektubu vb.) geçen ipuçları da ortaya konmaya çalışılmıştır.
Osman Karatay’ın Bulgarlar ile ilgili farklı yıllarda ve farklı mecralarda yayınlamış olduğu makalelerinin derlemesi şeklinde ortaya çıkan bu eser, daha çok ortaya atılan tarihsel varsayımlarla ön plana çıkmaktadır. Bu varsayımların hakikatliği tartışmaya açık olmakla birlikte, yazar iddialarını batı dünyasında bu konularla ile ilgili var olan tartışmalara ve ana kaynaklara dayandırarak ortaya atmıştır. Bu hususta “Bulgarlar Yitik Bir Türk Kavmi” ülkemizde eksik kalan konuların aydınlatılması, tarihe yeni bakış açılarının kazandırılması ve işe yeni başlayan araştırmacılara farklı usuller göstermesi bakımından oldukça faydalı bir eser olmuştur.
Akdeniz Üniversitesi
Tarih Bölümü
Meltem AKINCI (PhD)
mltm.akinci@hotmail.com
Kalıcı bağlantı adresi: http://www.libridergi.org/2018/lbr-0180