LIBRI
Epigrafi, Çeviri ve Eleştiri Dergisi
  • tr
  • en
  • Ana Sayfa
  • Dergi Hakkında
  • Son Sayı
  • Arşiv
  • Yayın Etiği
  • Yayın Gönderme
  • Yazım İlkeleri
  • Yayın Süreci
  • İletişim
Anasayfa » 2019 » Anadolu’da Hz. Ali Tasavvurları (XIII. – XVI. Yüzyıllar)

Anadolu’da Hz. Ali Tasavvurları (XIII. – XVI. Yüzyıllar)

 

Anadolu’da Hz. Ali Tasavvurları (XIII. – XVI. Yüzyıllar)

Kamile ÜNLÜSOY

ISBN: 9789751631572
Sayfa: 354
Baskı Yılı: 2015
Baskı Yeri: Ankara
Yayınevi:Türk Tarih Kurumu Yayınları

LIBRI V (2019) 15-27
Geliş Tarihi: 30.12.2018 | Kabul Tarihi: 09.01.2019
Elektronik Yayın Tarihi: 17.01.2019
Telif Hakkı © Libri Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi, 2019

pdf  PDF indir

references  PDF görüntüle

info  Atıf Düzeni

K. ÜNLÜSOY, Anadolu’da Hz. Ali Tasavvurları (XIII. – XVI. Yüzyıllar). Ankara 2015. Türk Tarih Kurumu Yayınları, 354 sayfa. ISBN: 9789751631572

İslâm İmparatorluğu’nun idaresini, Hz. Muhammed (571-632)’in vefat et­mesi sonrasında devralmış Hulefâ-yi Râşidîn namıyla maruf devlet başkanla­rının dör­düncüsü ve nihayetinde sonuncusu –Hz. Hasan’ın kısa halifeliğini ve akabinde Muaviye’ye olan bey’atını bir kenara bıraktığımızda– olan Hz. Ali (600-661)’nin, İslâmiyet Tarihi çerçevesindeki ehemmiyeti ziyadesiyle yük­sektir. Bu nedenle, mezkûr ki­tabımızın tanıtımına geçmeden evvel onun şah­sına dair resmî verileri kısaca sunmak, çalışmamızı zen­gin­leştirip daha da an­laşılabilir kılacaktır. Hz. Mu­hammed’in amcası konumunda bulunan Ebu Ta­lip’in çocuğu Hz. Ali, haliyle Pey­gamber ile akrabaydı ve babasının iktisadi sı­kıntıları hasebiyle de ufak yaşla­rın­dan itibaren Hz. Muhammed’in yanında, onun gözetimiyle yetişti. Mekke’den Medine’ye gerçek­leştirilen göçün ardın­dan, ev sahipleri (Ensar) ile muhacirlerin (Göçer) sıcak bir ilişki yeşertebilme­leri açısından Peygamber tarafından geliştiri­len kardeşlik uygulamasının ilk örneği Hz. Muhammed ile Hz. Ali arasında kar­deşlik tesis edilerek verildi. Pey­gamber göçün ikinci senesinde kızını, Hz. Fâtıma‘yı, ye­ğenine yani Hz. Ali’ye verdi. Halife Ali ile Hz. Fâtıma’nın evliliğinden doğan Hasan ile Hüseyin, onun so­yunun yegâne devam ettiricisi oldular. Hz. Ali pek çok gazvede (Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Huneyn) cengâverane kahra­manlıklar gösterdi. Ken­dinden önceki Hulefâ-yi Râşidîn’in; Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın saltanatlarında namuhalif tavrıyla yaşamına devam etti. Halifeliği vaktinde (656-661) İslâm dünyası, çeşitli odakların (Muâviye I., Amr b. Âs, Hz. Âişe, Talha-Zübeyr, Haricîler) sosyo-politik ve ekonomik amaçları netice­sinde bir­takım karışıklıklara maruz kaldı. Hz. Ali, miladî 661 senesinde, Abdur­rah­man b. Mülcem nam bir Haricî tarafından suikasta uğrayarak yaşamını kaybet­miş­tir.

Nitekim öyküsü yüzyıllara uzanan bir hayatın, tarih patikasında dümdüz iler­leyerek hiçbir değişikliğe yahud deformasyona uğramaması gibi bir duru­mun bizzat tabiatın kanunlarına aykırı olduğunu belirt­mek gerekir. Hz Ali; Arabistan coğrafyasında doğmuş, aşiretçi anlayış ile yetişmiş, çöl paganizmi­nin yaygınlığına karşı çıkarak yeni bir din kurmuş Hz. Muhammed’e küçüklü­ğünden itibaren yol­daş/des­tekçi olmuş ve onun kurduğu teşkilatı tüm inan­cıyla savunarak bu uğurda da suikasta kurban gitmiştir. Mamafih tarihin rüzgârı Arap illerinden Türk sahalarına estiği vakit ona dair resmî-Ortodoks bilgiler; İran-Hind mistisizminin, bilhassa MS XII ve MS XIII. yüzyıllarda yay­gınlaşan tasavvufi tarikatların, iptidai menkabevî Türkmen öykücülüğünün heterodoks süzgecinden geçerek bam­başka biçimlere bürün­müştür.

Tanıtımını yapacağımız Anadolu’da Hz. Ali Tasavvurları (XIII. – XVI. Yüzyıl­lar) adındaki yapıtımızda bu ahval ve şartları göz önünde bulundurmuş bir doktora tezi olup, Kamile Ünlüsoy tarafından telif edil­miştir. 2015 yılında ki­tap halinde basılmış eserimizin Akademi serüvenine de değinmek istiyoruz: 25.11.2011 tari­hinde, Süleyman Demirel Üniversitesi’nde, Sosyal Bilimler Enstitüsü – Temel İslâm Bi­limleri Ana Bilim Dalı’nda: “Tarihî Şahsiyeti ve Ana­dolu İnanç Kültürün­deki Tasavvuruyla Hz. Ali (XIII-XVI. Yüzyıllar)” başlığıyla; Prof. Dr. Sönmez Kutlu, Prof. Dr. M. Saffet Sarıkaya, Prof. Dr. Musa Kaçar, Prof. Dr. M. Necmettin Bar­dakçı, Doç. Dr. –şu an Prof. Dr.- Ramazan Uçar huzurunda savunulmuş ve tez oybirliği ile kabul edilmiştir. Adı geçen kitabı­mız klasik mahiyette İçindekiler (V-VII), Önsöz (IX-XI), Kısaltmalar (XII-XIV), Gi­riş (1-20) şeklinde başlangıç yapılarını ihtiva etmektedir.

Eserin Önsöz (IX-XI) nısfında; yazar ortaya çıkan dinlerin ardından, gelecek yüzyıllarda tesis edilen o inançlara mensup olduğunu iddia eden çeşitli tari­katla­rın, grupların veya kişiliklerin dini algılama biçimlerinde birtakım farklı­laşmalar vuku bulacağını ve bunun da tarihi süreç içerisinde kalıplaşarak yeni algılar yara­tacağını belirtmiştir. Aynı zamanda, her ne kadar namı geçen top­lum ögelerinin başka baş­ka karışımlar/farklılaşmalar üretseler dahi yine de bu değişikliklerinin yarattığı birliğin kökenlerini, dinin ilk kaynağına bağla­maya çalışacaklarını söyle­miştir. Bu savını örneklendirmek içinse Hz. Mu­ham­med ile onun çevresindeki sahabeleri göstermiş ve Hz. Ali’nin bahsini aç­mıştır. Sünnî İslâm atmosferi bir ke­nara bırakıldığında; Şiî gelenekte (İsmâiliyye, İmâmiyye, Zeydiyye v.d.) şahsına verilen olağanüstü özelliklerin, payelerin ihtivasından pencereyi aralayarak, Asya steplerinden İran’a ve de­vamında Anado­lu’ya boylar halinde ulaşan Türk taifele­rin bu destansı anlatı­ları çeşitli koşullarda benimsemelerini aktarmıştır. Hz. Ali’nin kişiliğine dair sorulması gereken birtakım ilmi meselelerden dem vurarak, XIII. ve XVI. yüz­yıllar boyunca Anadolu’da faaliyetler yürütmüş çeşitli tarikatların-tasavvufi ekollerin (Kâdirîler, Halvetîler, Kızılbaşlar, Bayrâmiler, Ekberîler v.d.), halk edebiyatının ortaya koyduğu kitabî verilerin de­ğerlendirilmesinin gerektiğini ortaya sürmüştür. Tezin yazılma sürecinde şahsına verilen destekler için bir­takım hocalara teşekkür edilerek nısfın içeriği sonlandırılmıştır. Kısaltmalar (XII-XIV) nısfında, top­lamda çoğunluğu dergi ve kurum adı olan kırk altı unsu­run kısaltılma biçimi verilmiştir.

Giriş (1-20) nısfında; araştırmanın amacını, yöntemini ve ulaşacağı hudut­ları sunabilmek için üç alt başlık oluşturulmuştur. Bunlar; I. Araştırmanın Önemi ve Sınırları (1-2), II. Araştırmanın Metodu (3-4), III. Araştırmanın Kay­nakları (4-20) halindedir.

Araştırmanın Önemi ve Sınırları (1-2) alt başlığında yazar; Hz. Ali’nin ha­yatı­nın bütün olarak her devirde önemli konumda bulunduğunu ve özellikle miladî VIII. yüzyıl ile birlikte ona atfedilen insanüstü Şiî temayüllerin, dahi ki­tapların, Alevî kültürde aksederek Sünnî çevreyle aralarında Hz. Ali bağla­mında farklılık meydana getirdiğini yazmıştır. Bu tezine karşılıkta Alevî-Kızıl­baş literatürünün te­rennüm ettiği Hz. Ali’nin teşkilini göstermiştir. Ardından çalışmanın MS XIII. ile MS XVI. yüzyıllar (1200’lü-1500’lü sene­ler) arasında işleneceğini ve bunun sebe­binin, konuyla ilgili toplanacak malzemelerin mik­tarının bir hay­li fazla olduğunu belirterek böylece de sınırlandırmaya gitmiş­tir. Mezkûr devirlerin Osmanlı’nın mer­kezi erk haline geldiği ve ayrıca Türk­men Alevî-Kızılbaş zümrelerin, Sünni ta­rikat kuruluşlarının külli­yatlarını ka­leme alarak Anadolu’nun dört bir yanına yay­dığı zamanlardır. Yani işlenmesi son derece man­tıki veriler bütününün vücuda getirildiği asırlardır.Araştırmanın Metodu (3-4) alt başlığında yazar; İslam Mezhepleri Tarihi bağlamında bir eserin bi­limsel dille ortaya çıkarılabilmesi için bazı özelliklere sa­hip olması lüzumuna değinmiştir. Sözü geçen norm­ların ilki bir düşüncenin, yay­gınlaşmış fikrin, tarikatlaşmış inanç teşekküllerinin yaşamlarını sür­dür­düğü de­virdeki koşullarla incelenmesini şart koşmaktadır. Bu babda tetkik edilecek veri­lerin gerek müellifi ve gerek dönem şeraiti neticesi itibarıyla ele alınması mühim­dir. Yazar, “kişiler üzerinde yoğun­laşma” tarzında açıkladığı ikinci yöntemiyle, yu­karıda belirttiğimiz devirdeki birtakım isimleri (Şah İsmâ­il, Hacı Bektaş Velî, Fuzûlî, Nesîmî v.d.) odak alarak mefhumları anlatma ga­yesi gütmüştür.

III. Araştırmanın Kaynakları (4-20) alt başlığında, tetkikat aralığı kısıtlan­mış halde bile hayli eser iz­len­mektedir ki, bu durum seçilen olgusal mesele­nin ne denli debdebeli vaziyette olduğunu zihinlere aks­et­tir­mektedir. Yazarı­mız, Hz. Ali’nin konumunun müspet yansımasını keşfedebilme arzusuyla ya­rar­lanacağı kitaplardan ilk başta tarihi kişiliğinin yer aldığı ana –Sünni/Şia- kaynakların kün­yesini vermiştir (İbn Hişam, Taberi, İbn Kesir, Yakubi, Meclisi v.d.). Buna binaen mezhepsel Şii farklılaşmalar yolunda İmâmiyye, Zeydiyye, İsmâiliyye ile Sünni perspektife haiz Maturudi, Hanefi vs. gibi mecraların Hz. Ali kabullerini de esas yazılı kaynaklara dayandırdığı görülmektedir. Ardın­dan, MS XIII. yüzyıldan itiba­ren Anadolu mevkiinde yayılarak mürid celp eden tasavvufi kuruluşların; Yesevi, Ekberi (İbnü’l-Arabi v.d.), Ahi (Fütüvvetname­ler), Bektaşi (dervişlerin menakıp­nameleri-velayetnameleri, Erkannameler), Safevi-Kızılbaş (Buyruklar), Mevlevi (Celaleddin Rumi, Ulu Arif Çelebi v.d.), Kadiri (Abdulkadir el-Geylani v.d.), Halveti (Şemşeddin Sivasi v.d.), Bayrami gibi büyük grupların mensur/manzum yapıtla­rının kullanılacağı belirtilmiştir. Şanı geçen kapsamların yanında Fuzûlî, Yemînî, Seyyid Hüseyin Gaybî, Erzu­rumlu Mustafa Darîr (Siyer-i Nebî), Eşrefoğlu Rûmî (Tarikatname) gibi tekil hususta ehemmiyet arz eden şahısların eser­lerinin de künyeleri okuyucuya sunulmaktadır. Hz. Ali’nin tarihi kişiliğinin, tasavvufi ekolle­rin kayıt­larında ge­çen ahvalinin dışında kuşkusuz daha farklı bir yorumlama saliki bulunmakta­dır ki, bunun adı: Ana­dolu halk edebiyatıdır. Biz gerçekten de muaz­zam ilginç ve düşündürücü söylenceleri doğrudan bu kaynakta -Anadolu halk edebiyatı- bulabiliyoruz. Yazarımız kitabın gayesi çerçevesinde, Halife Ali’nin türlü kah­ramanlıklarının, din ve şeriat uğruna gerçekleştirdiği maceralarının des­tansı bir üslupla anlatıl­dığı çok sayıdaki Cenknamelere başvurmaktadır. Müellifi­miz ana mecraların dışında faydalandığı mo­dern tarihçilerin araştırmalarının ve tezlerinin bilgilerini de vererek, alt başlıktaki bahsi kapatmıştır.

İçindekiler (V-VII) nısfında ayrıntılı şekilde gösterildiği üzere kitabımız, Bi­rinci Bölüm (21-110), İkinci Bölüm (111-232), Üçüncü Bölüm (233-304) ana parçala­rından mürekkeptir.

Giriş (1-20)’den sonra karşılaştığımız Birinci Bölüm (21-110), Tarihî Gele­nekte Hz. Ali (21) ana baş­lığına sahip olup Hz. Ali’nin Tarihsel Kişiliği (21-46) ve Mezhebî Hz. Ali Tasavvurları (46-110) olarak iki ayrı alt başlığa sahiptir. Hz. Ali’nin Tarihsel Kişiliği (21-46) alt başlığıysa iki parçaya ayrılmıştır. Bunlardan ilki olan Hz. Pey­gamber Döneminde Hz. Ali (21-31) nısfında Ünlüsoy; Hz. Ali’nin soyunu, doğu­munu, künye ile lakaplarını, Müslümanlığı seçmesini, Hz. Muhammed ile dini iliş­kilerini, Hz. Fatıma ile evlili­ğini, savaşlardaki gözü pek­liğini, siyasi/sosyal faaliyet­lerini dönemin ana kaynaklarına sadık kalarak ak­tarmıştır. İkinci parça olan Hz. Peygamber’in Vefatından Sonra Hz. Ali (31-46) nısfındaysa; Hz. Ali’nin Pey­gam­berin cenazesiyle meşguliyetini, Halife seçim­lerindeki tavrını, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer hüküm­darlığı vaktindeki davranış­larını, Hz. Osman devrinin bilhassa son altı yıllık yönetiminde vuku bulan türlü sıkıntılara karşı tutumunu, kendi yönetimi devrinde Muaviye, Hz. Âişe, Talha ve Zübeyr, Harici vs. kişi ve gruplarla iç çekiş­melerini, suikasta uğramasını, fiziki-ruhi özelliklerini ve kaleme aldığı evrakı aynı şekilde sunmuştur. Mez­hebî Hz. Ali Tasavvurları (46-110) alt başlığı, üç parçaya bölünmüştür ki bun­lar: Şia (49-95), Nusayrilik (95-98), Ehli Sünnet (99-109) te­şekkülündedir. Ün­lüsoy, parçaların beyanına dâ­hil olmadan evvel mevcut alt başlığı aydınlat­mıştır. Buna göre Peygamberin vefatı sonrasında tevellüd bulan mezheple­rin; sosyolojik, siyasi ve psikolojik farklı sebepler, yaklaşımlar, yorumlar hase­biyle doğ­du­ğu anlatılmış ve ilk Şia farklılaşmaları Ezarika, Mürcie, İbadiyye açıklanmıştır. Kitabın konusunun Ana­dolu içinde geçeceği için sadece orayı etki­leyen Şii, Nusayri, Sünni yönelimlerin aktarılacağını belirt­miştir.

Parçalarımızdan ilki olan Şia (49-95) beş nısfa bölünmüştür: Zeydiyye (49-55), Şiî Nitelikli Gulat Fır­kalar (55-62), İsmâiliyye/Batıniyye (62-67), İmâmiyye/İsnaa­şeriyye (68-87), Şiî Fırkaların Hz. Ali Hakkın­daki Akli ve Nassi Temellendirmeleri (87-95). Şia (49-95) alt parçasının beş temel noktasına ge­linmeden evvel kısaca Şia tanımının beyanı sunulmuştur. Buna göre; Hz. Ali, Hz. Muhammed’den sonra kesinlik ve tayin ile halifeliğe geçmiştir. İmamlıksa kıyamet anına değin onun Fa­tıma’dan gelen soyu ile devam edecektir. Zey­diyye (49-55) nısfında; MS VIII. yüz­yılda Zeyd b. Ali b. Hüseyin ile oğlu Yahya b. Zeyd şahıslarınca geliştirilen bir Şii ekol olduğu ve MS IX. yüzyılda Kasım b. İbrahim er-Ressi, MS X. yüzyıl­daysa Yahya b. Hüseyin gibi din âlimleri tarafın­dan geliştirildiği anlatılmıştır. Bu vecihle, Zey­diyye eko­lünün Hz. Ali’nin üs­tünde bulundurduğu özelliklerle Hz. Muham­med’den sonra imamet maka­mına geç­me­si gerektiğini öne sürdükleri aktarıl­mıştır. Şii Nitelikli Gulat Fırka­lar (55-62) nısfında; Halife Ali’nin Muhammed İbnü’l-Hanefiyye adlı oğlu ile onun oğlu Ebu Haşim’in ölümünden sonra, MS VIII. yüzyılda geliştirilen Key­saniyye/Muhtariye akımlarından bahsedilmiştir. Dinde “çok aşırıya çıkma” anlamındaki gulat adı, Keysaniyye/Muhtariye öncülüğünde zuhur eden Be­yaniyye, Harbiyye, Cehahiyye, Muğiriyye, Albaiyye ve Şuraiyye gibi mezhep­lerdeki Hz. Ali’nin namındaki imamlık davasını kendi fertlerine aktar­ma (hu­lul) amacının da ihtivaları beyan edilmiştir. Hz. Ali’nin şahsına getirilen birta­kım olağanüstü ekle­melerin vaziyetini tektik etmenin fazlasıyla önemli oldu­ğunu düşünmekteyiz. İsmâiliyye/Batıniyye (62-67) nısfında; Hz. Ali ile oğulla­rının imamlığının Ca’fer es Sadık’a kadar ulaştığını ve ardından adı geçeni­nin büyük çocuğu İsmail b. Ca’fer’e gelerek onun da soyundan evladın devralma­sıyla ima­metin devam ettiği açıklanmıştır. Yazarımız kaynaklarda Karmatiyye, Zenadika, Babekiyye gibi nitelendirilmelerle yer alan bu mezhebin ilk üç ha­lifenin Hz. Ali’nin halifelik hakkını çaldıklarını düşündüklerini belirtmiş ve Hz. Ali’nin ilahi ile maddi yapısı hasebiyle Hz. Muhammed’den sonra başa gele­cek kişinin o olması gerek­ti­ğine inandıklarını sunmuştur. Bununla beraber; İsmâiliyye/Batıniyye anlayışının Hz. Ali babında efkârı, zahir/batın (açık/gizli) çeşitli tasavvurları Ünlüsoy tarafın­dan incelenmiştir.

İmâmiyye/İsnaaşeriyye (68-87) nısfında; imamet dizininin Peygamber Mu­hammed’den sonra Hz. Ali’ye ve devamında da onun soyundan gelen on bir ki­şiye aktarıldığının kabul edildiği yazılmış, mezkûr inanç salikinin imamet mahiye­tine ait görüşleri, Hz. Ali algısı (bilgeliği, kahramanlığı, mucizeleri), te­o­risyen âlim­leri, evvel üç halifeye yaklaşımları noktasında tafsilatlı/yetkin malumatlar veril­miştir. Ayrıca Şii yargıların, kabullerin ve türlü uygulama ile geleneklerin pratik tavra yansıması için bilhassa MS X – MS XI. yüzyıllarda Şii önde gelenlerin, Bü­veyhi Devleti’nin çabaları bahsedilmiş ve halkın ritüelle­rinden örnekler nakledil­miştir. Şia (49-95) parçamızın Şii Fırkaların Hz. Ali Hakkındaki Akli ve Nassi Temel­len­dirmeleri (87-95) adlı son nısfında müellifi­miz; Şia taifesinin Hz. Muham­med’in vefatından sonra Hz. Ali’nin en önde olan kişi kimliğiyle hulefanın başına gelmesinin düşünce birliğiyle savunuldu­ğunu ve bu­nun için çeşitli temellendir­melere, delillere başvurduklarını esaslı mecralara mesnet ederek betim­lemiştir.

Mezhebî Hz. Ali Tasavvurları (46-110) alt başlığının ikinci parçası Nu­sayrîlik (95-98)’te; MS IX. yüz­yılın sonlarına doğru Muhammed b. Nusayr en-Nemiri ön­derliğinde temerküz bulan Nusayriliğin, İsmâi­liyye/Batıniyye fırka­sından koptuğu açıklanmış, hulul kapsamını yorumlamaları, Hz. Ali ve içinde kabul edildiği üç­leme, Hz. Ali’nin Nusayri alt dalları Kilazi-Şimali taraftarla­rınca efsanevi özellik­lere sokulması, nur-ışık anlayışı problemleri tasvir edil­miştir. Üçüncü parçamız olan Ehli Sünnet (99-109)’te; Şii gelene­ğin dışında MS VIII. yüzyıl dâhilinde gelişim göstermiş gerek fıkhi gerekse de kelami ekol­lerin Hz. Ali’nin kişiliği üzerindeki yargılarının boyutu, halife sıralamasındaki kararları, MS X – MS XI. yüzyıllarla bir­likte vaki olan sistemleşmeleri, inşa et­tikleri inanç metinleri, İslâm historiyografi­sine getirdikleri şemalar: İbn Sa’d, İbn Hacer, Ebu Hanife, eş-Şafii, Ahmed b. Han­bel, el-Buhari, el-Müslim, en-Nesai, el-Eş’ari, el-Maturudi, en-Nesefi ve es-Sa­buni nam çeşitli bilginlerin asarına başvurularak irdelenmiştir.

Birinci Bölüm (21-110)’ün devamında kaim İkinci Bölüm (111-232), Tasav­vufî Kültürde Hz. Ali Tasavvurları (VII/XIII.-X/XVI. yüzyıl) (111) ana başlığına musahip vaziyetle, VII./XIII. yüzyıla Kadar İlk Dönem Tasavvuf Kaynaklarında Hz. Ali (111-136) ile VII./XIII.-X./XVI. yüzyılda Anadolu’da Görülen Tasavvufî Zümrelerde Hz. Ali (136-232) şeklinde iki alt başlığa ayrılmıştır. Müdekkikimiz alt başlıkların su­numuna başlamadan önce kısaca tasavvuf olgusuna dokuna­rak, Türkler kapsa­mında yayılan dini akımların tasav­vur ettiği Hz. Ali’nin ko­numunun tetkik edile­ceğini belirtmiştir. VII./XIII. yüzyıla Kadar İlk Dönem Ta­savvuf Kaynaklarında Hz. Ali (111-136) nısfında Ünlüsoy; Hz. Ali’nin nuru (Nûr-ı Muhammedî), velayeti, ke­rameti, tasavvuf ekollerindeki pirliği ve silsi­lelerdeki yeri, ona yakıştırılan unvan­ları, fazileti (melamet-fütüvvet), ba­tın/saklı-zahiri ilmi derinliği, zahidane hayatı biçimindeki mefhumları: et-Tüs­teri, Hallac-ı Mansur, et-Tirmizi, es-Sülemi, Feri­düddin Attar, es-Serrac, el-Kelabazi, el-Hucviri, İbnü’n-Nedim, Os­man­zade Hü­seyin Vassaf, Sadık Vic­dani, Ahmed b. Mahmud Hazini, Ebu Nu’aym ve el-Gazzali gibi bü­yük çoğun­luğu tasavvuf babında klasikleşmiş eserlerin yazarlarından faide sağlayarak Sünni/Şii plat­formlarda aşikâr etmeye çabalamıştır. VII./XIII.-X./XVI. yüzyılda Anadolu’da Görülen Tasavvufî Zümrelerde Hz. Ali (136-232) alt başlığı, dokuz parçaya taksim olunmuştur: Ekberîlik (137-144), Ahîlik (144-157), Bektâşîlik (158-175), Safevîlik-Kızılbaşlık (175-195), Kâdirîlik (195-202), Mev­levîlik (202-211), Halvetîlik (211-217), Bayramîlik (218-225), Diğer Tarikatlar (226-232).

Dokuz nısfın açıklanması öncesinde; yazarımız Türkmen kabilelerinin İslâmî yaşayış dairesine hangi ko­şullarda, nerede ve nasıl girdiklerine dair kısa bir mu­kaddime ile başlamaktadır. Sayın Ünlüsoy bura­da bizzat kendisi ile Prof. Dr. M. Saffet Sarıkaya tarafından yazılan makaleden atıf yapmıştır. Türk grup­larının Hz. Ali ve çevresine olan saygı-sevgi bağının iki kaynağının bulun­duğunu söylemiş­lerdir. On­la­rında birincisinin Hz. Hüseyin soyundan Zeyd b. Ali’nin oğlu Yahya’nın Emevîlerce öldürülmesi, ikin­cisi­nin de Muhammed İbnü’l-Hanefiyye önderli­ğinde ilk defa vuku bulan ve Emevîleri inkıraza sü­rük­leyen Ab­basi İnkılâbı’nın mu­zaffer komutanı Ebu Müslim el-Horasani ile yükselen Şii-Keysani hareke­tidir. Sözü geçen malumatımızın devamında İslâmî vaktin ilk Türk-Müslüman edebi ürünlerinden Kutad­gu Bi­lig’deki Hz. Ali vurgusundan ve Anadolu’yu aşamalı şe­kilde yurt haline getiren Malazgirt ile Miryo­kefalon harplerinden söz edilerek bahsi kapatılmıştır.

Ekberîlik (137-144) nısfı; mevcut tarikatın-tasavvufî okulun kurucu lideri İbnü’l Arabi (ö. 1240)’nin Ana­­dolu topraklarına göç ederek fikirlerini yayması hu­susu ile başlamıştır. Hz. Ali’nin vahdet-i vücut görüşündeki anlamı-yeri, ri­caü’l-gayb zikrindeki hali ve bu babda Sadreddin Konevi (ö. 1273) ile Davud el-Kayseri (ö. 1350)’nin fikirleri, hilafet sıralamasının durumu, Halife Ali’nin batıni ilimler­deki dere­cesinin ahvali ile ona binaen adı geçen sufilerin (Ab­dürrazzak el-Ka­şani’yi de zikredelim) konu huzu­rundaki görüşleri, Hz. Ali’nin dervişane-zühdi tarzı biçimindeki meselelerin tetkikatıyla son bulmuştur. Ahîlik (144-157) nıs­fında; kadim Türk, Arap ve İran kahramanlığının-cengâverliğinin İslâm evreni ile di­ya­lektik bir bağ tesis ederek aynı potada erimesinden teşekkül bulan Ahîliğin tarik içi inanç evrakı olan Fütü­vvetname­ler eşliğiyle Hz. Ali’nin fütüvvet naklin­deki-silsilesindeki durumu (Burgazi, ö. MS XIII. yüzyıl – Nasıri, ö. MS XIV. yüzyılın başı – Seyyid Hüseyin, ö. 1481; müelliflerine istinaden.), halifelerin sıra­laması, libas ve ayinlerde Hz. Ali tesiri, tuzlu su içme geleneği, alındaki saçın kesilmesi âdeti, kuşak bağ­lama ritüeli, tevelli-teberri uygulaması, Hz. Ali’nin fetalığı (yiğit­lik-delikanlılık) ve ilmi ulu­luğu zikri yukarıda yer alan kişiler tarafından “Sûfîlik ka­bullerince” anlatılmış­tır. Ünlüsoy, Ahîlik yolunun MS XVI. yüz­yıldaki evrimini (Sünni baskın algıdan Şiiliğe doğru kayma) özellikle de er-Razavi’yi (Safevî ve Bektâşî dominantlı­ğıyla) konu ederek neticelendirme girişiminde bulunmuştur.

Bektâşîlik (158-175) nısfında; Yesevî ekolünden (Bu malumatın doğruluğu kri­tiktir. Fakat kitapta de­ği­nil­memiştir) kopup farklı bir yapının temellerini atan Hacı Bektâş Velî (ö. 1271) ile onun teşkil ettiği Sûfî dergâhını (Bektâşîliği) kurumsallaş­tıran Balım Sultan (ö. 1516?)’dan söz açılmış, MS XV. yüzyılda rûfî hareketinden ve MS XVI. yüzyılda Safevî İmparatorluğu’nun Kızılbaş-Alevî propagandasından etkile­nildiğinden bahsedilmiştir. Araştırmacımız, tarihya­zımı klasmanında halen çeşitli terminolojik anlaşmaz­lıklar, farklı yaklaşımlar var olduğunu belirtmiş ve Hacı Bektâş Velî haleflerinden Abdal Musa, Seyyid Ali Sultan, Otman Baba, Kay­gusuz Abdal (Kimliklerine ve hangi gelenekte yer aldıklarını mahiyetinin açık bu­lunmamasına rağmen.) gibi mezkûr baba ile abdalların Menakıpnamelerinden ve bu kültürde incele­nebilecek edebi in­sanlardan faydanılacağını söylemiştir. Bu hususta; Hz Ali ile Ehl-i Beyt’e his­sedilen mu­habbet, yaratılış nazariyatı, Bektâşîlerin nur-ışık ve vahdet-i vücut görgüleri, Hz. Ali’nin velîlik ma­kamı, vela­yeti, Kur’anî ilmi, pîrliği, rehberliği irdelenmiştir. Tarikatın sembol ve kıyafetleri­nin Hz. Ali ile ilgisi çözümlenmiş­tir.

Safevîlik-Kızılbaşlık (175-195) nısfında, ilkin “Kızılbaşlık” teriminin tanımı su­nularak, Safevî İmpara­torluğu’nun başlangıçta sade bir Sünni tasavvuf tek­kesi halindeyken Şiî temayüllere geçişi işlenmiştir. Kızılbaşlığı vücuda getiren birtakım unsurun beyanından sonra Seyyid Hüseyin (ö. MS XV. yüzyılın ikinci yarısı), Nesîmi (ö. 1432), Şah İsmâil (ö. 1524), Pir Sultan Abdal (ö. MS XVI. yüzyıl), Kul Himmet (ö. MS XVII. yüzyılın ilk yarısı?), Fuzûlî (ö. 1556) ve Yemînî gibi Alevî ya­zınının önde gelen edebiyatçılarına nispetle; Hz. Ali’nin Nûr-ı Mu­hammedî mef­humundaki arzı, Muhammed-Ali birlikteliği, Hak-Muhammed-Ali üçle­mesi, Hz. Ali’nin sonsuz vasıflı saklı bilgisi lafz edilmiştir. Nitekim Hz. Ali’nin fazileti Buyruk metin­lerinde geçmektedir ki yazarımız buraya da atıfta bulunmuştur. Tevellî-te­berrî dışavurumları, Hz. Âdem’e kadar geri çekilip Hz. Ali’ye dayandırılan silsileyle tarikatın köken-biçimini inşa etme, Kırklar Kültü, Hz. Ali’nin hilafet-imamet hak­kındaki kesin önceliği, Buyrukların temellendir­diği ayin, kıyafet ve sembollerde Hz. Ali’nin varlığı, musâhiplik, tarik çalma geleneği tasvir edilerek aktarılmıştır. Kâdirîlik (195-202) nısfında, okulun ku­rucusu Abdülkâdir el-Geylânî (ö. 1166-67)’den söz açılmıştır. Daha sonra ta­rikatı Anadolu’ya ulaştıran Eşrefoğlu Rûmî (ö. 1469)’nin sınırlı alana kapan­mış faaliyetlerinden dem vurul­muş ve ekolün inanç metinleri açısından zen­gin olmadığı vurgulanmıştır. Efkâr tetkiki babında Abdülkâdir el-Geylânî’nin nûr-ışık, yaratılış verileri aktarılmıştır. Hemen ardın­dan, Eşrefoğlu Rûmî esas alınarak türlü menkabe niteliği taşıyan rivayetler, lah­muke lahmî hadisesi, Hz. Ali’nin fazileti, halifelere alınacak tavır, tevellî-teberrî, Hz. Ali’nin kutbu’l-aktap (“kutupların kutbu” manasında) derecesi, zikrin kö­keni sunulmuştur.

Mevlevîlik (202-211) nısfına, Mevlânâ Celâleddin Rûmî (ö. 1273)’nin Ana­dolu’ya intikali ve dinî man­zumesini kitlelere aktarması verisiyle başlanmıştır. Sonrasında, Mevlânâ’ya nispet edilen Na’t-ı Alî’ye mesnet biçimde, onun Hz. Ali’yi yücelten pasajı sunulmuştur. Ünlüsoy bu ahvale dair ilmî düşüncesini belir­tip ardından çeşitli nur telakkilerini göstermiştir. Yazarımız; halifeliğin sı­ralaması, velayet mevzusu, Hz. Ali’nin; kahramanlığı, ahlâkî bünyesiyle ilmi, Mevlevîlerin tevellî-teberrî faaliyetine olan vaziyetleri hususlarına açıklık ge­tirmiştir. Mevlevî dervişlerinden Sultan Veled (ö. 1312) ile Ulu Arif Çelebi (ö. 1320)’nin görüşleri muhtasaran verilmiş ve MS XVI. yüzyılda (Ünlüsoy’un bu cümlesinde “muhteme­len” ibaresi bulunmaktadır ki, biz de böyle kullanma­nın doğruluğunun daha yük­sek olduğunu düşünmek­teyiz) Safevî etkisiyle On İki İmam namına manzumların da yazıldığı (Örneğin Divâne Mehmed Çelebi [ö. 1546]) belirtilmiştir. Halvetîlik (211-217)’te; dergâhın/tarikatın Ömer el-Halvetî (ö. 1397-98) şah­sınca Azerbay­can’da tesis edildiğini söyleyen araştır­macı, bu ekolün Anadolu’da şube açmasını sağla­yan kişinin Amasyalı Pir İlyas olduğunu aktarmıştır. Tarikat hakkında çeşitli bilgiler sunum edildikten son­­ra; Erzincânî (ö. 1464), Dâvud el-Halvetî (ö. 1507), Nev’î (ö. 1599) ve Şem­seddin Sivâsî nam ve­sairenin eserlerine başvurarak hali­felerin dizilişi, fazilet kapsamındaki durumları, Hz. Ali’nin Halvetîler nez­­dindeki elkabı, ilmi, pirliği, Muhammed-Ali ortaklığı tetkike tabi tutulmuştur.

Bayramîlik (218-225) nısfında; Hacı Bayram Velî’nin teşkilatlandırdığı eko­lün, Halvetî ve Nakşibendî diya­lektiğiyle meydana getirildiği anlatılmıştır. Ya­zıcıoğlu Ahmed Bicân (ö. 1454)’ın aktardığı men­ka­beyle Nûr-ı Muham­medî’ye ışık tutul­muştur. Akşemseddin (ö. 1459) vasıtasıyla Bayramî “yaratı­lış naza­riyesi” hikâye edilmiştir. Bununla beraber araştırmacı, ilk iki adla be­raber Şeyhî (ö. 1431) ve Abdurrah­man el-Askerî (ö. 1550)’deki söylemlerin bütüncül okumasını yaparak, dört halifenin de sırayla tarik çapında onurlan­dırıldığını göstermektedir. Hz. Ali’nin yukarıda bahsedilen birtakım ortak öge­leri, bura­da da incelenmiştir. Diğer Tarikatlar (226-232) isimli son başlığımız; üstte zikredilen ekollere nazaran daha dar bir yapı ve çerçeveye sahip olan: Rifâîlik, Kübrevîlik ve Zeynîlik okullarının Hz. Ali ile ilgili ka­bullerini ihtiva et­mektedir. Nısfın son aşamasındaysa umumî tari­katların ilerleyen süreçle bir­likte değer­lendirilmesi yapılarak bir sonuca varılmış­tır.

İkinci Bölüm (111-232)’ün sona ermesine takiben karşımıza çıkan Üçüncü Bö­lüm (233-304), VII./XIII.-X./XVI. yy. Anadolu Halk Edebiyatında Menkıbevî Hz. Ali Tasavvurları (233-236) ana başlığına sahiptir. Bölümümüz Alpe­ren/Gazi Hz. Ali Tasavvuru (236-260) ve Velî Hz. Ali Tasavvuru (260-304) bi­çiminde iki farklı alt başlığa ayrılmıştır. Alt başlıkların sunumu yapılmadan ev­vel Ünlüsoy, ana başlığın beyanını ver­miştir. Buna göre; yazarımız dinlerin ortaya çıkışının sonrasında çe­şitli sosyo-politik, ekonomik vecibe­lere sahip halkların birtakım farklı yönlerle, gerçekdışı şeylere inanma durumunda ol­duklarını belirt­mektedir. İslâm kavram ve tefekkür deryasında mezkûr ahva­lin izlerine miladî IX. yüzyılda, velî maka­mına layık görülmüş-çıkartılmış Allah ile Hz. Muhammed takipçilerinin; kerametle­rinde, hikmete nail cümlele­rinde, faziletlerinde rastlandığı aktarılmıştır. Hz. Os­man devrinde zuhur bu­lan menkabelerin özellikle Müslüman olan farklı halk çev­relerince yayılması ve onlarında kendi aklî öyküsel geleneklerine İslâmî bir cila vermeleriyle mi­tos değerine haiz anlatı verileri yaratılmıştır. Müdekkikimiz ta­nımı geçen hal vesilesiyle, Türklerin İslâm’a aşamalı geçişlerine değinmiştir. Türk­men züm­relerinin Şamanizm ve Asya-İran dinleriyle beraberinde getirdikleri mi­tolojik anlatıların MS XIII. yüzyıl Anadolusu’nda yok ol­madığından bahsetmiştir.

Menkabevî geleneğin etik-doğrucu veya yararcı temeline (Doğru veya yanlış olsun, tarihi gerçekliğe zıt hale gelsin veya gelmesin; herhangi bir İslâmî öykünün amacı dinleyicisine “doğru yolu” göstermek, ders vermekti.) dair yazılan satırlar­dan sonra, İslâm Anadolusu’nda (MS XIII. yüzyılla başlayan Türk dev­letleri devri) kuşkusuz en fazla öyküye-masala yahut bir başka de­yişle efsanelere konu olan dinî odağı, Hz. Ali’yi işaret etmiştir. Ardından Hz. Ali’nin efsanevi-olağanüstü ya­şamının, tarihî hayatının aleyhine yükselmesi­nin geçişinin izlenebileceği kaynak­ları saymıştır: Hz. Ali Cenknâmeleri, Gaza­vatnâmeleri, Erzurumlu Mustafa Darîr (ö. MS XV. yüzyılın başlarında)’in Siyer-i Nebî ile Vilâyet-nâme Manâkıb-ı Hün­kâr Hacı Bektâş Velî isimli eserleri, Yemînî (ö. MS XVI. yüzyıl)’nin Faziletnâme man­zumu, Fuzûlî (ö. 1556)’nin Hadîkatü’s-Sü’edâ nam kitabı, Seyyid Hüseyin Gaybî (ö. MS XVI. yüzyıl)’nin Şerhu Hutbeti’l-Beyân’ı, Yazıcıoğlu Ahmed Bicân (ö. 1454)’ın Muhammediye adlı manzum eseri, Eşrefoğlu Rûmî (ö. 1469)’nin Tari­katname çalışması, Şem­seddin Sivâsî (ö. 1597)’nin Menâkıb-ı Çehâr Yâr-i Güzîn külliyatı. Ek olarak; Yunus Emre, Bâkî, Nev’î, Şâhidî İbrahim Dede, Hayâlî, Hayretî, Ahmed-i Da’i ve Necâti Bey gibi Anadolu’nun önemli şairlerinin divanları kullanıl­mıştır.

Alperen/Gazi Hz. Ali Tasavvuru (236-260) alt başlığında; Türklerin İslâm di­nine girmelerinden evvelki alplık anlayışlarının ve alplık geleneğinin İslâm pos­tunu kuşanmış boy ile gruplar nezdindeki hali olan ga­ziliğin Hz. Ali kapsa­mındaki durumları sunulmaktadır. Hz. Ali’nin MS XIII ve MS XVI. yüzyıllardaki Ana­dolu’nun yiğitlik ve cihada gönül vermiş savaşçılık imgeleminin en önemli teza­hürü kabulü-gerçeği veri­sinden yola çıkan Ünlüsoy, Hz. Ali’nin yukarıda adı geçen kaynaklardaki Tanrı aslanı, Haydar, Allah’ın arslanı, şah-ı merdân gibi sıfatlarını keşfetmiştir. Fütüvvetnameler, Dede Korkut Kitabı, Battal Gazi Destanı, Saltuk-Nâme ve Dânişmend-Nâme eserlerinde Hz. Ali’ye yapılan atıflar irdelenmiştir. Hz. Ali hak­kında neşredilmiş Cenknâmeler pek çoktur. Hazreti Ali’nin putperest krallarla, ejderha, cin, yılan ve dev şeklindeki ütopik-mitolojik canavarlarla dövü­şüp onları saf dışı bırakarak, “din adına” cenk et­mesi babında yaratılan Hz. Ali Cenknâmeleri: MS XIII – MS XVI. yüzyıl Türk­menlerinin halet-i ruhiyesin ilginç ve ziyadesiyle araştırılmaya değer bir se­rencamıdır. Araştırmacımız, bu amaç doğ­rultusunda Hz. Ali’nin olağanüstü gücünü, kılıcıyla ve bedeninin türlü uzuvlarıyla gerçekleştirdiği akıl almaz ha­reketleri, kulak­ları delen narası, göz alıcı heybeti, ona her zaman yoldaşlık eden Düldül namlı atı ve Zülfikâr adlı kılıcı ile gece gün­düz süren maceralarını ilmî hudutlar içerisinde çözümlemeye çalışmıştır.

Velî Hz. Ali Tasavvuru (260-304) alt başlığında; Türklerin kadim yaşamla­rın­dan getirdikleri dinî ata-ulu kişi kültü ile İslâm dairesinde yer alan velî mo­tifinin kesiştiği yolda karşımıza çıkan en müessir in­sanlardan biri de Hz. Ali’dir. Müdek­kik Ünlüsoy, Hz. Ali’nin bu yönünü yetkince ortaya koyabilmek için alt başlığı üç nısfa taksim eylemiştir: Genel Velî Tipleriyle Benzerlik Arze­den Menkıbeler (260-265), Şiî Kaynaklardan Aktarılan Menkıbeler (266-299), Kaynağı Belli Olmayan Menkıbeler (299-304). Genel Velî Tipleriyle Benzerlik Arzeden Menkıbeler (260-265) nısfında; genel anlamda İslâm büyüklerinin, uluhiyet atfe­dilmiş zatların ki­şiliğine yüklenen tayy-i mekân (az bir vakitte çok uzun ve zorlu bir yolun bitiril­mesi) – bast-ı zaman (az zamanda çok işin ger­çekleştirilmesi), canı olmayan nes­neler ve hayvanat cinsiyle ile­tişim kurma, rüyayla mâlûm olma vs. teşekkülün­deki hususlar konu olmuştur. Parça kendi içinde altı parçaya ayrılmıştır: Tayy-i Mekân & Bast-ı Zaman (261-262), Suyun Üzerinden Geçmesi (262), Rüyayla Bilgi Sahibi Olması (262-263), Cansızlarla ve Ağaçlarla Konuşması (263-264), Kuyu­daki Kovayı Eliyle Çı­karması (264), Hastalıkları İyileştirmesi (264-265).

Şiî Kaynaklardan Aktarılan Menkıbeler (266-299) nısfında; Şia İslâm’ın yaygın kollarından biri olan İmâmiyye’nin önde gelen din insanlarının eserle­rinden fay­dalanılmıştır. Bunlar; es-Saffâr adlı müellifin Besâiru’d-Derecât is­mindeki eseri, el-Mes’ûdî isimli yazarın İsbâtu’l-Vasiyye telifi, eş-Şeyh el-Müfîd’in el-İrşâd’ı, es-Seyyid er-Râzî namlı düşünürün Hasâisu’l-Eimme adın­daki araştırması, el-Fettâl’ın Ravza­tu’l-Vâizîn tetkiki, Âlim el-Hillî’nin Keşfu’l-Yakîn adlı çalışması, Allâme el-Meclisî’nin Bihâru’l-Envâr teli­fâtıdır. Üstte yer işgal eden zikre şayan asarın, Anadolu’nun Türkçe yazın kütüphanesine ne şekilde bir tesiri olduğu bu­lunmaya çalışılmıştır. Nısfımız on altı parçaya ay­rılmış olup, dizilişi: Harikulâde Doğumu (266-273), Çocukluk Dönemi (273-275), Evliliği (275-277), Ölüleri Dirilt­mesi (277-279), Ateşte Yanmaması (279-281), Demiri Eritmesi (281), Bel Sapını Ejderhaya Dönüştürmesi (281-282), Güneşin Geri Çevrilmesi (282-284), Fırat Nehri’nin Suyunun Azaltılması (284-285), Su Kaynağını Bulması (285-286), Gaybî Bilgisi (286-288), Bedenini Hz. Peygamber’in Bedeniyle Birleştirmesi (288-289), Miraç (289-293), Yalancı Bir Kimseyi Kör Etmesi (293-294), Muhaliflerinin Musi­bete Uğraması (294), Ha­yatın Son Anları (295-299)’ndan meydana gelmektedir.

Bunlarla birlikte araştırmacının kaynağını müspet nazarda bulamadığı Hz. Ali’ye ait birtakım olağan­üstü ögeler de mevcuttur. Kaynağı Belli Olmayan Men­kıbeler (299-304) adındaki son nısfımızda yer alan menkabelerin türü bu halde­dir: Balığın Üzerinden Denizi Geçmesi (299), Namazın Bekletilmesi (299- 300), Cansız Bir Nesneyi Canlıya Dönüştürmesi (300), Kurumuş Ağacı Canlan­dırması (301), Cennetten Yiyecek Gelmesi (301-302), Bedeninin Bütün Evi Kaplaması (302-304). Bedeninin Bütün Evi Kaplaması (302-304) parçasının sonunda Hz. Ali’nin velîlik mefhumu sonuç babında yorumlanarak Üçüncü Bölüm (233-304) bitirilmiştir. Genel hatlarla yukarıdaki sunumumuzda gös­terdiğimiz şekle haiz ki­tap: Sonuç (305-310), Kaynakça (311-347), Dizin (349-354) bölümleriyle sonlan­dırılmıştır.

Velhasıl; Anadolu’da Hz. Ali Tasavvurları (XIII. – XVI. Yüzyıllar) adındaki ki­tabı­mızın yazarı Sayın Ka­mile Ünlüsoy, Türkiye’de 20. yüzyılın son çeyreğine doğru daha da ilgi celp etmiş olan Alevîlik-Bektâşîlik tarihî sahasına yaptığı yetkin-inter­disipliner ve alanında ilk en geniş –şu anki halde son– literatür tara­masını ihtiva eden bu çalışmasıyla muazzam bir katkı sunmuştur. Akade­misyen araştırmacı­mız, Hz. Ali’nin XIII ve XVI. yüzyıllar dâhilindeki Türk-İslâm Anadolusu’na yansı­masının türlerini ulaşılabilecek en eski İslâmî ana kaynak­lardan başlayarak Ana­dolu’nun Türkçe neşredilmiş edebî ürünleriyle karşılaş­tırıp keş­fettiği sonuçları modern tetkiklerin bulgularıyla kuvvetlendirmiştir. Eser, günümüzde gerek Sünnî gerek Alevî inanç kesimlerince (ya da şöyle de­meliyiz; kendisini hangi ekole, dinî ritüeller yoluna bağ­ladığı fark etmeksizin) oldukça dar bir kutba ko­numlandırılan Hz. Ali’nin, realite tabanını göz önünde tutarak tarihî süreçte nasıl ve ne şekilde bir evrim ile gelişim izlediğini metodolojik tavırla göstermiştir. Bun­dan mütevellit tanıttığımız araştırma ki­tabı, Alevîlik-Bektâşîlik ve sair tarikatlar nezdinde sosyal araştırmalar yürüten kişiler, talebeler ve ilgili kimseler için baş­vurulması kesinlik arz eden kaynak­lardan biridir.

Akdeniz Üniversitesi
Tarih Bölümü

Ufuk Ali KAFTANLI (Lisans Öğrencisi)
ufukalikaftanli@outlook.com.tr

  • Atıf Düzeni
  • Direkt Link
U. A. Kaftanlı, Anadolu’da Hz. Ali Tasavvurları (XIII. – XVI. Yüzyıllar). Yazar: K. Ünlüsoy, Libri V (2019) 15-27.

Kalıcı bağlantı adresi: http://www.libridergi.org/2018/lbr-0179

18 Ocak 2019 Aykan A.
← Koranza ile Lagina
Bulgarlar Yitik Bir Türk Kavmi →

eISSN: 2458-7826

Yayın Gönderme

Çalışmalarınızı Editöryal Prensiplere ve Yazım İlkelerine göre düzenledikten sonra,  libri@akdeniz.edu.tr
adresine gönderebilirsiniz.

SCImago Journal & Country Rank

eISSN: 2458-7826

    PhaseKapakWeb
    PhaseKapakWeb
    PhaseKapakWeb PhaseKapakWeb PhaseKapakWeb

    SAYI I (2015)

    SAYI II (2016)

    SAYI III (2017)

    SAYI IV (2018)

    Search for Publication

    En çok okunanlar

    • Arrianus’un Karadeniz Seyahati
      Arrianus’un Karadeniz Seyahati
    • Roma Portre Sanatı II
      Roma Portre Sanatı II
    • Tarih Manifestosu
      Tarih Manifestosu
    • Historia: Antikçağda Araştırma Fikrinin Doğuşu
      Historia: Antikçağda Araştırma Fikr...
    • Ortaçağ Türk Devletlerinde Hanedan Evlilikleri
      Ortaçağ Türk Devletlerinde Hanedan ...
    • Savaş Konularında Zeki ve Cesur Kadınlar
      Savaş Konularında Zeki ve Cesur Kad...
    • Ibis
      Ibis
    • Türk Hakanlığı Karahanlılar
      Türk Hakanlığı Karahanlılar
    • “Kyzikos Hadrian Tapınağı’nda Bulunan Geç Roma Definesi” Başlıklı Makale İçin Eleştiri
      “Kyzikos Hadrian Tapınağı’nda Bulun...
    • Ünlü Kentlerin Sıralaması
      Ünlü Kentlerin Sıralaması
    • Divan Edebiyatı Estetiği
      Divan Edebiyatı Estetiği
    • The Huns, Rome and the Birth of Europe
      The Huns, Rome and the Birth of Eur...
    • Moğol Dönemi İran’ında Kadın
      Moğol Dönemi İran’ında Kadın
    • Strabon, Geographika: XVII. Kitap
      Strabon, Geographika: XVII. Kitap
    • Orta Çağ’da Venedik, Papalık ve Türkler 1243-1353
      Orta Çağ’da Venedik, Papalık ve Tür...

    PhaseKapakWeb

    eISSN: 2149-7826

    Libri

    • Ana Sayfa
    • Dergi Hakkında
    • Son Sayı
    • Arşiv
    • Yazım İlkeleri
    • Yayın Süreci
    • İletişim

    Creative Commons Lisansı
    Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

    Son Çıkan Yayınlar

    • Strabon, Geographika (Coğrafya): Kitap XI.1-14 20 Mart 2025
    • Stamped Amphora Handles from Magarsus 18 Şubat 2025
    • New Dedications from Phaselis to Apollon Epidamos, Artemis Pergaia and Hephaistos 28 Aralık 2024
    • New Inscriptions from Olympos (Lykia) 21 Aralık 2024
    • New Inscriptions from Nikaia XVI: Votives to Zeus (Bronton and Gorzaios) 18 Aralık 2024
    • New Reading of I.Mylasa I, 403 15 Aralık 2024
    • A Wandering Jewish Tombstone 9 Aralık 2024
    • Eine Gruppe neuer Grabinschriften aus Kestel bei Bursa 27 Mart 2024

    Yayın Arama

    Arşiv

    Flag Counter
    • Ana Sayfa
    • Dergi Hakkında
    • Son Sayı
    • Arşiv
    • Yayın Etiği
    • Yayın Gönderme
    • Yazım İlkeleri
    • Yayın Süreci
    • İletişim
    Copyright © 2015 www.libridergi.org
    • Türkçe
    • English (İngilizce)